*Eftelyanın gözünden okuyoruz, iyi okumalar.*
"A-anne?"
Annem tam karşımda duruyordu. Yedi senedir ilk defa görüyordum. En son gördüğümden beri biraz yaşlanmıştı. Bazı yerlerine kırçıllar düşmüş siyah saçını topuz yapmıştı. Beyaz yüzüne bir kaç kırışıklık eklenmişti. Yedi seneden beri sadece gözleri değişmemiş. Küçüklüğümden beri bana bakan aynı sevgisiz, donuk gözler...
Boyu benden biraz uzundu. Uzun zamandır derinlere gömdüğüm keskin bir acı saplandı her tarafıma. Gözlerim ağlamamaya çalışmaktan yanıyordu. Neden gelmişti ki, bunca seneden sonra neden gelmişti?
Bunca senedir kalbimdeki o acıyı bir yerlere gömmüştüm. Yok edememiştim ama. Bir annenin yokluğunun acısına alışılmaz çünkü. Unutulmaz...
Hep oradadır, sadece üstünü kapatırsın.
"Eftelya." Dedi buz gibi sesiyle. Bunca seneden sonra ilk defa görüyordu beni. İçinde ufacık da mı bir sevgi yoktu bana karşı?
Bir şey dememi beklemeden içeriye geçip kapıyı kapattı. Bana bakmadan etrafa bakındı.
"O baban olacak herif yok mu?"
"Yok."
"Nerede?"
"Birkaç günlüğüne işi için şehir dışına çıktı."
"Neyse o namussuzla bir işim yok zaten."
Bunca seneden sonra suratıma bile bakmıyordu. Ayakta duruyordu öylece. Yedi senedir bir kere bile arayıp sormamıştı. Niye gelmedin anne? O kadar senedir neden bir kere bile gelmedin?
"Niye geldin?"
"Seni bir yere götürmeye geldim."
"Seninle neden bir yere geleyim?"
"Görüşmeyeli senin dilin bayağı bir uzamış. O it herif düzgün bir terbiye verememiş sana. Ben senin annenim düzgün konuş benimle."
"Ne zamandan beri annemsin?"
"Eftelya kes sesini, gelir gelmez sinirimi zıplatma. Seni ben doğurdum. Benimle geleceksin diyorsam geleceksin. Hem merak etme seni falan almaya gelmedim rahat ol. Bir kaç saatliğine bir yere gideceğiz sadece."
Ağlamamak için çok zor duruyordum. Beni almaya gelmemişmiş, sanki ben gelirdim de...
"Nereye?"
"Dün annem öldü. Yani senin anneannen. Cenazesine götüreceğim seni."
Anneannemi hayatımda bir kere bile görmemiştim. Küçükken sorardım ama hep hasta, başka yerde kalıyor, derlerdi.
"Başın sağolsun."
"Başımız Eftelya, başımız sağolsun. O senin de anneannendi."
"Şimdi mi gideceğiz?"
"Evet, hazırlan."
"Tamam."
Gidip siyah bir şeyler giydim. Nasıl hissetmem gerekiyordu? Evet üzülmüştüm ama bir yabancının başka bir yabancı hakkındaki ölüm haberini alması kadar. Bir kere bile görmediğim, tanımadığım bir insandı. Anneannem olabilirdi ama yabancıydı benim için. Sahi annem ne kadar tanıdıktı ki, o bir yabancıdan farklı mıydı benim için? Annem varken de yok gibiydi. Hiç bir zaman bana anneliğini hissettirmedi. Bizi terk ettiğinde oluşan tek fark babamın daha agresif bir hâle gelmesiydi. Küçükken nadiren döverdi, alkollü olduğunda ya da bir şeye çok sinirlendiğinde. Annem gidince hepten sıyırdı...
Odamdan çıkıp yanına gittim.
"Hazırım."
Beni baştan aşağı süzdü, hiçbir şey demedi. Kapıyı açıp çıkmamı bekledi. Çıktım, aşağıya indik. Apartmanın önünde duran siyah arabasına bindik. Annem sürücü koltuğuna, ben de yanına geçtim. Sessizce sürmeye başladı. Ben de hem bu sessizliği bozmak için, hem de merak ettiğim bir soru sordum:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus|GxG
General Fiction|TAMAMLANDI| Bir okyanustayım, boğuluyorum... Hayatındaki boşluk ve anlamsızlık hisleriyle boğuşan Bilge, ailesine ve okuldaki zorbasına karşı da mücadele vermektedir. Nefret ettiği zorbasına karşı yavaşça değişecek olan hisleri, Bilgeyi dibine çeki...