17.Bölüm

50 13 12
                                    

Harry

Yaşananların üzerinden neredeyse 1 hafta geçmişti. Her şey normal seyrine dönmüştü. Draco'yla da aram iyiydi. Hatta eskisinden daha iyiydi diyebilirim. Bense yine bendim. Eski hâlime dönmüştüm. Yine düşüncelerimde boğulmaya başlamıştım. Ve kabuslar...

Şu an derse gitmem gerekiyordu ama hiç hâlim yoktu. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Sanki aylardır uyumuyormuş gibiydim. Bugün hiç odamdan çıkmamayı düşünüyordum. Kimsenin rahatsız etmemesi için kapıyı kitlemiştim. Ron'a haber vermiştim zaten.

İçimden hiç bir şey yapmak gelmiyordu. Uzun bir süre öylece uzanıp tavanı izlemiş yaşadıklarımı düşünmüştüm. Farklı olasılıkları düşünüyordum. Ya Voldemort olmasaydı hayatım nasıl olurdu? Hiç bir şeyin derdini çekmeden tasasız bir şekilde büyümek nasıl bir şeydi? Ya kardeşlerim olsaydı? Hep bunlarla ilgili hayaller kurar az da olsa mutlu hissederdim. Sonrasında daha kötü olsam bile...

Düşünmek yine beni çok yormuştu. Yorganıma daha çok sokularak uyumaya çalışacaktım ki kapı gürültüyle açıldı. Ben kapıyı kilitlemiştim ama... Kapıya döndüğümde endişeli bir Draco'yla karşılaşmıştım.

"Draco? Neler oluyor?"

"İyi misin? Nasıl hasta olmayı başardın ki?" Yanıma yaklaşıp ateşime bakmıştı. Şaşkınlıktan neredeyse dilim tutuluyordu.

"Ben iyiyim de. Sen neden hasta olduğumu düşündün ki?"

"Weasley söyledi. Ateşler içinde yandığını falan..." Demesiyle gülmekle şaşırmak arasında kalmıştım. Ron çöpçatanlık yapma peşindeydi galiba.

"Ron, seninle dalga geçmiş ya. Sağlığım gayet yerinde"

"Gördüm. O kızıl kafayı geberteceğim."

"Bir dakika, sen görünür hâlde mi girdin bizim ortak salona?" Önce ne dediğimi anlamadı. Bir kaç saniye sonra gözlerini dehşete düşmüş gibi irice açmıştı.

"O Weasley'i gerçekten öldüreceğim!" Demesiyle kahkahayı basmıştım.

"İnanılmazsın. Çok mu endişelendin benim için?" Durumun tadını çıkaracaktım tabii ki de.

"Şansını zorlama istersen, Harry."

"Tamam, sustum." Kaşları çatık hâlde bir süre beni süzdükten sonra konuştu.

"Peki. İyiysen neden hâlâ yataktasın?"

"Bedenen iyiyim dedim, Draco. Ruhsal olarak değil. Yorgun ve tükenmiş hissediyorum."

"Anlaşılan o ki sana macerasızlık yaramıyor, Harry."

"Öyle. Her şey yoluna girdi ama benim düşüncelerim karmakarışık. Savaştan sonra hiç iyi olamadım zaten. Sanki omuzlarımda kocaman bir yük var. Aslında zaten var. Savaşta ölenlerin acısını atlatamadım. Dahası onların benim yüzümden öldüğü düşüncesini aklımdan çıkaramıyorum..." Sustuğumda Draco'nun ellerini yüzümde hissetmemle ağladığımı farketmiştim. Ne ara yanıma gelip yatağıma oturmuştu ki?

"Şşt... Bana bak. Burada en masum kişi sensin tamam mı, Harry? Senin gibi onlar da savaşmayı seçtiler. Hiç kimseyi zorlamadın. Mecbur değildiler. Nasıl ki sen büyücülük dünyasını kurtarmayı seçtin onlar da bu yolda senin tarafında savaşmayı seçtiler. Hiç kimsenin ölümünden sen sorumlu değilsin. Anladın mı beni?" Sakince başımı olumlu anlamda sallamıştım.

"Kafanı şişirdim değil mi?"

"Saçmalamaya başladın sen. Kay kenara." Anlamazca ona bakmıştım.

"Ne? Kaysana uyuyacağım. Sizin yüzünüzden burada mahsur kaldım. Bina arkadaşlarınla karşılaşmak istemiyorum."

"Beraber mi uyuyacağız?"

YİN YANG (Drarry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin