~Bölüm 27~

10 4 1
                                    

Uzay'dan,

Hastanenin adını öğrendiğimden beri içimde biriken sinir topluluğunu susturmam yetmiyormuş gibi birde şu an karşımda duran görevli kadın beni saatlerdir oyalıyordu. Göktuğ abi sorun çıkmayacağını söylemişti fakat yarım saat bekletileceğimi ve Esin'in İzmirdeki deliler hastanesine kapattığını söylemişti. Şu an resmen çıldırma sınırındaydım. Beni beklettikleri her saniye aklıma kötü şeyler geliyordu çünkü. Lanet bir korku filmi sahnesi gibi çok korkutucu gözüküyordu. Beyaz döşenmişti heryer. Bu bile benim korkmamı sağlarken Esin burada dört gündür ne yaşıyordu acaba?

"Kusura bakmayın ben burada yeni olduğum için bana bir bilgi gelmedi ama arkadaşım gelicek şimdi" değip mahcupça gülümseyen kadına baktım. Benimle dalga mı geçiyordu? Yeni geldiyse o masada ne işi vardı o zaman? Onu oraya kim koymuştu ayrıca? Yeni gelmişken...

"Ben bir yarım saat daha bekleyemem hanım efendi. Lütfen biraz daha hızlı davranın" dedim yukarı çıkan merdivenlere bakarken. Bu merdivenler mi çıkıyordu Esin'imin kaldığı yere? Yoksa sol taraftaki mi? Nasıl ulaşacaktım ona? Görünce beni tanıyacak mıydı acaba? Gerçi dört gündür ordaydı. Tabiki beni tanırdı fakat aklım bu sorunun cevabını bekliyordu acilen.

Kadın biraz daha bekletti beni. Belki on belki on beş dakika kadar. Ama bu dakikalar bana bir saat gibi geliyordu! Ne kadar yavaşlardı öyle?

"Tamamdır Esin Kara isimli hastayı buldum. B bloğunda kalıyormuş. Şurdan sağa döner-" kadını dinlemeden b bloğu bulmak için çıktım binadan. İki saattir beni bunun için mi oyalıyordu? B bloğunda olduğunu söylemek için mi?

Hızlı adımlarla sağ tarafa döndüğümde kocaman b bloğun olduğu binayı görür görmez girdim. Tekrar masa başında görevlendirilmiş kadının yanına gidip sırada beklemeye başladım. Bir on dakika da orada beklediğimde sıra bana gelmişti ki bir kızın merdivenlerinden düştüğünü gördüğümde refleximle oraya koştum. Bu kısa saçlı kız bana birini anımsatıyordu. Kızın yanına gittiğimde saçından yüzü kapanmıştı ama bu onu tanımam için bir engel değildi. Onu tanımıştım. O benim Esin'imdi. Merdivenlere yığılmış yatıyordu. Beni görmüş müydü? Ondan mı bayılmıştı? Acaba iyi anlamda mı bayılmıştı yoksa kötü anlamda mı? Yoksa tam tersine beni görmeyip yanlışlıkla mı düşmüştü merdivenlerden. Kesin canı çok acımıştı. Lanet olsun. Benim yüzümden olmuş olabilirdi!

Onu tam kucağıma alıcağım sırada bir doktor durdurdu beni. Kimdi bu Allah aşkına? Kimdi bu dingil beni sevgilimden uzaklaştırıyordu. Üstelik onu yeni bulmuştum.

"Sedye getirin çabuk!" diye bağırdı doktor etrafındaki diğer doktorlara. Sinirli miydi bilmiyorum ama bu hastanede daha yaklaşık bir saat kadar durduğum halde ben bile sinirlenmiştim. Onun sinirinde de biraz haklılık payı vardı sanırım.

Esin'e biraz yaklaşıp nefes aldığına baktı. Sonra derin bir nefes verip, "Yaşıyor" diye mırıldandı. Nabzını tekrar kontrol etti sedye gelir gelmez dikkatlice onu oraya yatırdılar. Hepsi bir tarafa koşarken onları takip ediceğim sırada doktor beni durdurdu.

"Sen Uzay olmalısın. Biraz konuşalım mı?"

"Sizde Esin'in doktoru olmalısınız. Ve ilk önce Esin'i görmem gerek" tam Esin'i götürdükleri yöne gideceğim sırada önüme geçip beni durdurdu.

"Biliyorum o senin sevgilin fakat o şu an iyi o yüzden beş dakika konuşmamız gerek. Ayrıca kötü durumda olsa bu kadar konuşmak için ısrar etmek yerine Esin'in peşinden giderdim. Öyle değil mi?"

"Tamam. Öyle olsun. Konuşalım" dedim pes ederek. Ayrıca Esin'e ismiyle hitap etmesi de gözümden kaçmamıştı. Bunların hitap şekliyle derdi neydi öyle?

KUSURLU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin