3.Bölüm

144 21 4
                                    

Harry

Sabah ilk uyanan ben olmuştum. Gözlerimi ovup yan tarafa döndüğümde sarı saçlar görüş açıma girmişti. Bir süre sonra o da kıpırdanmaya başlamıştı. Galiba uyanmıştı. Görüşüm hâlâ bulanıktı. Bana doğru döndüğünü anlamıştım. Tabii bunda en büyük etken tekme yiyip yere düşmem olabilirdi.

"Draco, ne yapıyorsun?! Delirdin mi?"

"Ne işim var benim burda? Nereye getirdin beni?" Yavaşca ayağa kalkıp gözlüğümü takmıştım. Bakışları endişeliydi.

"Hatırlamıyor musun dün olanları? Düşün hadi." Biraz düşündükten sonra galiba hatırlamıştı zira yanaklarındaki hafif kızarıklık utandığını gösteriyordu.

"Ah hatırladım. Üzgünüm..."

"Sorun değil. Canın acıyor mu hâlâ?"

"Hayır, iyiyim."

"O zaman kahvaltıya geç olmadan insek iyi olur."

"Bir dakika ben nasıl çıkacağım peki? Benim gryffindor binasından çıkmam büyük skandal olur. Hele de seninle beraber..."

"Benim umrumda değil ama istersen pelerinle çıkabilirsin."

"İyi olur."

Bir şekilde aşağıya inmiş sonra da kendi binalarımızın masalarına oturmuştuk. Oturur oturmaz Ron gözlerini kısarak beni süzmeye başladı.

"Bize anlatmak istediğin bir şeyler var mı, Harry?" Bir an duraksadım. Ron beni iyi tanıyordu.

"Hayır, neden sordun?"

"Bir garip davranıyorsun da dünden beri."

"Ron haklı. Ama anlatmak istemezsen sorun değil. Kendini hazır hissettiğinde anlatabilirsin." Diyen Hermione'ye minnetle gülümsedim.

"Katılıyorum ama mümkünse belanın pençesine düşmeden önce olsun." Ron'un sözleri beni güldürmüştü. Tabii Hermione yine koluna vurarak uyarısını yapmıştı.

"Ron, kes sesini."

"Ne var. Doğru söylüyorum. Belayı geçtim. Bir bakmışsın düğün davetiyesi gelmiş. Bizim haberimiz yok." İsyanıyla kahkahamı tutamamıştım.

"Yok artık, Ron. O kadarını da yapmam."

"Bilemedim şimdi..."

Bir süre daha sohbet ettikten sonra ilk ders için sınıfın yolunu tutmuştuk. Slytherin'le ortak dersimizdi. Sınıfa girdiğimizde öğrencilerin çoğusu yerlerine oturmuştu bile. Gözlerim aradığım kişiyi bulduğunda onun yalnız oturduğunu görmüştüm. Bir kaç saniye ona baka kalmıştım ta ki Ron beni o tarafa iterek konuşana kadar.

"Hadi git otur yanına. İçin içini yedi." Sırıtarak hızlıca oraya doğru gidip yanına atmıştım kendimi. Biraz sert şekilde oturduğum için Draco şaşkınlıkla bana dönmüştü.

"Yavaş ol, Potter. Masayı alıp kaçmıyorum."

"Şeey üzgünüm."

"Neyse sorun değil. Neden yanıma oturdun peki?"

"Niye oturmayayım?"

"Potter, hafızanı mı kaybettin? Ben hatırlatayım o zaman. Savaş suçlusuyum. Bu sende bir şeyler çağrıştırıyor mu?" Dedikten sonra sinirle önüne dönmüştü.

"Sen savaş suçlusu değilsin, Malfoy. Yanımda oturabiliyorsan öyle bir ihtimal yok." Bir kaç saniye sessizce bana baktıktan sonra önüne dönmüştü.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Dersler bitmiş yemeğe inmiştik. Acele bir şekilde bir şeyler atıştırdıktan sonra soluğu kütüphanede almıştım. Malfoy'a saldıran yaratığın ne olduğunu bulmam gerekiyordu. Kendinin anlatacağını pek sanmıyordum.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hiç bir şey bulamamıştım. Son çare yasaklı bölüme bakmak kalmıştı. Evet görünmezlik pelerini yanımdaydı. Pelerinin altına saklandıktan sonra yasaklı bölüme giriş yapmıştım.

Bir süre kitaplara bakınmıştım. Hâlâ işe yarar bir şey toktu. Raflara göz gezdirdiğimde bir kitap dikkatimi çekmişti. 'Ölümcül yaratıklar'  isimli bir kitaptı. Kitabı alıp incelemeye başladım.

Sonunda aradığım şeyi bulmuştum. Ama... Yine neyin peşindeydi bu çocuk. Sinirle bana gereken sayfayı büyüyle kopyalayıp yasaklı bölümden çıkmış Slytherin yatakhanesine doğru yürüyordum. Pelerin hâlâ üzerimdeydi.

Bir şekilde içeri girmeyi başarmıştım. Draco'yu aramak için etrafa bakınmaya başladım. Kısa sürede bakış açıma girmişti. Birileriyle konuşuyordu. Odasına gidene kadar bekleyecektim tabi.

Çokta uzun olmayan bir zaman diliminden sonra ayaklanmıştı. Ben de peşinden tabii ki. Odasına girdiği gibi peşinden girmiştim. Pelerini üzerimden çıkarmamla Draco'yu korkutmuştum.

"Ne yapıyorsun, gerizekalı?! Ödümü kopardın."

"Neler çeviriyorsun sen?"

"Ne? Merlin aşkına neler çevire bilirim ki? Tüm gün gözünün önündeydim." Demesiyle büyüyle kopyaladığım sayfayı önüne bırakmıştım.

"Bu ne peki? Neye bulaştın sen?" Önüne bıraktığım şeyi görmesiyle rengi atmıştı.

"B-ben bir şey yapmadım. B-bilmiyorum."

"Bak bu ciddi bir şey. Hayatın tehlikede olabilir. Ne yapdın da peşine düşdü bu şey?"

"Y-yapmadım... Ben hiç bir şey yapmadım. Bilmiyorum." Kolundan tutup yatağa oturmasına yardım etmiştim. Titriyordu ve düşecek gibiydi.

"Draco, sana inanıyorum ama kimin yaptığını söylemen gerek ki sana yardım edebileyim. Lütfen." Gözünden bir damla yaş düşmüştü. Ve dudaklarından fısıltılı bir sesle o kelime çıkmıştı.

"B-babam."

Bölüm sonu.

Merhabalaaar✨Eveet Lucius'u görecek gözüm yok benim... Aynı şekilde Narcissa'yı da sevmem. Bâzıları Harry'i kurtardığı için sempati gösteriyor ama ben öyle düşünmüyorum. Aslında Harry orada şansını denedi çünkü Draco'yu kurtardıktan sonra onun yaşayıp yaşamadığını bilmiyordu. Aksi bir durum olsaydı Narcissa'nın iyilik yapacağını pek sanmam.
Ayrıca isteseydi oğlunu çok daha önceden kurtarabilirdi. O hem de bir Black'ti. Oğlunun eninde sonunda ölümyiyen olacağını biliyordu. Ne bileyim bir şeyler yapabilirdi gibime geliyordu. Onlar çocukları için kendilerini feda etmeliyken Draco onlar için kendini feda ediyor.

Sizin bu konuda düşünceleriniz nedir?

Bilin bakalım Draco nerede? 🤭

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum✨

Howl kaçar👋

YİN YANG (Drarry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin