Karşılaşma

585 35 6
                                    

Selam arkadaşlar yeni bölüm baya uzun oldu umarım beğenirsiniz. Hepinizi çok seviyorum. XOXO

---

Yazar anlatımı

---

Akademide sıradan bir sabahtı. Hepsi kahvaltı masasında oturmuş Reginald'ı bekliyorlardı.. Klaus başına gelenleri anlattığında akademiyi gizliden dinleyen biri daha vardı ve bu durumu normal karşılayıp inanmıştı. Sör Reginald. Şimdi ise akademiye bir görev verip Gwen'i alıp gelmelerini isteyecekti. Sanırım Reginald'ın bir fikri vardı..

Reg: Günaydın Şemsiyeler. Kahvaltıya başlayabilirsiniz.

Akademide ses çıkmıyordu herkes kafasındaki düşüncelerle kahvaltı tabaklarındaki yiyecekleri oynuyorlardı. Sessizliği bozan yine Reginald olmuştu.

Reg: 4 numara, geçen anlattığın konu doğru mudur ?

Klaus: Hangisi Reg ? Çok sarhoştum biraz hatırlatır mısın ?

Reg: Karşılaştığınız kız ile ilgili.

Diego: Bizi mi dinlemeye başladın şimdide ?

Reg: 2 Numara, 4 numarayla konuşuyorum. Mantıklı bir cevap vereceğini de biliyorum.

Klaus: Ee evet evet o gereksiz şeyler falan filan. Hepsi doğruydu.

Reg: 2 numara, 8 numara, 4 numara ve 5 numara. O kızı akademiye getirmenizi istiyorum.

Lila: Buna inandığını söyleme sakın Reg..

Five: Hayır, gitmem. Size afiyet olsun..

Deyip masadan ayrılmıştı Five. Reginald gerçekten çok kızmıştı. Zaten artık akademide hakimiyeti yoktu. Kimse dinlemiyordu Reg'i.. O kızı istiyordu ve ne yapacağınıda çok iyi biliyordu.

---

Gwen'in anlatımı

---

Bir malikanedeydim. Pahalı tablolar, biblolar.. Çatışma vardı lakin. Silah sesleri her yerdeydi, malikanede savaş çıkmış gibiydi. Hafif uzun saçlı çocuk, köpek maskeli adamın biri tarafından zorla bileklerinden bağlanmıştı. Koca süslü vitrinde duran uzun mızrağı vitrinin camını kırarak aldı. Biraz artistik hareketler yaptıktan sonra mızrağı adamın tam kalbine sapladı...

Görüntü sürekli beynimde dolanıyordu. Gerçekten ölecek miydi ? Hatta ölmüş bile olabilirdi. Alarmın sesi yine beynimin içerisinde yankılanarak migrenimi tetiklemişti. Lanet saat !! Uyumamıştım bile. Nasıl uyuyabilirdim ki ? Görüntü çıkmıyordu aklımdan.. Yatağımdan kalkıp hızlı adımlarla banyoya yöneldim. Sıcak suyun altında biraz kendime gelmeyi planlıyordum.

---

Giydiğim kırmızı elbise yakışmıştı. Normalde bu tarz giyinmem çok kısa ve biraz kadınsı duruyordu ama şirketin reklam müziklerini o kadar güzel yapmıştık ki resital düzenleme kararı alan patronlar bu konu ile ilgili görüşmeye geleceklerdi bugün. Onun için resmi ve güzel görünmem gerekiyordu. Elbisemin kayık yaka olması omuzlarımı güzel göstermişti ve saçlarımı da dağınık topuz yaparak kahküllerimi düzene soktum. Kırmızı deri eldiven ? Uyumlu oldu. Aynaya baktığımda güzel göründüğümü düşünüyordum ama sadece bana göre böyleydi. Cadı.. Dilsiz.. İşe yaramaz.. Ucube..

Evden çıkıp hızlıca şirketin yolunu tuttum. Büyük gün olacak, belki bir müzik şirketi beni beğenir ve bu iğrenç hayattan beni çekip çıkarır. Ah hadi ama Gwen.. Hayal dünyandan çık artık. Aklımdaki saçma hayallerle iş yerime geldiğimi dahi farketmemiştim.

Jason: Günaydın ucube. Bugün çok güzel olmuşsun. Ne olur kimseyi garip hareketlerinle korkutma olur mu ?

Kafamı yere eğip içimden bulunduğum ortama tekrar sövdüm. Niye konuşmuyorum ? Bu varlıklar iletişim kurmaktan ne anlarlar ? Anlatsam anlarlar mı sanki ? Görmezden gel Gwen..

Jason: Normal ol.

