Merhaba sevgili okuyucularım :))
Yine biraz uzun bir ara vermişim. Kız çok özlemişim ya sizii dflhdkf
Anlatım biraz post-modernist geçmişe gidip gelmeler var. İpuçlarını birleştirerek olayları yavaş yavaş sindiriyoruz. Eğer daha öncesinden takip ettiğiniz için önceki bölümleri yakın zamanda okumadıysanız baştan bir göz gezdirmenizi tavsiye ediyorum çünkü bazı bölümleri düzenledim:)) Hazırsanız başlayalım;
Medya: James Bay- Us
2022 Ekim
Armina ;
Yaşadığınız birkaç şeye bakıp hayatınızın kötü olduğuna ya da bir diğer tabirle iyi olmadığına karar veremezsiniz. Hani hep hayat ayrıntılarda saklı derler ya. Benim hayatım da unuttuğum, hatırlayamadığım ayrıntılarda gizliymiş. Aslında onunla karşılaştıktan sonra taşların yerine oturması pek de uzun sürmedi. Fark etmem biraz zaman aldı ama iyi yanından bakmaya çalışıyorum. Nasıl yaş aldıkça yeni tecrübeler ediniyoruz bu da ona benzer bir şey. Yani sanırım. Farklı bakış açılarına sahip olmak istiyorum çünkü tek bir yerden hayatı izlemek hem berbat hem de sıkıcı.
Şuan da yaşayamadığımız, geçmişte yaşadığımız şeyleri hatırlamak çok tuhaf. Daha öncesinde defalarca yediğim bir şeyin tadını almayı unutmuş gibiymişim bunca zaman. Biliyor musun ? Sana olan özlemimi geçmişle besliyorum ama doyurmuyor. Sadece ne ölmesine yetiyor ne de yaşamasına. Güzel olan şeyler de zaten hep yetersiz kalmazlar mı?
Açıkçası Burağın tavsiyesini dinlemek bana gerçekten iyi geldi. Psikolojik destek almayı en başında kabul etmeliydim. Aslında kabul etmemek için oldukça geçerli bir sebebim vardı. Önce yaşadığından emin olmalıydım. Sen yaşamıyorsan benim hayatımın da bir anlamı kalmıyor. Çünkü sen benim için nefes almak gibisin. Biliyorum belki başka biri duysa çok aptalca gelir ama sen beni anlarsın Acar. Çünkü birbirimiz için birer istek değil ihtiyacız. Bir şeyden vazgeçmek, gerçekten istediğinde mümkündür.
Ben hiçbir zaman istemedim.
7 Şubat 2018
Odadan çıktığımızda soran gözlerle Acara bakıyordum. Şaşırmıştım. Ama karşımızda kalan asansörün açılması ve içinden çıkan annemle babamı gördüğümde şaşkınlığım arşa çıktı.
Bizi görünce adımları yavaşladı. Annem yüzüme bile bakmadı. Babam ise başıyla selam verip küçük gergince bir tebessümü dudaklarına esir etti. Annem arkasında babam ile doğruca Acarın babasının yattığı odanın kapısına yöneldi kapıyı tam açacakken Acar annemin önüne geçti.
Duygusuz, sert bir ifadeyle gözlerini hiç ayırmadan;
"Ziyaret saati doldu." dedi. Ve ekledi;
"Yeliz Hanım." Annem ise acardan da sakin bir ifadeyle;
" Acar maziyi karıştırma lütfen." Acar önce alay eder gibi sırıtarak güldü sonra;
"Hangi maziden bahsediyorsunuz? Kızınızın bile hatırlamadığı geçmişten mi? Yoksa iki yıl öncesinden mi?"
Babam araya girmek için doğru zamanı bulduğunda gözleriyle ikisini uyardı. Gerisini ağzından çıkan sözcüklere bıraktı.
"Tartışıp olay çıkarmanın ne yeri ne de zamanı. Buraya gelirken kötü bir niyetimiz yoktu oğlum. Geçmiş olsun. Madem saat doldu. Uygun bir zamanda uğrayacağız mutlaka."
Acar sessizliğiyle cevap verdi. Acar kattaki hemşirelerin bulunduğu bölgeye doğru ilerledi bizden uzaklaştı. Ben ise konuya fransız kalmıştım. Yine. Yaşananlara hiçbir anlamı veremiyordum. Birbirlerini tanımaları, Acarın sözleri. Açıklamalara ihtiyacım vardı.
Babam koluma dokunarak yitirdiğim gerçeklik duygusundan uzaklaşmamı sağladı.
"Biliyorum kızım kafan fazlasıyla karıştı. Merak etme. Akşam hep beraber oturup konuşacağız. "
Annemden çıt çıkmıyordu. Babam "görüşürüz." dedi. Asansöre doğru uzaklaştılar.
Çok geçmeden Acar yanıma geldi. Soru sorar gözlerle baktığımda sakin bir tepkiyle önce sıcak bir şekilde gülümsedi. Bildiği kadarıyla cevap vereceğini anladığımda sabırla beklemeyi tercih ettim.
"Kafeteryaya çıkalım mı? Yaklaşık 28 saattir uyumuyorum biraz kafeine ihtiyacım var." Mahcup bir şekilde güldü, elini ensesine götürdü. Böyleyken çok tatlıydı haberi var mıydı acaba? Minik bir kahkaha atarak;
"Sanırım uykusuzluğa alışkınsınız doktor bey?" dedim.
"Eh alışkın olduğum pek söylenemez. Ama uykusuzken senin gibi huysuz değilim."
"Bak şimdi ya! Gıcık..." omzundan fazla sarsmadan ittirdim. İkimiz de gülmeye başladık. Asansöre yöneldik. Kafeteryanın olduğu katı tuşladım. Ben büyük boy latte aldım Acar ise americano sipariş etti.
Konuşmasına izin vermeden söze ben atıldım;
"Nasılsın?" Acar önce bir şaşırdı daha sonra samimi bir gülüşle cevap verdi.
"İyiyim. Sen, sen nasılsın?" Bana öyle derin bakıyordu ki sanki istese düşüncelerimi okuyabilecekti.
"Bilmiyorum kafam hatırladıklarım ve unuttuklarımla darmadağın."
"Ne kadarını hatırlıyorsun?" dedi gözleri dolmuş gibiydi. Neyi hatırlamam gerekiyordu? Benim de gözlerim dolmuştu.
"Bb- ben hiçbir şey hatırlamıyorum." dedikten sonra acar susarak cevap verdi. Derin bir sessizliğin ardından ortamdaki gergin havayı bozdum;
"Önce baban, şimdi annemler, senin söylediklerin sanki..."
"Devam et. Sanki ne?"
"Sanki başka birinin hayatını yaşıyormuşum gibi hissettirdi. Anladığım kadarıyla geçmişimle ilgili bir şey bilmiyorum. "
"Beni bilsen yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonumuzun Başı
RomanceUzun zaman sonra karşılaşan ikilinin yaşadığı olaylar ya da yaşamak zorunda olduğu olaylar anlatılıyor. Zaten hepimiz bazen istemesek de zorunda olduğumuz için yaptığımız şeyler vardır. Değil mi?