33.Bölüm ✮

27 6 48
                                    

"Çok tuhaftı, ağlayamadım.

Ama ruhum paramparça olmuştu..."


Demir, yatağının içine girdi. Siyah renkli battaniyesini üzerine örttü ve fotoğrafı, başucunda duran siyah renkli komodinin üzerine bıraktı. Uyuması mümkün değildi çünkü yıllar boyunca uyumakta zorluk çekiyordu.

Aldığı uyku ilaçlarının işe yaramasını bekledi fakat başarısızdı. Yatağında döndü ve gözlerini tavana çevirdi. Aklında yalnızca o gün vardı, hiç çıkmayan gün... 

Her şeyin başlayıp, bittiği gün.

On sekiz yıl öncesi.


2002, 20 Nisan Cumartesi.

Burçak arabaya bindiğinde yol boyu ağzını bıçak açmamıştı. Nihayet atış yapacağımız yere geldiğimizde, zihnimde bir fikir canlanmıştı. Arabada yalnız kaldığımızda ona bu fikri açıklamıştım. "Dinle, bir fikrim var! Baban antrenmanlarda benim başarılı olduğumu biliyor değil mi? Bu sefer atışı farklı bir yere yaparsam ve ona beceremediğimi gösterirsem, belki bizden bıkar?''

"Çok saçma.'' demişti Burçak. "Bence inanmaz.''

"İnanır, akıllı! Düşünsene, başka yere sıkacağım hedefi tutturamayacağım ve o da sinirlenip ne haliniz varsa görün deyip, bizi bırakacak.''

"Ya beni bırakmazsa?''

"Senin gibi beceriksizle uğraşmaz merak etme.'' deyip gülmüştüm. Burçak da gülmüştü. Aynı anda arabadan inmiş ve atış yapacağımız yere gelmiştik. Saatlerdir deniyor olmama rağmen ne ben ne Burçak atışı sağlıklı yapamıyor ve düzgün gerçekleştiremiyorduk.

"Demir, ne oldu sana?'' demişti Ufuk Alâz. "Bugün canın mı sıkkın, yorgun musun?''

"Bilmiyorum.'' demiştim yalandan. "Sanırım artık silah kullanmak istemiyorum. Belki de bugün için geçerlidir. Neyse, bir kere daha deneyeyim mi?''

"Dene.'' demişti, bilmem kaçıncı kez denemem de başarısızlıkla sonuçlandığında. Sıra Burçak'a geldiğinde oldukça sertti. Fakat bana geldiğinde oldukça yumuşaktı ve sürekli başarabileceğimi söylerdi. Gitmemize beş dakika kala, son atış sırası bendeydi.

"Bitiyor.'' demişti Burçak, kulağıma fısıldayarak. "Kurtuluyoruz!''

"Burçak yanıma gel.'' demişti babası. "Ona engel oluyorsun.''

"Pardon baba.'' Burçak küskün bir tavırla babasının yanına döndü.

Elime silahı son kez aldığımda, atış yapacağım yere baktım. Burçak çok yakınlardaydı. Öyle ki onun parfümünün şeker kokusu beni adeta mutlu ediyordu. Babası Burçak'a dokunmuyor, aksine ondan uzak duruyordu. Gözlerimi kapattım ve atışı yapmıştım. Kurşun, esaretinden kurtulmuş ve çok başka yerlere gitmişti...

"Pekâlâ bugünlük bu kadar.'' demişti Ufuk Alâz. "Eve dönme vakti, haftaya tekrar geleceğiz.''

"Ama baba-''

"Ne var Burçak?''

"Yok bir şey.'' dedi Burçak, başını öne eğerken.

"Bir telefon görüşmesi yapıp geleceğim, beni burada bekleyin.'' telefonunu cebinden çıkarttı ve gözle görülür bir mesafede kaldı.

"Nasıldım?'' dedim Burçak'a bakıp gülümserken.

"Beceriksizdin, oldukça.'' deyip kıkırdadı.

"Hayır, güzel atış yapabildiğimi biliyorsun.''

Siyah ve Gri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin