2 - Sevgili Juliet
#Şanışer, Ayda – Aşk Şarkısı
# Taylor Swift – right where you left me
Bir planım olmadığını, arabaya binip sürücü koltuğuna oturduğumda fark ettim.
Gidecek bir yerim yoktu. Şehir dışında oturan bir arkadaşım ya da yakın olduğum bir akrabamız yoktu... hem zaten, ben yalnız kalmak istiyordum. Sakin ve şehir içinde olmayan bir yere gitmek en mantıklısıydı.
Öte yandan, Emir'e ne diyecektim?
Bu bir hezeyan anıydı. Bunun farkındaydım. Bir hezeyan anına, küçük bir tereddüde, saçma sapan korkulara kapılıp onu yüzüstü bırakamazdım.
Gündüz mesajına, bu akşam kesinlikle buluşamayacağımızı ve çok üzgün olduğumu söyleyerek cevap vermiştim. Neler olduğunu açıklayacağıma da söz vermiştim. Bu yüzden akşamın sessizliğinde, bir ağacın altına park etmiş olduğum arabanın içinde otururken derin bir nefes aldım ve Emir'i aradım.
"Güzelim?" diyerek açtı telefonu. "İyi misin?"
"İyiyim, iyiyim," dedim sesini duyunca rahatlayarak. "Ama Destan çok iyi değil de..."
Yalan söylediğim için kendimi şimdiden kötü hissetmeye başlamıştım ama bu his, alışık ve tanıdık bir histi. Lise yıllarımda da istediğimi alabilmek için bizimkilere türlü yalanlar uydururdum. Geçmişte kalmış bir İrem'di bu, artık akıllı uslu bir kadındım ama ok yaydan çıkmıştı bir kere. Belki de bu, evlenmeden önce yapacağım son çılgınlıktı. Bu bahaneye sığınabilirdim özür dilerken.
"Ne oldu?" Telefondan gelen hışırtı seslerinden ayaklandığını hissettim.
"Sakin ol, bir tanem," dedim sakin bir sesle. "Öyle değil. Çıldırdı, nasıl bir deli biliyorsun. Kimseyi yanında istemiyormuş, hamileliğinin son günlerini sakin bir yerde geçirecekmiş, kimsenin de yüzünü görmeyecekmiş. Ankara'daki dağ evine gitmek istiyor."
"İrem, saçmalamasın. Ya erken doğurursa?"
Haklıydı. Destan tam yedi aylık hamileydi, ağrıları dışında bir sorunu yoktu, gebeliği de güzel ilerlemişti ama kimse ne olacağını bilemezdi. Destan'ın şehir dışına gitmek gibi bir arzusu yoktu zaten ama olsaydı da bu, dünyanın en saçma işi olurdu.
"Destan, Can ve ben gideceğiz. Doktor ayarladık ne olur ne olmaz diye, dağ evi hastaneye yirmi dakika. Ancak bu kadarına ikna edebildik deli kadını," dedim benim de hoşnut olmadığımı belli eden bir sesle.
Emir'in Ankara'nın şehire uzak yerlerini hiç bilmeyişine sığınıyordum. O kadar derslerine odaklı yaşamıştı ki merkezi yerler dışında hiçbir yeri bilmezdi oysa öyle bir dağ evinden şehir merkezine gitmemiz, belki de bir saati bulurdu. Destan sahiden böyle bir çıldırma anı yaşasa, onu doğmamış yeğenim için yatağına zincirlerdim. Ama Emir'i burada tutacak ve yanıma gelmesini engelleyecek başka hiçbir şey düşünemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falez ve Kırlangıç
Romance"Bir denizcinin evine dönmesi, kırlangıçların umurunda olmaz." Çimen'den tanıdığımız İrem Ardıç'ın hikayesidir. Bu hikayeyi okumuş olmak için Çimen'i okumuş olmanız gerekmez ancak okuduysanız elbette konu bütünlüğü açısından küçük bir fark hissedece...