Arkama bakmadan sakince yürümeye devam ettim. Kocaman aptal bina. Dört tarafı camla çevrili dışarıdan herkes rahatlıkla burayı izler. Benim çalışma odam ise -1. katta. Neden ? Çalışanlar rahatsız oluyorlarmış. Onun için kimsenin duyamayacağı alan yerin dibiymiş. Peh.. Ses geçirmez duvarı olan odama girip kapımı kapattım. Kocaman güzel piyanom.. Beni bekleyen tek şey sensin. Derince nefes aldıktan sonra üzerimdeki ceketi ve eldivenlerimi
çıkarıp işe koyuldum..

Neredeyse akşam olacaktı ve ben hiçbir şey yememiştim. İki sayfa nota çıkarmayı başarmıştım. Şirketin mutfağına gidip bir kahve almak için odamdan ayrıldım. Odanın kapısından çıkar çıkmaz bir tuhaflık sezdim içimde, ürperti girmişti resmen. Hızlıca merdivenlerden giriş katına ulaştım. Burası neden bu kadar sessiz ? Giriş katından tek bir insan dahi görememiş olman beni daha çok germişti. Kafamı sola doğru çevirdiğimde bütün çalışanların dışarıya toplanmış olduğunu gördüm. Silah sesleri kocaman binada yankılanmaya başladığında aniden yere eğilmiştim, ilerleyerek resepsiyon masasının altına atmıştım zorla kendimi. Her taraf cam kırığı ile doluydu. Şu aptal yerde ölüp gitsem kimsenin umrunda olmayacaktı. Tüm kaslarım kitlenmişti sanki.. Ne yapağımı düşünürken yukarı kata çıkan merdivenlerden gelen ayak sesi istemsiz olarak elimle ağzımı kapatmama neden olmuştu. Biraz boğuşma sesinden sonra büyük bir cam kırılma sesi gelmişti. Asla anlam veremiyor ama müthiş derecede korkuyordum.

?: Bu son muydu ?

?: Sanırım öyle. Reg'in dediği kadar yokmuş ha? Çok basitti.

?: Ben bu işte farklı bir sorun olduğunu düşünüyorum.

?: Kurgular prensi Five..

Five: Aman ne komik ! Gidelim burdan.

Sesin biri tanıdık gelse de buradan kurtulmak için yerimden çıkmaya hazırlanıyordum ki elime büyük bir cam parçası saplanmıştı. Acı ile inlediğimde titreyerek elimi kaldırıp baktığımda kan olmuştu her yer. Kahretsin!

?: Kim var orda ?

Cevap veriyordum da sanki. Gözlerimi kapatıp sağlam olan elimi dişlerimin arasına alıp ısırıyordum. Çok acıyordu..

Five: Hey sakin ol, seni burdan çıkaracağım tamam mı ?

Gözlerimi açtığımda karşımda duran kişinin yeşil gözlü, keskin yüz hatlarına sahip olan bir erkek gördüm. Çok güzel bir yüz.. Isminin Five olduğunu duymuştum. Beni inceliyordu.. Ellerimi aceleyle arkama sakladım. O ise elini bana uzatıp konuşmaya devam etti..

Five: Elini ver, gitme vakti.

Olumsuz anlamda kafamı sağa sola doğru salladım. Yüzü garip bir hal almıştı. Acı içinde girdiğim yerden kendim çıkmıştım. Ayağa kalkabildiğimde sağlam elimle diğer elime batan cam parçasını hızlıca çıkardım. Artık daha çok acıyordu..

?: Çocuklar.. Bu kız o kız..

?: Hangi kız Diego ?

Diego: Klaus'un bahsettiği kız.

Kafamı çevirip o yöne baktığımda beni kurtaran adamı görmüştüm. Bıçaklı serseri.. Benden bahsettilerine göre cadı olduğumu düşünüyorlar. Tanrım beni öldürmeye gelmişler !

Five: Tabi yaa ! Nasıl düşünemedim bunu ? Etkileyici Reginald.

Five konuşurken bense uzaklaşmak için koşmaya başlamıştım. -1. kata geri dönecektim başka seçeneğim yoktu. İnmeyi başarmıştım arkadan birisi geliyor mu diye dönüp baktığımda kimseyi görmemek içimi rahatlatmıştı. Arkaya bakarak yürümeye devam ederken bir şeye çarparak sendeledim tam düşecekken belimi kavrayan sıcak ellerle kendime gelmiştim. Kafamı önüme çevirdiğimde ise karşımda tekrar o çocuğu gördüm. Nazikçe beni doğrultup kendine çekti. Elleri belimdeydi ama eli elime değmemesi için dua ediyordum.

Five: Bizden kaçma.

Güçlükle yutkunup kafamı sallayabilmiştim sadece.. Çok güzel kokuyordu. Daha önce böyle hissetmemiştim. Kendimi ondan uzaklaştırmak için 1 adım geriye çekildim. O da beni bırakmıştı sonunda.

Five: Hadi gidelim buradan.

Dedikten sonra birden bire sağlam elimi tuttu.. Hay sıçayım! Yine mi ?


Peki Ya Sonra ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin