20.Bölüm ✮

73 31 30
                                    


"İnandığınız birçok şeyin yalan olmasından daha kötü bir şey varsa; 

o da inanmak istemediğiniz birçok şeyin gerçek olması."

"Artık çok geç." diye bir ses işittim. "Onu kaybediyoruz."

"Sadece nefes almıyor." derin bir sessizlik oluştu. "Eğer kalbine biraz daha baskı uygularsam veya karnına... Çok fazla su yutmuş olmalı, onu kurtarabilirim."

"Sen bir doktor değilsin, çekil şuradan."

"Hayır, ben bir hemşireyim!"

"Bak sen şu işe, sana çekil dedim!"

Sesler gittikçe kalabalıklaşıyordu. Etrafımdaki sesleri tanımıyordum. Yinede gözlerim açıldığında, karşımda görkemli şehri görebiliyordum. Kayıp Atlantis'e ulaşmıştım. 

Burada sayısız denizkızı vardı. Her biri görkemli bir şekilde pembe incilerinin üzerinde uzanıyordu ve her birinin turkuaz renginde pullu kuyrukları vardı. Saçları, suyun dalgaları arasında nazikçe yüzüyordu ve bana doğru bakıp gülümsüyorlardı. Onlar, dokunabileceğim mesafeden çokça uzaklardı. Onları alamazdım ve Burçak'a götüremezdim. 

Biraz daha yakınlaşmalıydım...

"Nefes almıyor, ne yapmalıyız?"

Onlara yakınlaştıkça, ciğerlerimdeki tüm havanın çekildiğini hissettim. Ben ilerledikçe, ruhum ile bedenim arasındaki o bağ kopuyormuş gibiydi. Umursamadım ve denizkızlarına doğru yüzmeye devam ettim fakat ben ilerledikçe, görüntü kayboluyordu.

"Bilinci yerinde mi kontrol et!"

"Tamam, elini sıkacağım. Belki tepki verir."

"Ben de kalp masajına devam edeceğim!"

"Başarabiliriz, uyan genç adam. Haydi!"

Sesler şimdi yakınlaşıyordu. Bana doğru gelen bir denizkızı beni omuzlarımdan itti ve geriye doğru düştüm. Şimdi Kayıp Atlantis'ten çokça uzaktaydım, yüzeye doğru çıkıyordum.

"Sanırım nefes alıyor, başardık!"

"Evet, sayemde!"

"Tamam ama kimin sayesinde olduğunun ne önemi var? Adam yaşıyor!"

"Evet, yaşıyor! Tanrı'ya şükür." alkış sesleri kulağıma dolduğunda, gözlerimi araladım. Denizin dibinde değildim veya herhangi bir okyanusun dibinde... Gördüğüm tek mavilik, gökyüzüydü. Yeryüzündeydim, nihayet!

Bana doğru bakan bir çift kahverengi gözün sahibi gülümsüyordu. Beni kurtardığı için çok mutluydu ya da sadece rol yapıyordu. Gözlerimle etrafa bakındım ve dudaklarımdan, bilincim dışı birkaç kelime döküldü.

"Denizkızları... Onlar nerede?"

Kadın gülümsedi ve elimi sıktı. "Çok fazla su yutmuşsun evlat, nihayet seni kendine getirebildik."

"Burada denizkızı yok." dedi başka bir ses. "Sen iyi misin?"

"Eğer biraz daha su yutmaya devam etseydin, gerçek denizkızlarını görebilirdin!"

"Büyükanne, çok acımasızsın."

"Ah haydi ama... Bu gençliğine kıyan acımasız değil de ben miyim acımasız?"

"Saçmalık bu."

"Herkes susabilir mi?"

Birileri düşüncelerime tercüman olmuştu. Çok fazla gürültü vardı. Neredeydim? Çoktan sabah olmuştu fakat güneş ne ara doğmuştu? Etrafıma bakındım, moda sahilindeydim ve ceketim, üzerimdeydi. Etrafımda beşten fazla insan vardı. Hepsinin gözlerinde merak ve endişeli bir bakış mevcuttu.

Siyah ve Gri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin