18.Bölüm

45 3 0
                                    

Füsun, Efsun'dan aldığı ilaç ve bilgilerle hemen işe koyulmuştu. Barlas Arslan'nın kim olduğu hakkında duydukları dışında hiçbir fikri, hiçbir bilgisi yoktu. Onun bildiği tek şey oğlunun, hayalindeki yaşama kavuşmasını sağlayacak kişiydi Barlas. En azından Barlas bunun başlangıcıydı. İlacı ve bilgileri alalı bir gün geçmişti. Günün tüm saatini laboratuvarda geçirmişti. Tek bir sorun çıkmaması için elinden geldiğince çalışıyordu bu da onu yorgun düşürüyordu. Hele uzun zamandır çalışmamanın verdiği tembellikle iyice yorulmuştu. Kendine kahve almak için laboratuvardan çıktığı sırada karşısında Oya'yı gördü. Onu umursamadan merdivenlere ilerlerken Oya yanına gelerek kendisiyle beraber yürümeye başladı.

"Günaydın Doktor Hanım nasıl yardımcı olabilirim?", Oya'nın bir şey söyleyeceğini düşünerek sohbeti başlattı.

"Konuşmamız gerek.", Oya'nın sözü üzerine durdu ve ona bakıp sözlerinin devamını bekledi. "Çok çalışıyorsunuz ama bu öyle böyle çalışmak değil. Sanki Barlas'ı uyandıracak ilacı bulmuşsun da test aşamasında gibisin!", Füsun bir şey söylemeyince kaşlarını çattı. "Öyle dimi? Barlas'ı bu hale getirenlerle iletişime geçtin dimi? Hemen Emniyet Müdürü'nü arıyorum!"

Oya telefonunu çıkardığı sırada Füsun hızlıca elinde telefon olan bileğini tutup onu durdurdu. Kaşlarını üzgünce yukarıya kaldırdı ve Oya'nın yüzüne baktı. "Oya lütfen bunu yapma! Bak yemin ederim ki onlarla daha alakam yok sadece ilacı bize getireceklerini biliyordum. Onların amacı da bizim gibi Barlas'ı yaşatmak çünkü o ilacın panzehiri onlara da lazım. Ben sadece emin olmak için testler yapıyorum.", derin bir nefes verdi. "Bak bana inanmak zorunda değilsin ama yemin ederim ki Barlas uyandıktan sonra Kerim ile konuşacağım ama şimdi hiç zamanı değil.", birkaç saniye durdu ve aklına gelen şeyle devam etti. "Sen hiç anne oldun mu?"

Sorunun samimiyetiyle dudağının sağ kenarını yukarıya kıvırdı. "Kedi annesiyim diyelim."

"Tamam o kedi için her şeyi yaparsın dimi? Muhtemelen ailenle yaşamıyorsun ve o kedi senin her şeyin. Arkadaşın, mutluluğun, çocuğun. Fırat'ta benim için öyle. O benim oğlum. Ona hamile olduğum zamanlardan bu yana elimden geldiğince onun mutluluğu için çalıştım. Şimdi hayatını düzene sokacağım bir fırsat var elimde ve bunu asla çöp etmem.", Oya'nın gözlerinin içine baktı. Gerçekten Oya'nın kendisini anlamasını istiyordu. Eğer Kerim, kendisinin Efsun ile iletişime geçtiğini öğrenirse bir sorun çıkacağından korkuyordu. İçini izinsiz kaplayan bu korkuyu yatıştıramıyor aksine yorgunluğun verdiği kötü enerji ile zihninde kötü senaryolar üretiyordu.

Oya, Füsun'un yüzünü inceledi. Karşısındaki kadın gerçekten güzeldi. Yüzünde olan yaşından büyük hafif kırışıklıklara rağmen çok güzeldi. Bu kırışıkların yorgunluğun ve strestin belirtisi olduğuna dair bahse girebilirdi. Bakışlarını ondan çekip telefonuna çevirdi. İçinden başının belaya girmemesini dileyip telefonunu cebine koydu. "Peki Kerim Bey'i aramayacağım ama araştırmalarını bana ve laboratuvar doktoru meslektaşıma açıklamak zorundasın."

Gülümseyerek başını salladı. "Tabi açıklarım ama önce bir kahve alayım. Benimle gelir misin?"

"Olur.", ikisi beraber merdivenlere ilerlerken Oya dişlerini gösterecek şekilde sırıttı. "Kerim ha ne zamandan beri 'Bey'i atacak kadar samimi oldunuz?", Oya'ya yaptığı şakanın kendisine yapılmasıyla gözlerini devirip gülümsedi.

"Barlas ile sen kadar samimi değiliz ama işte bir şeyler var. Fırat'a daha bir şey demedim.", ikisi de bu sözün üzerine kahkaha attı. Füsun boğazını temizleyip kahkahasını durdurdu. "Şaka bir yana böyle bir durum olsa Fırat'ın iyi bir tepki vereceğini sanmam. Şakasına bile katlanamaz."

"Düğününüzde söylersin.", Oya'nın söylediği sözle Füsun gülerek dirseği ile onun koluna vurdu. Füsun, Oya'dan yaşça büyük olmasına rağmen iyi anlaşmışlardı. Kantine gidene kadar sohbet etmişlerdi. Tam kantin tarafına ilerleyecekleri zaman Oya ambulans kapısında gördüğü hasta ile durdu. Getirilen hasta, Barlas'ı getiren polislerle gelmişti.

Barlas ArslanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin