5 - Güneşi Aksak Yalıyar
# Yıldızlardan Düştük - Benim Olmayanım
Ertesi sabah uyandığımda sinirim geçerek uyanacağımdan korkmuştum ama hayır, yakıcı öfke, aynı yerinde duruyordu. Ben onun yanında öyle rahat olamıyorken onun arkadaş olabileceğimizi düşünmesi canımı yakıyordu; evet, kendime bile itiraf ediyordum ki canımı çok yakıyordu. Ve bu haksızlıktı, onda yaprak oynamazken benim yıkılmış hissetmem haksızlıktı.
Ben de onu yıkardım öyleyse. Kendisi kaşınmıştı. Bunu yıllar önce hak etmişti zaten, gözümün içine bakarak başka biri olduğunu söylediğinde hak etmişti.
Emir'le konuşmayı bilerek erteledim ve özenle hazırlandım. İntikam kadar keskin bir eyeliner ve gloss. Ten makyajı yapmadım çünkü Miraç'ın çillerimi sevdiğini biliyordum. Koyu kahverengi şortumun ve bej askılımın içine siyah bikinimi giydim, bugün yüzmeye de gitmek istiyordum.
O aralar okuduğum kitabı da yanıma alarak aşağı indim. Neşeli hissediyordum çünkü artık sahiden de, bunları arkamda bırakabilmem için onunla karşılaştığımıza inanıyordum. Belki biraz yorucu olacaktı ama tüm bunların sonunda evime, aileme, Emir'e dönecektim. İçim artık onun anısıyla acımayacaktı.
Aşağısı gördüğüm en kalabalık halindeydi. Buraya geldiğimden beri ilk kez kahvaltı vaktinde aşağı inebildiğimi fark ettim. Otelin sakinleri bahçedeki masalarda oturuyor, neşe içinde kahvaltı ediyordu. Aralarda tek tük Rusça konuşmalar duyuyordum, bahçede Rus olduklarına emin olduğum birkaç sarı çocuk dolaşıyordu.
Ortamın şenlikli olduğunu görmek keyfimi daha da yerine getirdi ve gülümseyerek tek başıma oturabileceğim bir köşeye geçtim. O sırada otelin arka kapısından çıkan genç bir oğlan beni fark etti ve elindeki tabakları sahiplerinin oturduğu masaya bıraktıktan sonra kibar bir ifadeyle yanıma geldi. "Kahvaltı istersiniz, değil mi?"
Lütfen.
"Yumurtanız nasıl olsun?"
"Onunki kayısı kıvamında olsun, Mehmet."
Miraç'ın arkamda olduğunu o zamana dek fark etmemiştim. Sesini duyunca arkama dönüp ona gülümsedim. "Günaydın." Oyun başlasın. Hemen sonra Mehmet'e döndüm. "Aslında kayısı kıvamında yemiyorum artık. İyi pişerse sevinirim, sulu olunca midemi bulandırıyor da."
Mehmet, bu garip ve uzun açıklamamın sebebini anlayamasa da başıyla onayladı ve mutfak olduğunu tahmin ettiğim yerin kapısından girdi. Miraç ise bu esnada karşıma geçti ve tam karşımdaki sandalyeyi tuttu. "Oturabilir miyim?"
"Tabii ki, otur lütfen."
"Rahat uyuyor musun, oteli sevdin mi?"
Öfkeden bütün gece bir o yana bir bu yana döndüğümü bilmese de olurdu. "Yataklar çok rahat. Otelin de bohem havasına bayıldım. Kim tasarladı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falez ve Kırlangıç
Romance"Bir denizcinin evine dönmesi, kırlangıçların umurunda olmaz." Çimen'den tanıdığımız İrem Ardıç'ın hikayesidir. Bu hikayeyi okumuş olmak için Çimen'i okumuş olmanız gerekmez ancak okuduysanız elbette konu bütünlüğü açısından küçük bir fark hissedece...