~Bölüm 4~

50 4 1
                                    

Hep bir kız kardeş istemiştim. Ona ablalık yapabileceğim bir kız kardeş. Ama isteğim hiç bir zaman olmamıştı. Genelde anne ve babalar küçük çocukları kırmayıp ona yeni bir kardeş hediye ederlerdi. Ama ben anneme hiç bir zaman bir kardeş isteğimi söylememiştim. Yanında babam yoktu çünkü. Onu bir kere ağlarken gördükten sonra babamla ilgili hiç bir şey sormaz olmuştum anneme. "Babam nerde anne?" sorusunu o günden sonra bir daha sormamıştım mesela. Yada "babam gelmiyorsa biz ona gideriz değil mi anne?" dememiştim bir daha. Ne abime ne anneme. O adam hakkında hiç bir soru sormadım. Ta ki sinir kırızı geçirene kadar. Annemin odasında gizlice ağlaması ve her abime nedenini sorduğumda beni geçiştirmesine dayanamamış ve onlara patlamıştım. Birde okulumda beni sıkıştıran o salak grubunda etkisi olunca dayanamamıştım işte. Yapmamam gerekeni yapıp "kaç senedir nerde bu adam?" demiştim. Her bağırmamda bir göz yaşı düşürmüştü annemin o güzel gözlerinden. Her göz yaşında daha çok nefret etmiştim kendimden.

Abimin "sus!" uyarılarını dinleyip daha çok bağırdığımda daha kötü hissetmiştim kendimi. Yaralarımın çoğu o günün acısını kendimden çıkarmak içindi. Ama çıkmamıştı. Hala kendimden nefret ediyor ve bu olayı hatırladıkça utanıyordum.

"Esin telefonunu alabilir miyim? Hangi pensesin testi yapıcam" dediğinde resmini bitirmiş bana tatlı tatlı bakan Eceme baktım. Ona resim defterimi vermiştim. Kocaman defteri görünce ne kadar şaşırsada çok mutlu olmuştu. Parkta bir saatten fazla oyun oynamıştık. Onu salıncakta sallamıştım. Yakalamaca bile oynamıştık! Yoruluncada parktaki banklardan birine oturup dinlenmiştik. Ecem resim çantamın büyüklüğüne çok şaşırmıştı. Bu yüzden acmasına izin vermiştim. Birlikte eşyalarımı kurcalarken resim yapmak istediğini söylediğinde ona yeni bir sayfa açmıştım. Tam yarım saattir de sayfanın tamamını doldurmak için minik elleriyle minicik resimler yapıyordu. Onu daha fazla bekletmeden çibimdeki telefonun kilidini açıp ona verdim.

Ecem elleriyle azını kapattı gülerken, "Ama ben yazma bilmiyorum ki" değip kıkır kıkır gülünce kahkaha atmıştım. Telefonu ondan alıp ona hangi pensensin testi açıp şıklarını okumaya başlamıştım. Bir kaç defa testi bitirip yeniden tekrarladıktan sonra Ecem itiraz edercesine başını salladı. Her defasında frozen daki anna çıkıyordu.

"Ama ben Elsa çıkmak istiyorum!" değip kaşlarını çattığında onun bu haline yine güldüm.
Telefonum çalmaya başladığında kaşlarımı çattım. Tanımadığım bir numara arıyordu. Daha fazla bekletmeden açıp kulama götürdüm telefonu.

"Esin benim Uzay nerdesiniz?" dediğinde Uzayı unutmuştum. Kim bilir ne zamandır arıyordu Ecemi? Dalgın kafam yüzünden ona gideceğimiz yeri söylemeyi unuttmuştum.

"Ay Uzay ya kusura bakma ben oyun oynamaktan seni unuttum" dedim tüm pişmanlığımla.

"Hayır sorun değil yeni çıktım dersten zaten. Burda sizi göremeyince Denizle karşılaştık ondan aldım numaranıda. Nerdesiniz? alıyım mi sizi ordan?" dediğinde endişelenmemiş olmasına sevindim.

"Kursa yakın bir yerdeyiz. Konum atıyım istersen. Buranın bir adı yok" dediğimde arkadan Denizin sesi geldi.

"Tamam kanka atma konum. Anladım nerde olduğunuzu" dediğinde güldüm.

Buranın bir adı yoktu. Güzel bir hikayesi vardı. Kanser hastası olan karısına bir hediyeydi aslında bu park. Adamla kadın gençken tanışmış ve birbirlerine aşık olmuşlardı. Harika bir hayatları varmış bu çiftin. Zaman geçmiş aileler tanışmış, kız istenmiş, kınalar yakılmış derken kadının kanser hastası olduğu öğrenilmiş. Kurdukları hayaller birden yıkılınca, çocuk hayalleride suya düşmüş tabiki. Kadın hep biriktirdikleri paralarla bir park yaptırmak istiyormuş. Çocukları torunlarıda orda büyüsün istiyormuş. Kadının çocuk hayali suya düşüncede bu fikirden vaz geçmiş. Adam vaz geçmemiş ama parkı yaptırmış. Karısının hastaneden iyileşerek çıkıcağına inanıyormuş. Hatta hastaneden çıkınca parka aşklarının ismini vericeklermiş. Herkes duysun kulaktan kulağa gitsin bu aşk diyormuş. Kadın ameliyat olmuş. Fakat kurduğu hayallerin nasıl yıkıldığını düşünmeden edemiyormuş. Onun yüzünden olduğunu biliyormuş. Bu acıyla hayata devam edemiyeceği kararına varıp ameliyatta hayata tutunmaktan vaz geçmiş. Adam uzun süre aşkının ölümüyle baş başa kalmış. Uzun bir süre kimse görmemiş adamı. Sonra birden çıkagelmiş ve parkı halka acık bir park yapmış. Ve parkın adını koymamış. Buraya gelen aşıklar buraya bir isim koysun demiş adam. Her aşık farklı bir isim koysun buraya. Burasıda böyle kalsın demiş ve gitmiş tekrar. Geride gelmemiş. Bazı insanlar siyah şapkalı yaşlı bir adamın arada buraya uğrayıp. Parkta çimlere uzanan aşıkları seyredip, parkta oynayan çocuklara gülümsedikten sonra gittiğini söylüyorlar. Fakat o adamın gerçekten o adam olup olmadığını bilemiyoruz.

KUSURLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin