19

773 46 8
                                    

*Bilgenin gözünden okuyoruz, iyi okumalar.*

Eftelyayı bekliyordum. Sabah evinden ayrıldıktan sonra okula gelmemişti. En son konuştuğumuzda buraya geliyordu, bir şey olmuştu. Moladaydık, ben sınıfta beklerken kapıdan Eftelya girdi. Beti benzi atmış vaziyetteydi. Sınıfta onun arkadaşları da olmak üzere pek çok insan olduğu için yanıma gelemedi. Telefonuna bir şeyler yazdığını gördüm, bana yazabileceğini düşünerek telefonuma baktım.

Eftelya: Aşağıdaki depoya iniyorum, kimse olmaz orada. Rahatça konuşabiliriz.

Bilge: Tamamdır sen in, iki dakikaya da ben iniyorum.

Eftelya arkadaşlarına bir şeyler diyip sınıftan çıktı. Ben de dikkat çekmesin diye biraz sonra gidecektim. O depoda kötü anılarım vardı. Ama hepsi geride kalmıştı...

Bir an düşündüm, o zaman daha mı kolaydı her şey? Eftelya bana kötü davranırken, hayatımda hiç iyi şeyler olmazken daha mı kolaydı her şeyi bırakıp gitmesi? Şu an hayatımda Eftelya vardı ve onu çok seviyordum. Güzel bir ilişkimiz vardı. Son bir kaç gündür gerçekten hayatımın en neşeli günleriydi.

Ama bir eksiklik vardı. Ne olduğunu bilmediğim o boşluğu bir türlü dolduramıyordum. Sanki dünyayı siyah güneş gözlüklerinden izliyordum. Etrafımdaki o karanlık, soğuk hava asla ama asla geçmiyordu. Neden ama? Hayatım kötü sayılmazdı, ayrıca Eftelyayla beraberdim. Neden hâlâ mutluluğu tam anlamıyla hissedemiyordum?

Şu dünyada fazlalıkmışım gibi geliyor hep. Bu zamana kadar ailemin dâhil kimsenin hayatında birisi olamadım. Ama şimdi benim için çok önemli birinin hayatında bir şeydim, biriydim. Ama düşünmeden edemiyorum, ben olmasam Eftelya daha mı mutlu olurdu? Evet şu an mutluyuz ve onun hayatından çıkarsam o üzülecek bunu biliyorum. Lâkin her şeyi göz önünde bulundurduğumda; onun ailesini, arkadaşlarını, benim ailemi... Her şeyi düşündüğümde bazen sadece kendimiz bir masal kurmuşuz ve onun içinde yaşıyormuşuz gibi geliyordu. Bizim için gerçekten de mutlu bir son var mı? Eğer ben olmasam Eftelya sürekli biri görer endişesi yaşamayacaktı. Babam öğrenirse diye tedirgin olmayacaktı...

Bu düşüncelerim sadece onun için değil aslında. Ayrıca kendim için de. Gerçekten ama gerçekten çok yoruldum. İnsan uyuduğunda yeni güne daha enerjik başlar ama ben her geçen gün daha da yoruluyorum...

Mutlu olacağımızdan bile emin olmadığımız bir gelecek için yaşamaya enerjim kaldı mı bilmiyorum. Ortada hiç bir sebep yokken böyle hissettiğim için kendimden nefret ediyorum. Ama olmuyor işte. Sabahları uyandığımda yataktan dâhi çıkmak bu kadar zorken daha ne kadar devam edebilirim böyle yaşamaya?

*

Aradan biraz zaman geçince ben de aşağıya indim. Eftelya içerideydi, yanına girip kapıyı kapattım. Sıkıca sarıldım ona.

"Eftelya, ne oldu?"

Kafasını kaldırıp bana baktı. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Onun acı çektiğini görmek kalbimi öyle sıkıştırıyordu ki. Sarıldım, sakinleşmesini bekledim. Biraz daha kendini toparlayınca konuşmaya başladı:

"Sen gittikten sonra bir kapı çaldı. Annem gelmiş..."

Annesi mi? Eftelya bana annesinden hiç bahsetmemişti. Ben de sormamıştım. Eğer hassas bir konuysa kendi istediği zaman anlatır diye düşünmüştüm.

Bana baktı, dinlediğimi görünce anlatmaya devam etti:

"Bilge ben annemi yedi senedir görmüyordum. Ben on üç yaşındayken terk etmişti bizi. Sonra da başka birisiyle evlenmişti. Bir çocuğu olduğunu biliyordum sadece. Anneannem vefat etmiş. Onu bir kere bile görmedim hayatımda. Cenazeye götürmeye gelmiş beni. O yüzden gelemedim."

Okyanus|GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin