Seyret şimdi, hem kaybetmiş halimi, hem de bitmiş sevgimizi...Önce dudaklarımı aralamak istedim. Birkaç kelimeyi dışarıya çıkaramasam bile en azından dudaklarımı aralamak, buna cesaret ettiğimi bilmek istedim ama yapamadım.
Yine susmak geldi içimden.
Ben yine sessiz çığlıklarımı, ruhuma hapsettiğim yalnızlığıma karışan haykırışlarımla birilerine duyurmak istemedim.
Susmak kolaydı, anlatmak ise zor.
Karşında yüzüne bakacak cesareti bile olmayan biri varken, sen ona birkaç kelime söyleme cesareti bile gösteremezdin.
Hem göstersen bile ne anlamı olurdu ki zaten?
İşte tam o an, içinden nefesini kesmek gelirdi. Ölmek isterdin çünkü ölmek her zaman kurtuluştu.
Kalsan acı çekecektin, ölsen belki de acın geçecekti.
Ama ben bugün bunlardan hiçbirini yapamamıştım, yalnızca öylece bakıp kalmıştım.
Bakışlarımda o kadar çok hayal kırıklığını bir araya getirmiştim ki, kendime hiçbir şey kalmamıştı. Kalbim boştu, ruhum boştu, dudaklarımdan dökülemeyenler boştu, nefes alışlarım bile bomboştu çünkü tüm hayal kırıklığım çoktan bakışlarıma hapsolmuştu.
Sadece bakmak istiyordum. O bu halimi seyretsin istiyordum. Bakışlarımdaki donukluğu, kırılmış, paramparça olmuş aşkımızı izlesin istiyordum. Eserine sonuna kadar baksın, beni getirdiği hal ile gurur duysun ve belki de biraz biten sevgimizi kutlasın istiyordum.
Bazen söyleyeceklerimin hem dilime, hem kalbime, hem ruhuma, hem de çoktan parçalara bölünen zihnime zor geldiğini hissediyordum.
Ve şu an tam da öyle bir andaydım.
Artık Donovan'ın bakışlarında benim için en ufak bir sıcaklık yoktu. Bomboştu, soğuktu, hatta öyle soğuktu ki, sığınağım sandığım adamın bana olan bakışlarını izlerken, şu an buz gibi bir havuzun içinde donarak çaresizce ölüyormuşum gibi hissediyordum.
O havuzdan beni çıkaracak sandım, çıkarmasa bile bana sarılıp bedenimi ısıtacak sandım ya da hiç olmazsa yine öylece bir başıma kalmam sandım ama ben bunların en büyük yanılgılarım olacağını bilmeden sadece sanmakla kaldım...
Her zamanki gibi çok yanılmıştım...
Ve ben yanılmaktan yorulduğum her an bir kez daha yanılmaktan öteye gidemiyordum.
"Hayal ettiğin bu muydu?" diye sordum.
Evet, zihnimde binlerce soru vardı ama hepsini bir kenarda kül edip sadece bunu sormak istemiştim.
Ona kızmak istiyordum, bağırmak istiyordum, neden, diye sormak istiyordum. Belki de biraz kabullenmemek istiyordum ama tüm bunların hepsinden çok daha korkunç bir şey olmuştu.
Ben o an hiçbir şey söylemek istememiştim. Hatta içimden o kadar çok susmak gelmişti ki, sadece bu boş ve anlamsız soruyu sormayı başarabilmiştim.
Donovan bana bakıp bir süre yüzümü inceledi. Bir cevap vermek istiyor gibiydi ama sanki diyecek yüzü yoktu ya da sadece bana öyle geliyordu.
"Bu sorunun cevabının senin için bir anlamı var mı?" Sesi bakışlarının aksine oldukça sakindi ve bu daha çok canımı acıtıyordu.
"Anlamı olmasa sorar mıydım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN YERYÜZÜNDEKİ YANSIMASI
Mistério / SuspenseOnlar karanlığın yeryüzündeki yansımasıydı. Bir tabutun açılması en fazla ne gibi bir sorun getirebilirdi ki? O gece olayların bu noktaya geleceğini bilmiyordum. Özgürlüğün kafesini açtığımı ve karanlığı yeryüzüne davet ettiğimden haberim yoktu. Gec...