"Mutluluğu hem anımsıyor hem de anımsayamıyor gibiydim."
-Hayalet Kalp/ Ali Benjamin
/Şimdiki Zaman/
"Bir yanlışlık olmadığına emin miyiz?"
"Eminim, hatta fark ettikten sonra birkaç defa daha araştırdım. Eğer görmek istersen, kendini hazır hissettiğin ilk an görebilirsin."
"Görmeye hazır mıyım bilmiyorum ama davasını almak istiyorum."
"Elimden geldiğince yardımcı olurum."
"Kaç yaşındaymış?"
"17."Odadan çıktıktan sonra bir süre kendime gelmeye çalıştım. Kardeşim varmış ve öldürülmüş. Kardeşim varmış ve öldürülmüş. Kardeşim varmış ve öldürülmüş.
Kaç defa daha tekrarladığımı bilmiyorum ama bu gerçekle yüzleşmem kesinlikle fazla vakit alacaktı. Tam koridoru ilerleyip bahçeye çıkacaktım ki aklıma gelen fikirle Elif Savcı'nın kapısını çalıp tekrar içeri girdim.
"Olay yerine gidebilir miyim?" dedim çekinmeden.
"Normalde böyle bir şey yasak Gece, biliyorsun."
"Sınırı aşmayacağım, sadece uzaktan bakmak istiyorum. Ayrıca, belki önceden benim de iletişimimin olduğu biri tarafından bu kaderi yaşıyor olabilir. Ve kim olduğunu bulmamızı kolaylaştırır."
"Sadece uzaktan."
"Sadece uzaktan."Olay yerini öğrendikten sonra odadan çıkıp hızlıca arabama bindim. Yolda olabildiği kadar hızlı gitmeye çalışıyordum ama trafik o kadar yoğundu ki, ya ben şu an bir an önce gitmek istediğim için sinirleniyordum ya da her şey bana engel olmaya çalışıyordu.
Direksiyona sinirle elimi vurdum.
"AMINA KOYAYIM YA! BU KADAR ARABA ŞU AN NEREYE GİDİYOR ÇOK MERAK EDİYORUM GERÇEKTEN!"Yaklaşık 25 dakika sonra ıssız ve keskin virajlı bir orman yoluna girmiştim. Birini öldürmek için yer aranıyorsa akla gelen ilk yer orman olurdu zaten. Ben nasıl bir hayal ediyordum ki? Uzun apartmanların, küçük esnaf dükkanlarının olduğu bir sokak canlanmıştı kafamda ve sebebini asla bilmiyordum. Beynim çok çalışmaktan ve çok düşünmekten o kadar mıncıklanıyordu ki artık mantıklı tek bir şey düşünemiyordum.
Konuma geldiğimi fark ettiğimde olay yeri inceleme ekibini ve bizim adliyede çalışan Oğuzhan Savcı'yı görmüştüm. Arabamı yakın bir yere çekip arabadan indim. Kafamı kaldırdığımda göz göze geldiğim kişiyle olduğum yerde tökezledim ve kulaklarımın çınladığını, kalbimin atışının dışarıya kadar duyulduğunu fark edebiliyordum.
"Ali." diye sessizce fısıldadım. Buradaydı, seneler sonra ilk defa görüyordum ve gözlerinden bile ne kadar yorulduğunu hissedebiliyordum.
"Size diyorum, avukat hanım!"
Oğuzhan Savcı'nın sesiyle odaklandığım noktadan kafamı çevirebildim.
"Ne işiniz var burada?"
"Gelmemem gerektiğini çok iyi biliyordum Savcım ama öldürülen kişiyle çok yakın bir bağım var ve belki yardımcı olabileceğim bir şey vardır diye düşündüm. Elif Savcı'nın da haberi var."
"Eğer yardımcı olabileceğin bir şey olabileceği ihtimalini düşünüyorsan bunu sorguya alınarak yapabildiğini çok iyi biliyorsun. Burada bulununmanın yanlış olduğunu da çok iyi bildiğin gibi."
"Sayın savcım, çok haklısınız ama olay yerinin içine girmediğim sürece, sadece buradan geçerken şans eseri tam da burada mola vermek için durmuş öylesine bir insan konumunda olduğumu da siz çok iyi biliyorsunuz."
Oğuzhan savcı yüzüme bakıp gülümsedi. Ben de geriye çekilip arabama yaslandım ve olay yeri incelemenin işini bitirmesini izlerken bir yandan da Ali'den gözümü ayırmamaya çalışıyordum.
İnceleme ekibinden birinin elinde gördüğüm kolye bu sefer de odağımı Ali'den kaçırmama sebep oldu. Elim boynumdaki kolyeye gitti. Elimde tuttuğum kolyeyle, ekipten birinin elinde tuttuğu kolye her şeyiyle tıpatıp aynıydı.
"Savcım!" dedim Oğuzhan savcıya dönerek. Kafasını bana çevirdiğinde devam ettim.
"Şu kolye, benim kolyemin aynısı."
Oğuzhan savcı kaşlarını çattı. Aslında kafasının içinde bunu düşündüğüne her şeyimle emindim ama bana inat olsun diye zıttıma gideceğini de biliyordum.
"Olabilir avukat, sadece şu şehri arasak bile aynı kolyeden yüzlerce bulabiliriz. Ufak tesadüfler..."
Oğuzhan savcıya gülümsedikten sonra tekrar Ali'ye döndüm. Bana bakıyordu.🌑
Herkes toparlanırken Ali yanıma doğru yürümeye başladı. Arabama binmek için adımladığımda da arkamdan seslendi.
"Avukat Hanım!"Sesi, tonlaması, vurgulaması... Her şeyini özlemiştim. Her şeyine kocaman bir hasret duyuyordum ve bu duygunun ucu bucağı yoktu.
Sakince Ali'ye döndüm ve konuşması için kafamı bir kere aşağıya indirdim.
"Sizdeki kolyeden sadece iki tane var. Birisi zaten sizin, diğeri de olay yerinde bulduğumuz kolye."
"Alt tarafı işlenmiş bir taş. Savcının da dediği gibi, sadece bu şehirde bile yüzlerce insanda bulabiliriz. Sen nasıl bu kadar eminsin?"
"Çünkü ikisi de özel üretim. Siz hatırlamazsınız belki ama kolyenizi ilk gördüğümde büyük bir araştırma yapmıştım. Hatta yüksek ihtimal farkında değilsiniz de ama kolyenizdeki yin-yang sembolünün altında 'G' harfi var. Ve kesinlikle sonradan yapılmış. Yani evet, bu şehirde bu kolyeye sahip yüzlerce insan bulabilirsiniz ama eminim onların kolyelerinin altında herhangi bir harf yazmıyordur."
Elim hızlıca kolyeme gitti ve gerçekten de kolyenin alt kısmında yazan 'G' harfini ilk defa fark ettim. İnançlı gözlerimle Ali'ye döndüm.
"Diğer kolyenin sahibi neyiniz bilmiyorum ama onun da isminin baş harfi 'G' ile başlıyor di mi?"
Ali bana gülümsedikten sonra başarmışlık hissi kapladı vücudunu.
"İyi günler Avukat Hanım, umarım sık sık, sadece buradan geçerken şans eseri tam da burada mola vermek için durmuş öylesine bir insan konumunda olursunuz."Tek bir kelime bile etmeden arabama bindim ve sorgu için karakola sürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Aydınlığı
Teen FictionBazen en büyük karanlıklar, sizi en güzel aydınlıklara çıkarır. .. << "Ali ne yaptın sen?" "Ne yapmışım?" "Kızın babasının kolunu kırmışsın!" "O kıza, bir daha el kaldırırsa sadece kırmakla kalmam götüne bile sokarım!" >>