Uzay'dan,
Esini tuvalete gittiği saatten beri arıyordum. Nereye gittiği hakkında bir fikrim yoktu. Ne yapmaya çalıştığı yada? Bilmiyordum. Onu arıyorum. Ama bulamıyorum. Bulamadıkça sinirleniyorum. Çünkü "beni öptü ve gitti" demek istemiyorum. Yine bir işler karıştırıyordur belki diyorum. Ama beni bırakıp gitti diyemiyorum. Kütüphanededir diye düşünüyorum. Karnı acıktığı için gitmiştir belki diyorum. Ama beni bırakıp gitti diyemiyorum. Belkide kendimi kandırıyorum. Ama bunu kendime yediremiyorum. En son konuştuğu cümlelere ise hala anlam veremiyorum. Yada anlam vermek istemiyorum. Bilmiyorum. İlk defa böyle bir an yaşıyorum. Beni ilk defa bir kız bırakıyor. İlk defa terk ediliyorum.
"Hala yok mu?" değip omzumu sıkan Deniz'e baktım.
"Hayır, arıyorum açmıyor. Her yerede baktım, yok!"
"Onu bulacağız merak etme" dedi buruk bir şekilde gülümserken. Oturduğum banktan etrafıma bir kez daha göz gezdirdim. Belki buralardaydı. Belki Ecem gibi oyun oynuyordu benimle. Belkide gitmemişti. Telefonunu kapatıp bize doğru gelen Göktuğ abiye baktım. Esinden bir haber mi almıştı yoksa?
"Bir haber mi var?" dedim telaşla ayağa kalkarak. Şimdi şurda şu anda Esin'in yerini söylese koşarak giderdim ona. Ne araba bekledim ne başka bir şey. Koşarak giderdim ona. Kar, yağmur demeden koşardım.
"Hayır, telefon Esin hakkında değildi." Ne hakkındaydı o zaman? demek istedim bir an. Ama diyemezdim. Kim bilir ne kadar telaşlanıyordu Esin için. Bir de üzerine yürüyemezdim. Şimdi sırt sırda olma zamanıydı. En azından Esin ortaya çıkana kadar.
"Ne yapacağız o zaman?" dedi Deniz. Ne yapacaktık o zaman? Hele ki ben! Ne yapacaktım onsuz. Tek bir gece ayrı kaldık diye uykusuz kalmıştım. Ona değerdi bu ama gittiyse ve bir daha gelmeyecekse ne yapacaktım?
"Telefonunu bulmaya çalıştım ama telefonu evde. Ya bir yere gidip bir daha gelmeyecek. Ya da biz fazla endişeleniyoruz."
Tekrar oturdum banka. Nerdeydi? Şimdi ne yapıyordu? Aç mıydı? Tok mu? En önemlisi nerdeydi? Yeri rahat mıydı? Yada şu an sağlıklı mıydı? Başı derttemiydi? Başka nerede olabildi ki? Üstelik erkekler tuvaletine bile bakmıştım ama yoktu! Yinede bilmediği bir şey vardı! Ben ona onu asla bırakmayacağıma dair söz vermiştim. Ve sözümü sonuna kadar tutacaktım. Nerde olursa olsun onu bulacaktım. Çünkü bir Uzay Soyhan asla boş yere söz vermez!
"Polislere haber verelim mi?" dedi Deniz Goktuğ'ya bakarak.
"Daha haber vermediniz mi? Sabah olmak üzere Deniz!" diye bağırdım birden.
"Uzay sakin ol. Esin yapardı böyle çılgınlıklar. Ama merak etme sen, akşam olmadan gelir o"
"Ya gelmezse? Ya başına bir iş geldiyse?" değip ayağa kalktım. Hala polisi aramamışlardı. Dalgamı geçiyorlardı acaba?
"Tamam her neyse polise haber verelim. Bende biraz daha etrafa bakıyım. Burda durdukça sinirleniyorum. " yürümeye başladım. Arabama binip biraz dolaşmak iyi gelebilirdi. Yada Esin. Evet o daha iyi gelirdi. O yüzden onu bulmalıydım. Bulmalı ve onunla barışmalıydım. Sonra da dizlerine yatıp sakinleşmeliydim.
Arabama binip sürmeye başladım. Başka nerde olabilirdi ki? Sinirle direksiyona vurdum polise haber bile vermemişlerdi. Ve ne kadar rahatlardı öyle. Sanki Esin sadece benim tanıdığımmış gibi davranıyorladı. Sanki Esin'i daha önce tanımamış gibi. Ama bu çok anlamsızlardı. Göktuğ onun abisi Deniz ise neredeyse çocukluk arkadaşıydı. Ben mi fazla abartıyordum yoksa onlar mı fazla sakindi. Neden sakinlerdi. Bir şey biliyor ve bana söylemiyorlar mıydı acaba? Ama neden? Neden söylemiyorlardı ki?Sinirle gaza bastığımda aynaya baktım. Ve beni dakikalardır takip eden araca. Arabamı sol tarafta bir yere park edince o da yolun ortasına bıraktı aracını. Derdi neydi bunun? Arabadan inip adama baktığımda o da aracından inip bana doğru yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURLU
Chick-Litİnsanların evlerinin kapılarını kapattıktan sonra ne olduğunu bilemeyiz. Kapanan kapıların ardında neler yaşandığını, ne bağırışlarının olduğunu yada ne kadar göz yaşı döküldüğünü bilemeyiz. Benim hayatım gibi. Odamın kapısı kapandığında kimsenin bi...