Yarım saat önce giden misafirlerden beri abimin peşinde dolanıyordum. Niye mi? kendisi daha bana yardım etmemişti. Benden sakladığı şeyleri söylemesi için yalvarsamda bunun sırası olmadığını söyleyip koltuğa kurulmuştu ve yarım saattirde yatıyordu. En sonunda bundan pes edip ikinci isteğime geçmiştim. Tuğçeyi bulma işini. Abim önemli bir şirkette güvenlik müdürüydü. Bu yüzden o telefondan bulunduğun yeri bulma olayını abim yapabilecek biriydi. Hatta tek telefonuna bakardı bu iş. On dakika içinde buldururdu Tuğçe'yi ama yapmıyordu. Neden mi? Çünkü benden ondan sakladığım şeyi unutmamı istiyordu.
Hala karar verememiş bir şekilde abimin peşinde dolaşıyordum. Tuvalete gitti. Çayını içti. Macını izledi. Ve hatta oturup bir saat kadar uzun bir sürede bir arkadaşıyla konuştu. Ama yok ikna etme kabiliyetim bile bu duruma yetmedi. Çünkü söylediği şeylerde yapılması konusunda inat olan abim hiç bir şekilde vaz geçirmiyordu. Aklıma gelen fikirle biraz daha yaklaştım abime.
"Abi-"
"Hayır"
"Ya bi dinle başka bir şey teklif ediyorum" diyince koltuğundan doğrulup bana döndü.
"Dinliyorum"
"Sende hala Selin'in numarası yok dime?"
dediğimde kaşlarını çattı. Zaferle gülümsedim. Onu zayıf noktasından vurmuştum. Biraz geç olmuştu ama yapmıştım sonunda."Hayır bende Selinin numarası var. Ama numarasının bende olduğunu bilmiyor işte" dediğinde suratımı astım.
"E varsa niye mesaj atmıyorsun kıza?"
"Çünkü benim muhteşem kardeşim, Selin numarasının bende olduğunu bilmiyor onun için bende ona numarası bende yokmuş gibi davranıyorum. Çünkü eğer numarasının bende olduğunu öğrenirse ne yapar? Beni kafasına sapık bir adam olarak yerleştirir" abimin söylediklerini düşündüm bir an. Mantıklıydı. Seline nasıl bir mesaj atarsa atsın kızın ilk sorucağı soru "numaramı nerden buldun?" sorusu olurdu. Abimde seni araştırdım derse konu çok daha başka giderdi.
"Tamam sen benim istediğim şeyi yap. Bende Selinden gözlerinin önünde numarasını sana vermesini sağlıyım. Nasıl plan?"
"Plan iyi de. Sen hangi istekten bahsediyorsun ona göre" dediğinde bakışlarımı halıya çevirdim.
"Merak etme benden sakladığınız şey değil. İlk Tuğçe'yi bulmak istiyorum bu yüzden, ilk isteyim o" dedim üzgün, kırılgan ve masum bir sesle.
Abim yanıma oturup kolunu omuzuma attı.
"Esin üzülüceğini bilmesem inan bana şu an söylerdim her şeyi. Ama olmaz. Çok üzücem sana bu şeyi söyledikten sonra. Ama yemin ederim senin iyiliğin için her şey." dediğinde bende başımı onun omuzuna koyduğumda gözümdeki bir damla yaşa engel olamadan. Peş peşe düşen göz yaşlarımı tutamazken. Abim biraz daha sarıldı bana."Her şeye rağmen seni çok seviyorum bitanem. Bunu unutma tamam mı?" dediğinde başımı salladım.
"Ben hastayım ve siz hala beni eskisi kadar çok seviyorsunuz öyle mi?" dedim ağzımdan çıkan hıçkırığı tutamadan.
"Hayır sen hasta değilsin. Ve biz seni hala çok seviyoruz"
"Ama kötü bir insanım ben. Beni sevmemelisiniz. Hatta kimse beni sevmemeli!" değip ayrıldım abimden. Göz yaşlarımı sildim.
"Hatta benim ağlamaya bile hakkım yok. Çünkü kötü biriyim. Sizi üzdüm. Hala üzüyorum biliyorum. Ama söz veriyorum bir daha üzmiycem. Gerçekten. " değip yere oturdum. Ellerim yüzümde ağlamaya devam ederken abiminde önümde diz çöktüğünü hissettim. Vücudumdaki o sıcak şey beni yeterice bunaltırken birde ağlarken sızlayan burnum benim her şeyden pes ettmemi sağlıyordu. Ellerimi sıktığımı hatırlıyorum. Ellerimi acmaya çalışan abime inat sıktığım ellerimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURLU
Chick-Litİnsanların evlerinin kapılarını kapattıktan sonra ne olduğunu bilemeyiz. Kapanan kapıların ardında neler yaşandığını, ne bağırışlarının olduğunu yada ne kadar göz yaşı döküldüğünü bilemeyiz. Benim hayatım gibi. Odamın kapısı kapandığında kimsenin bi...