~Bölüm 16~

13 4 1
                                    

"Esin!"

Adımı tanıdık bir sesten duymamla bir damla yaş daha düştü gözlerimden. Bu abimin sesiydi. Gelmişti. Ve o haklı çıkmıştı. Bana kanıtlamıştı. Telefonumu ele geçirmişti resmen! Üstelik bana güvenmediğini de, buraya gelerek kanıtlamıştı. Gözlerimdeki yaşlar artık durmuyordu. Bana güvenmeyip buraya gelmişti. Gerçi bende ona inanmayıp buraya gelmiştim ama benim aklımda ona güvenmemek değil, ona güvendiğimi kanıtlamak vardı. Hatta beni bir daha rahatsız etmemesini söyleyip uzaklaşacaktım ondan.

"Kardeşim niye burdasın sen" dedi önümde diz çökerken. 'Sen niye burdasın?' demek istedim o an.

"Beni nasıl buldun?" dedim ağlamaktan titreyen sesimle.

"Tuğçe eve gelmediğini ve seni merak ettiğini söyledi bende buldum işte seni. Sen boşver onu burda ne işin var senin Esin? Nasıl geldin buraya?" dediğinde burnumu çektim. Bulmuş işte beni!

"Benden başka bir şey saklıyor musun?" dedim sorusunu umursamadan.

"Hayır kardeşim niye bir şey saklayayayım senden? Sen iyi misin?" dediğinde hem ağlıyor hemde arada hıçkırıyordum.

"Benden sakladığın hasta olduğum gerçeğini bana hiç bir zaman söylemiyecektin değil mi?" diye sordum bu sefer. Onun sorularının bir önemi yoktu.

"Esin-"

"Ah tabiki öyle!" dedim yapmacık bir sinirle.

"Abim benim hasta olduğum gerçeğini bana söylemeyerek bana iyilik yaptığını sanıyor. Öyle değil mi?" dedim gözlerinin içine yalvarırcasına bakıp. Lütfen dedim içimden. Lütfen bana gerçeği söyle.

"Esin iyi değilsin hastaneye gidelim mi?" değip elini yanağıma koyduğunda sinirle elini geri çektim.

"Hastaneyle çözülecek bir sorunum varmış gibi mi gözüküyorum ordan? Yoksa acınası bir kız mı? Herkesin ondan bir şeyler sakladığı hasta kız mıyım ben abi? Ha!" dedim ses seviyeme sahip çıkamdan bağırırken.

"Hadi itiraf et bitsin artık! Hastasın sen de! Üç yıldır seni başka bahanelerle psikoloğa götürüyordum de! Herkes sana üzüldüğü, acıdığı için yanında de! Hadi! Artık bir şey de lütfen!"
Bağırıp duruyordum artık bir cevap vermesini beklercesine. Ama sadece önümde durmuş bir şey söylemeden bana bakıyordu. 'Konuş!' diye bağırmak istiyordum yüzüne. Hatta uzaklaşmak istiyordum ondan. Artık ne aynı evde olmak ne de başka bir şey istiyordum ondan. Sadece uzaklaşmak. Benden sakladıkları yetmiyormuş gibi yüzüme bakıp hiç bir şey söylemeden duruyordu. Gözlerime bakıyordu. Tuttuğu ellerime bakıyordu ama konuşmuyordu işte.
Birden ayağa kalktığımda o da benimle birlikte ayağa kalktı.

"Kardeşim dinle beni." dediğinde bakışlarımı kaçırıp sinirle denize döndüm.

"Sana söylemememin sebebi başta sadece sana hatırlatmaya çalışmaktı. Ama hala hatırlamaman bizi daha çok üzerken elimden bir tek seni o ruh hastası doktorunun eline bırakmak kaldı. Sana bunu anlatıp yanlış bir şey yapmaktan korktum Esin." değip önüme geçti. Kollarını belime dolarken. Ben ağlayarak denizi seyrediyordum sadece. Denizin o güzel kokusu ve o muhteşem manzarası. Beni kendine aşık edercesine orda duruyordu. Biraz da olsa rahatlamıştım hatta.bir süre gözlerimi kapatıp o muhteşem kokuyu içime çektim. Deniz kokusu ve abimin havayla karışan o muhteşem kokusu benim rahatlamama yetiyordu. Tekrar hıçkırdığımda abim biraz daha sarıldı bana.

"Bazen her şey zamana bırakılarak çözülür. Seni biraz olsun iyileştirmek isterken aklımda sadece bu kelimeler vardı. O yüzden şimdi gel evimize gidelim. Ve zaman bırakalımda çözsün" dediğinde hıçkırdım tekrar.

KUSURLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin