31.Bölüm ✮

22 6 51
                                    

"Darılma terk edip gitti seni,
Gönlü huzurlu, gülüyor gözleri..."

21 KASIM 2020

Üzerime giyindiğim siyah renkli takım elbisenin yaka kısmında asılı duran rozetin zincirini düzelttim ve bir ayağımı, gri renkli tümseğe yasladım. 

"Biliyorsun ki ben bir şeyi istersem, yaparım." Omuz silktim. "Belki kötü bir adam olduğumu düşünebilirsin veya beni tanıyamadığını... İşin gerçeği şu ki son zamanlarda ben de beni tanımakta güçlük çekiyorum." sigaramın külünü silktim. "Tüm gerçekliğimi ve gerçeklik algımı kaybetmiş gibi hissediyorum. Sanki rüzgârda savrulan küçük bir çöp parçası gibiyim. Ne rüzgâra karşı koyabiliyorum ne de ona."

Bir elimi saçlarımdan geçirdim. "Yani diyeceğim o ki... İster kız veya ister söv. Ya da beni yargıla, sikimde değil fakat bunu yapacağım."

Sigaramdan bir nefes daha çektim.

"Ne de olsa kalem benim elimde ve her şeyi istediğim yönde şekillendirebilirim."

Sigaramın külünü siktim ve sertçe esen bir rüzgâr, onu uçurdu.

"Burada olsaydın senden akıl alabilirdim fakat burada değilsin. Eğer sırf bu yüzden işler kötü giderse, seni suçlu kılacağımı bilmeni isterim." Sigarayı, mezar taşına doğrulttum ve ikaz edici bir tonda bağırdım. "Çünkü yaşamayan birine suç atmak kolaydır, yargılanabileceği herhangi bir alan yoktur veya kendini müdafaa edemez." başımı hayır anlamında iki yana salladım. 

"Cidden, neden öldün ki?"

Siyah rengi mezar taşına baktım. Üzerinde koca harflerle, ARDINÇ AKSOY yazıyordu. Sevdiğin birinin ismini mezar taşında görmek, insana her zaman garip hissettirirdi. Sanki morgu andıran bir odaya günlerce hapsedilmişsin gibi. Önce tüm uzuvların buz kesiyor ve sonra tezat bir sıcak ile o buzlar eriyormuş gibiydi.

Ölüm tarihine baktım. Neden bu kadar erken ölmüştü? Bazı akşamlar buraya geliyor ve ona, neden öldüğünü soruyordum fakat bana cevap vermiyordu. Sigaramdan son bir nefes çektim ve izmaritini gelişigüzel fırlattım. Her şeyin bir suçlusu olması gerekirdi ve Ardınç, bu olayda başrolü üstlenecekti.

Arabamın kumanda tuşuna bastığımda, farlar yanıp söndü ve arabamın kapısını açtım. Ardından saate baktım, 14.34 Serginin başlamasına az bir süre kalmıştı. 15.00 da kapılar açılacak ve sergi, klasik müzik eşliğinde başlayacaktı. İlerleyen vakitlerde ise ressamın katılım sağlayacağı serginin kokteyl saati 16.00'dı. Eğer kokteyle kadar yetişirsem, her şey planladığım gibi gidecekti ve geç kalmak gibi bir lüksüm yoktu. Bu yüzden gazı köklemeden önce vitesi ileriye aldım ve gaza bastım.

Ulaşmam gereken yere ulaştığımda, saat 15.21 geçiyordu. Arabamın kapısını kilitledim ve serginin yapılacağı salona doğru ilerledim. Herkes o kadar şık giyinmişti ki eğer bu sergiye normal halim ile katılım sağlasaydım, muhtemelen salondaki tablolardan daha çok ilgi çekebilirdim ve sırf ilgi çeksin diye kendince yorum yapan insanlar, beni de yorumlayabilirdi.

Kaldırımları geçtim ve sergi salonundan içeriye girecek iken davetli kartını isteyen kız ile göz göze geldik.

"Davetli kartınız?"

"Özel bir davetli olmam mı gerekiyor?"

Kızın üzerinde eflatun rengi bir elbise vardı ve yine eflatun rengi bir ruju ve göz makyajı. O kadar çok eflatuna bulanmıştı ki... Sanki renklerin bir tasviri yapılması gerekiyordu ve bu kız, bu yarışmada birinci seçilmişti.

Siyah ve Gri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin