16.Bölüm

67 13 8
                                    

Harry

Cedric'in yanından ayrıldıktan sonra odama geçmiştim. Akşam ne yapacağımızı düşünüyordum ki pencerem tıklatılmıştı. Baykuş sanarak pencereyi açtığımda beni beyaz bir güvercin karşılamıştı.

İlk önce anlam veremesem de ayağındaki kağıtı görmemle heyecanlanmıştım. Hızlıca açıp okumaya başladım.

"Karışımın son malzemesini istiyorsan bir kaç saate Hogsmade de ol. Ben seni bulacağım."               L.M

Yok artık. Şaşkınlığı bir kenara bırakıp ilk önce Hermione'yi bulmuştum. Ona üçünün de ihtiyaç odasına gidip karışımı hazırlamaya başlamasını söylemiştim. Daha sonraysa çabucak izin alıp okuldan ayrılmıştım.

Evet, izin alabilmiştim. Aslında teknik olarak reşit olduğumuz için istediğimiz zaman dışarı çıkmamız pek sorun teşkil etmiyordu. Bu akşama kadar karışımı tamamlamamız gerekiyordu. Hermione hazırlamaya başlamıştır bile.

Aslında Teddy'e hediyye almak için Hogsmade'e gelecektim. McGonagall da öyle biliyor zaten. Ama planlarım aniden deyişmişti. Şu an dikkat çekmemek adına Hogsmade de dolaşıyordum. Bir süre sonra bana doğru uçan kağıttan bir kuş görmüştüm. Onu havada yakalayıp açmıştım. Görüşmek istediği yer ara sokak gibi bir yerdi.

Kağıttaki yere geldiğimde kötü bir hâlde olan Lucius'la karşılaşmıştım. Azkaban'da gördüğümden daha da perişandı. Üstelik yaralanmıştı.

"Seherbazlar mı?" Diye sordum yarayı kast ederek.

"Öyle olsaydı buraya kadar gelemezdim. O kadın beni öldürmek için köpeğini üstüme saldı. Bir şekilde kurtulmayı başardım."

"Neden çağırdın beni?" Elindeki çantaya benzeyen şeyden kırmızı sıvı dolu bir şişe çıkartıp bana uzattı. Yoksa...

"Al bunu! Benim kanım. Karışımın son malzemesi. Şimdi gitmem gerek."

"Bu yüzden mi kaçtın Azkaban'dan?" Diye sormuştum.

"Evet, Potter. Bunca şeyden sonra oğlum için bunu yapayım en azından."

"Daha önce de oğlun için bir şeyler yapabilirdin. Biliyorsun değil mi? Ama sen korkak olmayı tercih ettin."

"Biliyorum... Peki oğluma neden yardım ediyorsun?"

"Çünkü ona değer veriyorum."

"O zaman elimden sadece sana teşekkür etmek gelir. Teşekkür ederim, Potter." Dedikten sonra yürümeye başlamıştı.

"Nereye?"

"Cezamı çekmeye..." Teslim olacağını anlamıştım.

Oradan ayrıldıktan sonra Hogwarts'a geri dönmüştüm. Hızlı bir şekilde ihtiyaç odasına varmıştım. İçeri girmemle karışımı hazırlayan Hermione ve ona yardım eden Ron, bir de sinirli bir şekilde bir o tarafa bir bu tarafa yürüyen Draco'yu görmüştüm.

"Geldim." Dememle hepsi bana dönmüştü. Bense soluklanıyordum.

"Merlin! Şükürler olsun, Harry." Hermione'nin sesi sevinçliydi.

"Dostum, sonunda. Delirmek üzereydim. Bu ikisi yüzünden kafayı yiyecektim." Sitemle konuşan Ron'la gülmüştüm. Tabii bu gülümsemem Draco'nun sinirli sesini duyana kadar sürmüştü.

"Potter! Saatlerdir neredesin sen? Zamanımız kısıtlıyken Hogsmade'e gitmenin zamanı mı ha?! Ölmeyi bu kadar çok istediğini bilmiyordum." Sinirden gözleri kızarmıştı. Bu kadarını tahmin etmemiştim.

"Draco, tamam sakin ol. Boşuna gitmedim ben oraya."

"Neyse ne! Duymak istemiyorum."

"Baban çağırmıştı." Dememle üçü de dehşetle bana bakmıştı.

YİN YANG (Drarry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin