(Sen benim ilk çaresizliğim, Sen benim ilk yenilgimsin.)
İnsanlar bazen Alesya'nın dediği gibi bencil olurlardı. Siz ne kadar onlar için bir şeyler yapsanızda onlar yaptıklarınızı görmeyip daha fazlasını isterlerdi yada sizin fikirlerinizi beğenmeyip kendi fikirlerini uygularlardı. İnsanlar böyleydi işte. Hatta bundan fazlası... İnsanları anlamak çok zordur bu yüzden. Bence onlar dünyadaki en zeki, en güzel ve en acayip yaratıklar insanlıktı.
Bazı bilim adamlarının hayatına farklı bir acıdan baktığımızda onlarında insanlardan çok çektiğini anlayabiliriz. Mesela Edison, daha küçücük bir çocukken algı bozukluğu olduğu için okuldan uzaklaştırma kararı almıştı. Annesi sayesinde okumaya devam etsede kim bilir neler yaşamıştı o ara. Okuldaki hayatını düşündükçe üzülüyorum bazen. Ne kadar kitap okumayı seven bir çocuk olsada yinede kim güzel bir arkadaş ortamında büyümek istemezdi ki? Hele ki şimdiki zamanımızda. Gerçi teknoloji o kadar gelişti ki bir arkadaş çevresini internette de bulabiliyorsunuz fakat benim demek istediğim çok daha farklıydı. Ben bencil olmayan bir arkadaş çevresi istiyorum sadece. Evet, tüm insanlar bencidi belki ama hepsinin içinde ufak bir bencillik vardır. Ben bencilsiz bir arkadaş grubu istiyordum. Gitmek istediğimi söylediğimde düşünüp doğru kararı veren bir arkadaş gurubuyla. Bencil olmayan.
"Söyleyin artık! Kızım mı? olucak oğlum mu?" Hastanenin yanındaki kafelerden birine geçip oturduk. İlk günkü grup olduğumuzdan hala alışamamış gibiydim bu gerçeğe. Gerçi o gün Emre vardı ama şu saatten sonra ona ihtiyacımız yoktu.
"Esin söylesek mi? Söylemesek mi?" değip başını yavaşça bana çevirdiğinde kıkırdadım. Deniz hastane odasından çıktığımızdan beri cinsiyeti öğrenme çabasındaydı. Tuğçe ise onu meraktan çatlatma çabasıda...
"Ya Esin acı bana hadi. Bak kaç senelik arkadaşlık hatrım var hadi." değip yalvaran gözlerle baktığında bende Tuğçe'ye baktım.
"Evet söyleyelim bence artık. Sonuçta merak edilmeyecek şey değil bu."
"Of tamam ya" değip masaya biraz daha yaklaştırdı kendini.
"Kızımız olucakmış!" dedi utangaç bir şekilde. Bu Tuğçeden gördüğüm en utangaç haliydi hatta. Deniz ise afallayarak tekrar sordu.
"Ne olcakmış?" kaşlarını çattı. Bu hali çok komikti.
"Kızımız Deniz! Kızımız oluyor!" Tuğçe'nin heyecanlı sesiyle ben bile daha çok heyecanlanmıştım.
"Ben kızım olucak diye duyuyorum ama yanlış duymuyorum değil mi?" değip bana baktığında başımı salladım.
"Ben... eminsiniz değil mi? Yani kesin kız. Tabi kızdır canım zaten. Başka erkek olabilirdi ama olmamış. Kızmış yani. Allahım. Kızım oluyoor!" değip heyecanla ayağa kalktığında. Yanımıza gelen garsonun anından öptü.
"Kızım oluyor garson bey! Kızım!" Biz Deniz'in bu hallerine gülerken garson bey anını silip yanımızdan uzaklaştı. Deniz hala ne yapıcağını bilemez halde ayakta dururken Tuğçe'ye baktı. Tuğçe kaşlarını çattığında, Deniz yanına oturup anlından ve sonra iki yanağındanda öptü. Sonra yüzünü ellerinin arasına alıp telaşla konuşmaya başlandı.
"Şey yapalım. Evimizin en güzel adasına kız odası yaptıralım. Çok güzel olsun tamam mı? Hatta ben şimdi babamı arayıp kızım olduğunu söyliyeyim. Kızım olucak diyim. O da bana kızın mı oluyor der kesin. Haha! kızım oluyor. Neyse işte bir ekipman yollasın ve evdeki tehlikeli şeyleri kaldıralım. O da yetmez ki şimdi dime yani? Şey de yaparız. Çanta! Doğum çantası hazırlarız ama ona daha var demiştin. Neyse biz ilk odayı halletelim. Oyuncak almamız gerek ama korkutucu olmayanlardan. Sonra ona özel prenses odası da yaptırırız. Çok güzel olur her şey ama sen karar ver sonuçta senin kızın ama yardım istersen burdayım" Deniz soluk soluğa kaldıktan sonra yerine geçti ve masada duran sulardan birini açıp içmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURLU
Chick-Litİnsanların evlerinin kapılarını kapattıktan sonra ne olduğunu bilemeyiz. Kapanan kapıların ardında neler yaşandığını, ne bağırışlarının olduğunu yada ne kadar göz yaşı döküldüğünü bilemeyiz. Benim hayatım gibi. Odamın kapısı kapandığında kimsenin bi...