PART 37

2.2K 91 22
                                    

baden ----->>> 

--------------

Bir ay sonra

Baden telefonu kapatıp şatafatlı bir cenaze töreni ve sessiz bir boşanmadan sonra halletmesi gereken son işine odaklandı. Chris'i ve Kurt'u arayıp herkesin akşam saatlerinde depoda toplanmasını istedi. Kendine kardan çok zarar getiren Johnsonlar çetesinden ayrılacaktı. Tüm sorumluluk artık Blake'te olacaktı. Nasıl bir lider olacağına dair ufak bir fikri vardı ama kendine saklamasının daha hayırlı olacağını biliyordu.

Baba Johnson'ın ölümünden sonra kısa süreli bir kaos yaşanmıştı. Ailenin ve çetenin başı artık yoktu. Uydurma bir kalp krizi ile dünyadan göçüvermişti. Blake gerçeği biliyordu ama Baden'ın Scarlet'ten uzak durması ikazından ve çetenin başı olacağı vaadinden sonra gözardı edivermişti. Ne de olsa tüm bu kan davasını Rhett'i öldürerek o başlatmamış mıydı? Ama artık ne önemi vardı, onun için kartlar değişmişti. Sessizce olanları izliyordu ve Christie'nin itirazlarına kulağını tıkıyordu. Baden Christie'nin Blake'in yardımı olmadan Scarlet'in arkasına tetikçi gönderemeyeceğini biliyordu. O yüzden rahattı.

O uydurma kalp krizinden önce Baba Johnson yerine kimseyi tayin etmediği için yüzden fazla adamı ve bağlantıda oldukları iş ortakları ardı arkası kesilmez sorularla ,ya da ilerisi için destek sözleri ile tepesinde bitmişlerdi. Hepsini şu tarihe kadar oyalamıştı. Önce cenazeye görevini yerine getirmeli, sonra da babasının ölümü için kendisini suçlayan ve boşanma davası açan Christie ile bağlarını koparmalıydı. Az önce avukatından gelen telefon boşanmanın sonuçlandığını bildiriyordu. Sırtındaki yüklerin birer birer kalktığını hissediyordu.

Herşeyden elini eteğini çektiğinde eli yüzü kan içinde ortadan kaybolan ve izine ulaşamadığı Scarlet'i bu sefer kendi arayacaktı. Başına gelen şeylerin telafisi olmasa da hayatını mutlu devam etmesini sağlayacağına yemin etmişti.

Üç ay sonra

İnce bir bezle sarılı elleri ile ikinci bir darbeye karşı yüzünü korudu. Karşısındaki kadın yaşça ondan daha büyüktü ve avantaj onda görünüyordu. Taraftarları adını "Tina, Tina!" diye bağırırken ukala bir gülümseme ile onları selamlıyordu. Scarlet o gülümsemeyi suratından silmeyi fena halde istiyordu. İlk vuruşunu, rakibi kolu ile kesse de asıl gücünü verdiği diğer yumruğunu engelleyemedi. O zaman kendi adının haykırıldığını duydu. "Kırmızı! Indir!"

Rakibi yere yıkılmamıştı ama sendelemesini görmek bile Scarlet'in daha çok güvenmesine neden olmuştu. Kadın dengesini toparlayıp geri döndüğünde sinirlenmişti. "Sinirlenmek iyidir." diye düşündü Scarlet. Uzun süren dövüş boyunca, kadının sabırsız ve kontrolsüz indirdiği vuruşlarını kendi lehine kullanmayı başardı. Kadını yere indiremiyordu ama pes ettirmişti. Yirmi dakika süren maçın sonunda rakibi çekildi.Paralarını kaybedenlerin küfürlü bağrışmalarına aldırmadan dizlerine eğildi ve ayakta bir süre öylece dinlendi sonra parasını almak için bahisçi Ed'in yanına gitti.

Kırklarındaki ortaboylu kolları dövme ile kaplı adam Scarleti dudak kenarından gülümseyerek karşıladı. Parasını öderken "Artık taraftarların da olmaya başladı. Bahislerin de artıyor" dedi. Scarlet uzanıp bahisten düşen parasını aldı "Olsun o kadar, bu kaçıncı maç." dedi.

Adam dudağının ucundaki sigarası ile elindeki paraları sayarken " Tekniğinin geliştiğini görüyorum. İyisin."

Scarlet adam ona bakmasa da başı ile onayladı ve Ed'in çekmecesine uzanıp yeni aldığı motorunun anahtarlarını aldı. Elinde anahtarları sallayarak

"İyi geceler Ed." dedi.

Scarlet uzaklaşırken Ed her zamanki gibi hatırlatma yapmadan edemedi. "Cuma Cheers'ta."

Scarlet motoruna binerken ilk başlarda hissettiği o acıyı artık o derece hissetmediğini farketti. Acıya alışmış mıydı? Ya da hissizleşmiş miydi? Yine düşünmeye başlamıştı. Bu hiç iyi değildi. Damarlarında azalan adrenalini motorunu tam gaz caddeye sürerek yeniden pompalamaya başladı.

Tenha, karanlık caddelere sürdü. Tek odalık dairesinin olduğu bloğa geldiğinde motorunu bahçedeki metal çerçevenin içine sokup kitledi. Sahip olduğu tek güzel şeyin çalınmasını istemiyordu. Ve o çevrede, sabaha onu bulamaması içten bile değildi. Elleri cebinde binanın merdivenlerine tırmanırken sağ tarafında bir hareketlilik farketti. Durdu, parmaklıkların arasından başını eğip baktı. Kim olduğunu anlayınca korku ve şaşkınlıkla arkasındaki parmaklıklara dayandı. Üç aydan sonra onu unuttuklarını sanmıştı ama işte oradaydı. Babasının intikamını alacaktı.

Baden Scarlet'e yaklaştıkça apartman kapısının kör ışığı ile aydınlanan yüzünde korkuyu görmüştü. Neden korkuyordu? Ondan mı? Yüzü ışıktan mı garip görünüyordu?

Başını hafifçe salladı. " Scarlet sadece sana yardım etmeye geldim."

Scarlet gözünü Baden'dan ayırmadan merdivenin basamaklarını yavaşça çıkmaya başladı.

Titrek bir sesle "Ya..yardımına ihtiyacım yok. Ben iyiyim."

Baden merdivenin başına kadar gelmişti. Artık yüzünü daha iyi görebiliyordu.

" Kim yaptı bunu sana?"

Scarlet elini hafiften sızlayan kaşında gezdirdi. " Ben... Ben yaptım." Dövüşmek onun tercihiydi. Bu şekilde daha kolay ve hızlı para kazanıyordu. Bu da ona istediği an yer değiştirebilme imkanı sağlıyordu. Dövüşürken damarlarında akan adrenalin ise bambaşka bir histi. Tüm olanlardan sonra ona hala hayatta olduğunu hissettiren yegane şeydi.

Baden sol elini şefkat dolu gözlerle yanağına uzattığında sanki yerinde donmuş gibiydi. Ayaklarını hareket ettiremiyordu. Baden yanağını hafifçe okşayıp onu göğsüne çekti ve sımsıkı sarıldı.

Baden ellerini Scarlet'in kısa saçlarında dolaştırdı. Boğuk bir sesle " Hayır. Ben yaptım...." dedi. Sonra hala donmuş halde olan Scarlet'i göğsünden uzaklaştırarak yüzüne baktı. Gözleri dolmuştu. "Ama herşeyi telafi edeceğim. Söz veriyorum." dedi.

Scarlet gelecekle ilgili vaadler istemiyordu. Hele Baden'dan hiç. Ellerini göğsüne bastırıp aralarına mesafa koymaya çalıştı. Baden ellerini yana düşürerek gitmesine izin verdi.

"Blake'i vurduğumu, babanı öldürdüğümü ve Christie'nin yüzünü kana buladığımı mı telafi edeceksin?"

Baden başını sola çevirdi. "Hepsi benim suçum. En başından beri."

Scarlet sessizce cevap verdi." Senin suçun ne, tam olarak bilmiyorum Baden." Gözlerinin içine bakarak devam etti. " Ama şimdi seni görünce tüm eksikliklerim..."- ellerini kısa saçlarında güvensizce dolaştırdı- " tüm hayal kırıklıklarım gözümün önünde canlanıyor. Sana pişmanlık duymadan bakamıyorum. Sen bana nasıl bakabiliyorsun, peki. Bana neden yardım etmek istiyorsun?... Ben gözlerinin önünde..." Baden elini kaldırarak Scarlet'i susturdu. " Sen kendini savundun. Sen bu hikayede katil değil kurbansın ."

Scarlet başını gülümseyerek salladı. " Ve sen de bana acıdığın için buradasın." Tek söz daha etmeden hızlıca binanın içine girdi. Baden'ın seslenmesine aldırmadan merdivenlerden ikinci kattaki küçük dairesine çıktı. Kapıyı kapatacakken Baden eli ile engelledi. Aralarında aralık bir kapı vardı sadece. Baden açmaya yeltenmeden " Sana acıdığım için burada değilim." dedi. Scarlet bir süre sonra kapıyı sonuna kadar açtı.

Scarlet elini kısa saçlarına geçirip kapının yanındaki duvara dayandı.

"Beni öldürmek için gelmedin, bana acıdığın için gelmedin. Peki neden geldin?"

Baden Scarlet'i ikna etmek için zamana ihtiyacı olduğunu biliyordu. Herşeyi yoluna koymadan bırakıp gitmeyecekti. Zaman kazanması gerekiyordu. Sonra aklına çılgın bir fikir geldi. Üç ay önceki Baden'ın yapmayacağı bir çılgınlık, ama düşündükçe daha çok aklına yattı.

Scarlet'in önüne geldi. Çenesini iki parmağı ile hafifçe kaldırarak gözlerine baktı.

"Belki de bunun için..."

İçten içe merak ettiği, zamanında Jazz denilen adamı kıskandığı o beş saniyeyi Scarlet'in dudakları ile doldurdu.

SCARLET KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin