ESİN'den,
"Esin, beni duyuyor musun?"
Halim yoktu. Ne konuşmaya ne de kıpırdamaya. Üşüyordum. Sadece üşüyordum. Üzerime ötmelerini istediğim battaniyeleri üzerime hala örtmemişlerdi üstelik. Dertleri neydi bunların? Birde üşümeme rağmen Uzay'ın beni sürekli ıslak ve soğuk bir bezle ıslatması vardı. Yüzüme, ellerime ve boynuma. Üşüyorum diye ağladığımı hatırlıyorum ama beni dinlemeden, duymadan o soğuk bez tedavilerine devam etmişlerdi.
Hiç bir şey olmamış gibi. Şu an tek bildiğim mükemmel bir yerde olduğum ve uzun süredir beni bulamayan hastalığımın tamda bu gün burda beni bulmuş olmasıydı. Buna hala anlam veremiyordum. Tam da Uzay'la geçirceğimiz ilk farklı yerde. Tamam ilklere çok fazla takılan biri değildim ama bunu arabada hayal etmiştim. Bu haftanın güzel geçmesi gerekiyordu. Çünkü Uzay kafamdaki bir sürü şeye rağmen. Halledemediğim bir sürü sıkıntıma rağmen 'beni güldürebilen ve aynı zamanda mutlu edenler' grubuna girmişti. Tabi ki bu gurupta iki tane bir birinden farklı arkadaşım da vardı. Ama Uzay bu aralar gerçekten her anımda yanımdaydı. Sanki yıllardır benimle arkadaşlık yapanlar onlar değilde, Uzay'mış gibi.
"Uzay" dedim zar zor çıkan sesimle. Gözlerimi daha zor acarken nasıl ayağa kalkacaktım ben?
"Burdayım" dedi Uzay.
"Ne oldu bana" dedim gözlerimi açmaya çalışırken. Bu ne kadar zor bir şeydi öyle?
"Birazcık ateşin çıktı o kadar ama daha iyisin." dedi buruk bir gülümemeyle.
"Kaçtı?"
"Boşver sen onu şu an iyisin değil mi?" başımı salladım onaylayarak. Zor da olsa koltuktan doğrultmuştum. Şu an çok güçsüzdüm. Ayağa kalktığım anda düşebilirdim hatta. Bu yüzden kendime gelene kadar ayağa kalkmayacaktım.
Deniz elindeki tepsiyle birlikte odaya girdiğinde Uzay'la aynı anda ona baktık.
"Çorbanda hazır" dediğinde kıkırdadım. Çünkü bir anne edasıyla söylemişti bunu.
"Hemde Duru ile birlikte hazırladık" dediğinde Duru da arkasından odaya girdi. Duru'yu görünce kaşlarımı çattım. Tam bir şey söyleyeceğim sırada Duru beni böldü.
"Duru olayını biliyorum. Deniz anlattı. Bu konu hakkında senden özür dilerim ama o Duru ben değilim." dediğinde bakışımı çorbaya çevirdim. Deniz çoktan çorbayı yanımdaki sehpaya koymuş soğutmaya çalışıyordu.
"Ellerine salık" dedim ona bakarak. Aklıma arabada adını söylediğinde sinirlendiğim geldi. O o Duru değildi anlaşılan. Olamazdı da zaten. O Duru gitmişti çünkü. Şimdi gelip benim en yakın arkadaşımla sevgili olamazdı. Ayrıca Duru yani eski arkadaşım esmerdi. Önümde duran Duru ise sarışındı. Alakaları bile yok denilebilecek kadar farklılardı yani.
"Bende üzgünüm arabada-"
"Sorun değil. Anlıyorum." dedi gülümserken. Bende gülümsedim. Bu kız kibar bir kıza benziyordu. Arkadaş olamayabilirdik ama düşman olunmayacak kadar iyi birine benziyordu işte.
Uzay bana çorbayı içirdikten sonra uyumam için odadan çıktılar. Onlar çıktıklarında yürüyebileceğime inanıp ayağa kalkmaya yeltendim. Başta koltuğun kenarlarına doğru tutunarak yürümeye çalışınca başarmıştım. Sanırım çorbanında etkisi vardı. Bu sefer yürüyeceğime olan inancım tavan yaptığında ellerimi koltuğun kenarından çekip durdum. Evet, yürüyebilirdim. Sonuçta ayağımda bir sorun yoktu. Sadece halsizdim. Bir adım atmamla kapının açılması bir olduğu için korkup dengemi kaybettim ve düştüm. Sonuç bir daha ayağa kalkamayacaktım. Daha önemlisi bir daha oturamayacaktım. Çünkü hem kalcam hemde ayak bileğim acıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURLU
ChickLitİnsanların evlerinin kapılarını kapattıktan sonra ne olduğunu bilemeyiz. Kapanan kapıların ardında neler yaşandığını, ne bağırışlarının olduğunu yada ne kadar göz yaşı döküldüğünü bilemeyiz. Benim hayatım gibi. Odamın kapısı kapandığında kimsenin bi...