22.Bölüm

12 3 0
                                    

Saatler akıp geçti. Sonuçlar gelene kadar beklemekten başka çareleri yoktu bu yüzden ikisi akşama hazırlanmak için ayrılmışlardı. Barlas herkese bir hediye alması gerektiğini düşündüğünden bir alışveriş merkezine gitmişti. Alışveriş merkezi normalden daha kalabalıktı. Vakit geçirmek ve hediye almak isteyen neredeyse herkes buraya gelmişti. Bu kalabalık kendisini hediye almaktan vazgeçirmeye çalışsa da inadı tutunca kalabalığı umursamayarak koskoca alışveriş merkezinde tek başına dolaşmaya başladı. Vaktinin çoğunu hediye beğenerek, insanları izleyerek geçirmişti. İnsanları ne yaptığına ne aldığına ne konuştuklarını izlemek ve dinlemek kendisini rahatlatmış ve hediye almasını da kolaylaştırmıştı. Üstelik hediye dışında başka bir şey de almıştı. Bir babanın kızına dilek feneri alıp onun hakkında konuştuğunu görünce kendisi de dilek feneri almıştı. Normalde böyle uyduruk şeylere inanacak biri değildi ancak ara sıra eğlenmenin kötü bir yanı olmazdı. Mağazadaki işlerini hallettikten sonra birkaç yere uğradı. Kısacası akşama kadar durmamış hediye bakıp almıştı. Eve gitmeden önce onu ziyaret etmeye karar vererek mezarlığa gitti. Yanındaki koltukta duran çiçek buketini alıp havanın soğuk olmasını umursamayarak karlara ağır ağır basarak Havin'in mezarına ilerledi. Çiçekleri mezarın üzerine koydu ve mezarın yanına oturdu.

"Yeni yılımız kutlu olsun karıcığım.", 'Karıcığım' kelimesini özenle söylemişti Barlas. Oturduğu yerden gülümseyerek yavaşça önce etrafa sonra gökyüzüne baktı. Kar yavaş yavaş tekrardan yağmaya başlamıştı. Yeni yılın getirdiği güzelliklerden biriydi kar. Kar gece vakti de çok güzel görünüyordu. Hatta gündüz vaktinden daha güzel görünüyordu. Gecenin güzelliği ve karın parlaklığı birleşmişti. Hayranlıkla, yağmaya devam eden karı izledi. Gece vakti dışarıda üşüse de bu güzel kar ı görmekten umursamıyordu üşümeyi. "Sensiz girdiğim altıncı yeni yıl oluyor bu.", hüzünle başını Havin'in karla kaplı mezarına çevirdi. "Bu yılda kavuşamadık. Yine bu yıl bizim yılımız değil.", derin bir nefes verip elini karla kaplı mezarın üzerine koydu. Aniden telefonunun çalmasıyla kaşlarını çattı ve cebinden telefonunu çıkarıp yeşil düğmeye basıp telefonu kulağına götürdü.

"Efendim Ömer?"

"Barlas sen neredesin? Gelsene bak az kaldı yeni yıla, gel de hep beraber girelim.", Ömer'in sitem dolu sesinin arkasında diğerlerinin kahkahaları ve sohbetleri geliyordu. Bu konuşmalara karşı gülümsedi.

"Benim evdesiniz dimi?"

"Evet, öyle konuşmuştuk ya."

"Tamam geliyorum."

"Acele et.", Ömer'in kapatmasıyla Barlas telefonunun ekranını kapatıp cebine geri koydu. Ceketinin iç cebinden küçük süslü bir ökse otu çıkardı. Ökse otunu mezarın toprağının üstüne koyup, gözlerini kapattı ve mezar taşının üstünde yazan 'Havin' yazısına dudaklarını bastırdı. Sanki Havin karşısındaymış da onu öpüyormuş gibi bir his belirdi yüreğinde. Bu güzel hisse rağmen yavaşça geri çekilip gözlerini açtı. Gerçeği gördükçe yüreğindeki güzel his yavaşça kayboldu. Yerinden kalkıp mezarlıktan ayrıldı. Arabasının yanına gidene kadar attığı her adımda karlardan çıkan sesi dinledi. Arabasına bindiğinde ısınmak için ellerini birbirine sürtüp, ellerini ağzına yapıştırıp sıcak hava üfledi. Şimdilik yeterince sındığını düşününce de arabasını çalıştırıp evin yolunu tuttu.

Arabasını her zamanki yerine park edip bagajından hediye paketlerini alıp asansöre bindi. Kendi katına çıktığında cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. İçeriye girdiğinde herkesin burada olduğunu gördü. Elindeki poşetlerle birlikte Ömer'e yaklaştı. Ömer, Barlas'ı görünce gülümseyerek gelişini izledi. "Hoş geldin Barlas."

"Hoş buldum.", gülümseyerek Ayşen'e ve kucağındaki Emre'ye baktı. "Hoş geldiniz."

Ayşen gülümsemesine karşılık verip başıyla selam verdi. "Hoş bulduk. Çok geçmiş olsun. Kusuruma bakma çocuktan dolayı hastaneye ziyaretine gelemedim."

Barlas ArslanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin