16 - Yolculuğun Sonu, Evin Yolu

192 23 31
                                    

Yüzüklerini arayıp bulduğumuz o günün gecesi neredeyse hiç uyumamıştık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yüzüklerini arayıp bulduğumuz o günün gecesi neredeyse hiç uyumamıştık. Otele, benim odama gidip eski günlerdeki gibi yatağın üstüne bağdaş kurarak oturmuş, bunca yıl konuşmadığımız her şeyi konuşmuştuk. Ona Emir'den, ilişkimizden, tanıştığımız günden ve onunla ilgili neyi sevip neyi sevmediğimden bahsetmiştim. Tüm hikâyeyi ve ben Kaş'a geldikten sonra olanları da dinledikten sonra kesin kararını vermiş gibi başını sallamıştı. "Şu bir gerçek İrem Ardıç. Emir'e değer veriyorsun, o da sana değer veriyor. Ama hayatının hiçbir döneminde ona âşık olmadığın, sanırım senin için bile açıktır."

Ne yazık ki açıktı. Öte yandan Miraç'a söylediklerimde samimiydim. Onu affetmiştim, kendimi de affetmiştim, her şey için. Üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hissediyordum, sevilmemiş değildim, yalnızca çok küçüktük ve hayat bizi farklı yollara savurduğunda bir arada kalmayı becerememiştik. Herkesin başına gelebilirdi.

Ama bunca zaman sonra, geçirdiğimiz o mükemmel akşama rağmen ona birden, öylece yeniden güvenebileceğimi de zannetmiyordum. Üstelik, hala birbirimizden çok uzaktık. O zaman başaramadığımız uzak mesafe ilişkisini şimdi başarabileceğimizi pek zannetmiyordum.

Bu yüzden her şeyi arkamda bırakmaya karar vermiştim. Her şeyi. Emir'i, Miraç'ı, hatta Ekin'i bile. Eşyalarımı toplamalı ve herkesle vedalaştıktan sonra gitmeliydim.

Valizimi birkaç saat içinde topladım. Ekin'in, gidişimi abisine yetiştirmek için odadan çıktığını biliyordum, bu yüzden hepsini aşağıda bulacağıma emindim. Lobide Ege tek başına duruyor, sanki o bile gidişimi bekliyordu. Bilgisayar masasına hafifçe oturmuş, kollarını bağlamış merdivenlerden inişimi izliyordu.

Merdivenler bittiğinde karşısında durup kollarımı bağladım. Kısa bir süre bakıştıktan sonra ona doğru birkaç adım attım ve onu şaşırtarak kolundan kendime çekip sarıldım, kulağına kimsenin duyamayacağı bir şekilde şöyle fısıldadım: "Daha iyi olacak. Ona iyi bak. Uzak durma."

Geri çekildiğimde gözleri dolu doluydu ama ben ona genişçe gülümsedim ve desteklercesine koluna pat pat vurdum. İkisinin de birbirini deliler gibi sevdiğini görmek zor değildi. Kendi mutlu sonlarına ulaşacaklarını ancak ümit etmekten daha fazlasını yapamazdım.

Mutfakta çalışan, odayı temizleyen personellerle kısaca vedalaştım, ardından bahçeye çıktım. Gideceğimi nereden duyduğunu bilmiyordum ama Miraç, bunu zaten bildiğini belli edercesine bahçe kapısının eşiğinde duruyordu. Ekin daha uzakta, arabamın yanındaydı. Bizi yalnız bırakmak istediğini biliyordum ama aynı zamanda, aralarının bozuk olduğunu da biliyordum. Ama artık buradaydım. Yani düzeleceklerdi. Er ya da geç bunu halledeceklerdi.

Valizimi sürükleyerek Miraç'ın yanına kadar gittim ve hemen karşısında durdum. Hastalığı geçmişti, tamamen iyi görünüyordu.

Bana uzak, hayal kırıklığı dolu bir bakış attı. "Hepimizle aranı düzelttikten sonra gitmen adil değil."

Falez ve KırlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin