13 - Yuvam Serseri Yüreğin

196 31 16
                                    




İki sorunum vardı. Birincisi, Ekin benden mutlak suretle kaçıyordu. İkincisiyse, Miraç ortadan kaybolmuştu. Kimse nerede olduğunu bilmiyordu, daha doğrusu kimse umursamıyordu. Ben de açık açık kimseye sormak istemiyordum.

Parti akşamı Ekin yanımdan geçip gittikten sonra bahçeden hızla uzaklaşmış, sahile kadar yürümüştüm. Uzun bir yolculuk olmuştu ama buna değmişti, kalabalıktan ve kaçmak istediklerimden uzaklaşmıştım. Bir kafeye kurulup birkaç saat bir başıma bir şeyler içtikten sonra döndüğümde bahçe tamamen boştu. Parti bitmiş, herkes dağılmıştı.

Tahmin ettiğim üzere, Emir yoktu. Eşyaları da gitmişti. Bana bir not ya da başka bir şey bırakmamıştı. Sanki hiç gelmemiş, hatta hiç var olmamış gibi çekip gitmişti.

Partiden iki gün sonra, otelin bahçesinde oturuyordum. Çimen yazmak, tamamen yalan olmuş gibi görünüyordu. Aklım ya Ekin'de ya da Miraç'taydı. Ekin, yanımdan her seferinde alelacele geçip gidiyor, bir selamı bile çok görüyordu. İyi bir anındaysa bir baş selamı lütfediyordu ama o kadar.

Elimdeki kitabı sıkıntıyla iç çekerken yanıma bıraktım. Her zaman oturduğum salıncakta oturuyor, bahçedeki insanları izliyordum. Küçük bir ekip, masanın hemen yanındaki masada kahvaltı ediyordu. Ege, bir köşede bilgisayarıyla uğraşıyordu.

Bu yeni Ekin hakkında ne düşündüğümden çok emin değildim. Bir günlük gözlemlerim sonucunda rahatlıkla söyleyebilirdim ki savruktu. Anlaşılmazdı. Çoğu zaman göz teması kurmuyordu. Çoğu zaman elinde bir bira şişesi tutuyordu. Sigara içiyordu. Kaşları çatık geziyordu.

Bambaşka biriydi. Özlediğim arkadaşımı sonsuza dek özlemeye devam edecektim çünkü öyle biri bir daha hiç var olmayacaktı.

Tam da onu düşündüğüm esnada otelin küçük binasından bahçeye adım attı. Siyah bir şort üstüne aynı renk, dar bir askılı geçirmiş, saçlarını yarım yamalak toplamıştı. Yüzüne fazla büyük görünen siyah bir güneş gözlüğü takmıştı.

Uzun ve sert adımlar atarak Ege'nin yanına ulaştı, tam karşısında durdu. Ekin'in yüzünü göremiyordum, ne söylediğini duyacak bir mesafede de değildim ama Ege'nin yüzünü ağır ağır kaldırıp kendisine bakmasına neden oldu. Genç adam, hiçbir şey söylemeden başını kaldırdı, usulca sağ eline yasladı ve Ekin'e yalnızca baktı. Hiçbir şey söylemedi.

Gözleri bir an için bana kaydı. Dikkatle onları izlediğimi, Ege'yle göz göze gelince fark ettim ve gözlerimi hızla kaçırdım. Meraklı teyzeler gibi davranmak istemiyordum ama ikisinin arasında bir şeyler olduğuna emindim. Belki artık yoktu, belki de henüz yoktu ama bir şey vardı. İkisi yan yana geldiğinde havada asılı kalan fakat gözle görülmeyen küçük bir şey. İşte yine oradaydı.

Tekrar onlara baktığımda Ege'nin ayaklandığını gördüm. Ekin'e bir kere daha bakmadan arkasını dönüp otele yürümeye başladı. Arkasından konuşurken ondan şefkatle bahseden ve onunla konuşmam için bana yalvaran adam, kızın yüzüne karşı belli ki duvardan başka bir şey değildi. Ekin bıraktığı yerde durmuş, omuzları çökük bir şekilde, giden adamın arkasından bakıyordu.

Daha fazla dayanamadım. Tüm bu olanlar saçmalıktan ibaretti.

Oturduğum salıncaktan kalktım ve kararlı adımlarla, vazgeçmekten korktuğum için bir kez daha düşünmeden ona ulaştım. Ekin'i omuzlarından tutup kendime çevirdim ve göğsüme bastırdım. Ellerimi sırtına yerleştirip ona sıkı sıkı sarıldım.

Birkaç saniye hareketsiz kalan vücudu, kollarımın arasında kaskatıydı. Umursamadan onu sıkı sıkı sarmaya devam ettim.

Bir süre sonra, hareketsizliğini koruyarak, "Ne yapıyorsun?" diye sordu. Sesi mi titriyordu, uyduruyor muydum, bilmiyordum.

Falez ve KırlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin