~Bölüm 20~

15 4 1
                                    

Esin'den,

Koşuyorum. Havanın soğukluğuna bakmadan koşuyorum. Durmadan nefes almadan koşuyorum. Kulağımda kulaklıklar hangi şarkının çaldığını umursamadan koşuyorum. Parkları koşuyorum. Ara caddelere geçiyorum ve durmadan tekrar koşuyorum. Nefes nefese kaldığımın farkında olmadan koşuyorum. Uzay'la olan ayrılığımın öfkesini kendimden çıkarırcasına koşuyorum. Onu üzdüğüm için. Haklı nedenlerim olmasına rağmen bunu ona anlatamadığım için. Abimin arkasından iş çevirdiğim için. Abinim bana olan güvenini bilemediğim için. Annemin olucakları öğrenmesinden korktuğum için. Babamın kötü biri olduğunu kabullenmediğim için. Elimde bir kanıt olmadığı için. Başım ağrıdığı için. Sürekli koşuyorum. Arada ağladığımı hissediyorum. Ama sonra ağladığım için kendime sinirlenip tekrar koşuyorum. Hasta olduğumu düşünüyorum artık. Hastayım çünkü başım çok fazla ağrıyor. Hastayım çünkü geçmişimi hatırlamıyorum. Hastayım çünkü sevdiklerimi üzüp durmaktan başka bir işe yaramıyorum.

Bazen sadece görünmez olmak istiyorum. Görünmez olup ortadan kaybolmak. Sessiz sakin etrafımdaki olayları izlemek istiyorum. Sadece izlemek. Onların gülüşmelerini, mutluluklarını, o benim olmadığım muhteşem hayatları izlemek istiyorum. Bensiz olan. Çok bir şey değişeceğini sanmıyorum gerçi. Hatta belki daha mutlu olabilirler. Onları üzemezken. Kesinlikle daha mutlu olurlardı.

Yanından geçtiğim bir banka oturup telefonumu aldım elime. Şarjı neredeyse bitmek üzereydi. Telefonumun tasarruf modunu açıp babamın en son mesaj attığı sayfaya baktım. Bana bir teklifi vardı. "Beni affet bende sana yardımcı olayım" diyordu. Bu güzel bir fikirdi. Evet onu tamamen affetmeyi başaramazdım belki ama yinede deneyebilirdim. Hem ne kadar ailemizi bozmuş olsada şu an toparlamaya çalışıyordu. Ve ilk olarak o daha küçücük bir kızken bir kere bile görmeye gelmediği kızını, beni seçmişti. Abimde vardı tabi ama o bir iki konuşmadan sonra bunu hemen reddetmişti. Ne vardı da ona bir şans verseydi? Daha doğrusu niye hala ona bir şans vermiyordu? Ne yapmaya çalışıyordu?

Ben:
Teklifini kabul ediyorum.
Yazıp gönderdim. Ne olucaksa olmalıydı artık. Hem belki bu sayede bana ne olduğunuda öğrenebilirdim.

0533*** ** **:
Söz veriyorum pişman olmayacaksın kızım.

Mesajı okur okumaz telefonumu cebime koydum. Kulaklıklarımıda diğer cebime sıkıştırıp eve doğru yürümeye başladım. İçimde bir huzursuzluk vardı. Galiba altıncı hissim ortaya çıkmıştı. Hissettiğim şeyler genelde doğru çıkardı. Rüyalarımda öyle. Hatırladıklarım ve kafama taktıklarım hep doğru çıkardı. Bu seferde öyle olacakmış gibi hissediyordum. Ama iş işten geçmişti. Teklifi çoktan kabul etmiştim. Şimdi vaz geçtim diyemezdim.
Binanın kapısından gireceğim sırada merdivenlerden aşağı inen Deniz'i görmemle durdum.

"Naber?"

"Haberler kötü" dedi üzgün yüz ifadesiyle. meraklanıp onunla birlikte arabasına doğru yürüdüm.

"Sana haber vericektim şimdi o yüzden geldim yardımına ihtiyacım var."

"Ne oldu anlatacak mısın şunu?"

"Arabada anlatırım acil bir yere gitmemiz gerekiyor" ben daha ne olduğunu anlamadan arabaya binip onu izlemeye başladım.

"Sence Tuğçe deniz kenarını mı daha çok sever? Yoksa lüks lokantayı mı?" değip arabasını çalıştırdı ve sürmeye başladı.

"Genelde lüks lokanta ama hamile olduğu için hormonları- bir dakika sen bunu niye soruyorsun ki?"

"Çünkü Tuğçe'ye evlenme teklifi edicem"

"Ne?!"

"Evet, hatta anneme Tuğçe'yi hamile bıraktığımı ve onunla evleniceğimi bile söyledim"

KUSURLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin