PART 38

1.9K 94 25
                                    

Zaman durmuştu, daha doğrusu geri sarmıştı. Kırmızı ise perdelerin arasında bir yerde kaybolmuştu. Yine o eski Scarlet’ti ve o Scarlet karşısındaki adama hissettiği o masum aşkı tekrar damarlarında hissetti. Baden onu öpüyordu işte. Onun için kurduğu hayalleri bile bu kadar ileriye gitmemişti. Şimdi o anı yaşıyordu, kalbi, ansızın gelen heyecan fırtınasının altında ayakta durabilmesi için hızlıca çarpıyordu. Kendini çektiğinde baygın ve hayranlık dolu gözlerle genç adama baktı ve hep içinde sakladığı sırrını sözcüklere döküverdi.

 “Seni hep sevdim. „

Baden öylece kalakalmıştı. Scarlet’in savunmasını kırmak için onu öpmüştü ama şimdi sanki kendi silahı ile vurulmuş gibi kendini savunmasız hissediyordu. Farklı hissediyordu. Scarlet’i öpmek ona farklı hissettirmişti. Ne zaman bir kadını öptüğünde bu kadar etkilenmişti. Ya o ellerinin arasında çırpınan kalp atışları. Hala seviyordu onu. Az önce öyle söylememiş miydi? Bunca olandan sonra nasıl hala sevebilirdi. Gözleri önünde genç kızın bakışlarının solduğunu farketti. Ondan bir karşılık bekliyordu, belliydi. Ama onu sevdiğini söyleyemezdi. Onu hak ettiği gibi sevemezdi. Onun tarafından sevilmeye layık bile değildi.

Derin sessizliğin ardından Scarlet dairenin kapısını kapatmadan içeri yürüdü ve yorgun bedenini eski kanepenin üzerine attı. Baden Scarlet’in bir metre kadar yakınına geldi. Gözlerini tavandan ayırmıyordu. Baden sağ elini hafifçe kaldırarak özür dilemeye çalışır gibi

“Senin sevgine layık değilim Scarlet. Bunu biliyorsun. O aptalca davranışı neden yaptım bilmiyorum. Saçma bir refleksti, affet. Ama şunu bil, senin için her şeyi düzeltmeden bir yere gitmiyorum.”

Scarlet cevap vermedi. Gözlerini kapattı. Baden ise bir süre küçük odayı gözleri ile süzdükten sonra kapıyı arkasından kapatıp daireyi terk etti.

Ertesi gününü akşama kadar motoru ile paket, dosya benzeri küçük kargolar dağıtarak geçirdi. Bu part-time işi motorunu satınaldığı adam önermişti o da hemen kabul etmişti. Rahat bir işti ve çoğu zamanını motorunun üzerinde geçiriyor olması da onun için ayrı bir tercih sebebi idi. Boş zamanını geçireceği arkadaşı yoktu. Öyle tercih etmişti. Hayatına bir şekilde dahil olanlar sadece tanıdıklardı. Daha fazlası olmayı isteyenlerle ise yolları hemen ayrılıyordu. Eskilerden sadece arada bir haberleştiği Klaus vardı. Neden çekip gittiğini ya da gitmeden önce nelere karıştığını anlatmamıştı. Sadece gidesi gelmişti. Telefonlaştıklarında günlük dertlerinden konuşuyorlardı. O dertlerden birisini de Klaus bir gün kız arkadaşı olarak açıklamıştı.  Onun kendisini aldattığını öğrenmişti. Kiminle olduğunu Scarlet’e söylediğinde Scarlet pek üzerinde yorum yapmadı. Jazz ile aralarında olan şey bir kurgudan ibaretti. Buna kendini inandırmıştı ve öylece kabullenmişti. Klaus’u da karşısına daha iyi birisi çıkacağını söyleyip avuttu. Birkaç hafta sonra Klaus’u aradığında genç adamın neşeli muhabbetinden o kişinin Travis’in şehre yeni taşınan kuzeni olabileceğini düşünmüştü. Klaus’la konuşmak ona iyi geliyordu. Sanki o gerçek hayatla bağlantısı gibi idi. Anlattıklarını çoğu zaman araya girmeden masal dinler gibi dinliyordu. Telefonu kapattığında ise kendi gerçekliği ile karşı karşıya kalıyordu.

Cuma akşamı dövüşe gitmek için evden çıktı. Motoruna bindi ve Cheers denen bara doğru hızla yol aldı. Baden Salı gecesinden sonra ortalarda görünmemişti. İtirafı onu korkutmuş olmalıydı. Scarlet sözlerinin karşılıksız kalmasından o gece utanmış olsa da şimdi onları söylediği için memnundu. Belki ortalarda görünmemesinin sebebi o sözlerdi. Kalbindeki ince sızıyı gaza daha hızlı basarak susturdu. Hayır ! Baden’ın da onu sevmesini istemiyordu. Ne kadar uzak olsa o kadar iyiydi!

Scarlet için o geceki rakip kolay bir rakipti . Bu yüzden maç çabuk sona ermişti. Önünde hareketsiz yatan kız için nerede ise üzülecekti. Nerede ise… Ama daha çok üzüldüğü şey bahislerin de dolayısı ile kendi payının da küçük olmasıydı.  Ed’in avucuna bıraktığı tek yüzlük banknota bakarken

“Şaka yapıyorsun değil mi?” dedi.

Ed hayır manasında kaşlarını kaldırdı. Scarlet elindeki kağıt parayı Ed’in gözünün önünde sallayıp “Bunun için mi o kadar yoldan geldim ben? Başka dövüş istiyorum.” Dedi.

Ed ağzındaki sigarayı dudaklarının kenarına iterek konuştu.

“Dövüş programı değişti.” Başını hafifçe sağa doğru atarak görünmeyen barın arka tarafını gösterdi.

“Herkes parasını erkeklerin dövüşüne ayırıyor.” Scarlet gözlerini kısarak kısa süre düşündü.

“O zaman ben de onların bahsine katılırım.”dedi.

Scarlet derme çatma ringin etrafını çevreleyen çoğu erkek olan kalabalıktan kendine bir yer buldu. İlk maç başlamıştı ve gördüğü kadarı ile sönük geçiyordu. En iyi rekabet genellikle en son maçta olurdu. O yüzden Scarlet son maça kadar seyretti. Son maçın rakipleri ringe çıktıklarında Scarlet kalabalığın arttığını fark etti. İtiş kakıştan fazlasıyla rahatsız olmuştu. Ön sıralardan arkalara doğru ilerledi. Ed’in ayakta bahisleri topladığını görünce hızlıca yanına yaklaştı.

“Kim kazanır diyorsun Ed?”

“Benden tiyo almaya mı çalışıyorsun Kırmızı?” Dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme belirdi.

“Neden olmasın?” Scarlet elindeki yüz lirasını Ed’e uzattı.

Ed parayı avucundaki desteye katarak

“Yeni dövüşçüyü tanımıyorum ama Tank’ın bir iki defa yenildiğini gördüm sadece.”

Scarlet kalabalıktan ringi görmeye çalışırken artan seslerden maçın başlamak üzere olduğunu anladı. Ed’e bu defa daha yüksek sesle “ O zaman Tank.” Dedi.

Scarlet para yatırdığı maçı seyredebilmek için kendisine bir kutu bulup üzerine çıktı. Kalabalık şimdiden coşuyordu. Ellerini göğsüne vurup kalabalığı selamlayan kas yığınını görünce içinden bir ürperti geçti. Yerde yatan adamın haline üzülmüştü. Kalabalık şov yapan adama “ Tank ! Tank!” diye bağrışmalarla cesaret veriyordu. Rakibi yavaşça yerden kalkmaya çalıştığında Tank dönüp tek yumruğunu kafasına indirecekti ki birden kendini yerde buldu. Arkası Scarlet’e dönük olan rakibi Tank’ı yüz üstü çevirip ani bir hareketle kolunu ters açıda kıvırdı. Acı bir çıtırdama sesi ve Tank’ın çığlıkları taraftarlarını birden susturdu. Sırtında kartal kanatları dövmesi olan adam yerinden kalktı. Kalabalığı gözleri ile taradı. Kutusunun üstünde diğerlerin tepesinden bakan Scarlet’i görünce durdu ve yarılmış dudağına rağmen gülümsedi.

Scarlet’in dudaklarından farkında olmadığı bir fısıltıyla  “Baden…”çıktı.

Scarlet hayalkırıklığı ile dağılan kalabalıktan yolunu bulup dışarıya çıkmaya çalışırken birinin kolundan çekmesi ile sendeledi. Arkasını döndüğünde yanakları kıpkırmızı olmuş tanımadığı bir adamla karşılaştı. Adam ağzını açtığında alkol kokusu buram buram yüzüne vurmuştu.

“Orada bin papel kaybettim güzelim.” Elini cebine vurarak “ Ama burada ikiyüz daha var. Beni mutlu edersen senindir.”

Scarlet tiksinti dolu bir bakışla kolunu çekmeye çalıştı. “Git başımdan serseri!” Ama adamın elleri kelepçe gibi bileğine sarılmıştı. “Bırak kolumu. Yoksa fena olur.”

“Neden, az mı geldi bebe…” cümlesini bitiremeden sağına gelen bir yumrukla yere sızıp kaldı. Scarlet az önce adamın durduğu yerde Baden’ı görünce yutkundu. Genç adamın yüzünde dövüşten kalan darbe izlerini incelerken gözlerinde maskeleyemediği bir üzüntü vardı. Ne kadar acıdığını iyi biliyordu. İçinden ona yardım etmek, yaralarını sarmak geldi ama kendini tuttu. Baden sarılı ellerini gösterip “Bu mu kendin için kurduğun yeni hayat?” dedi. Scarlet hafifçe başını salladı. Tek kelime etmeden arkasını dönüp koşarak motorunu parkettiği yere gitti. Kaskını giymeden önce dönüp arkasına baktı.

Baden uzaktan onu izliyordu.

SCARLET KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin