PART 25

2.9K 81 6
                                    

devamını kısa sürede istiyorsanız yorum bekliyorum arkadaşlar.....iyi okumalar 

---------------------------------

Bir ay sonra

"Doğru kareyi bu şekilde alamazsın. Biraz daha eğil, yerle gökyüzü orantısı elli elli olsun. Şimdi, objektifteki görüntüden memnunsan çek."

Scarlet fotoğrafı çekip, elindeki fotoğraf makinesini aşağı indirmeden doğruldu ve hemen sağındaki Jazz'a döndü. Ekranı görebilmesi için uzattı.

"Bak... Nasıl sence."

Jazz boynunu hafifçe uzatıp ekrandaki resmi inceledi.

"Güzel... ama ne eksik?"

Scarlet resme tekrar baktı. "Hayat... yani, biraz hareket... değil mi?"

Jazz bu defa aynı manzaraya kendi objektifini doğrulttu.

"Evet. Şimdi oraya tekrar bak."

Scarlet ile Jazz buldukları küçük bir göl kenarında doğa fotoğrafları çekiyorlardı. Her yer kar olmasına rağmen bulutlar arasından süzülmeye çalışan birkaç güneş ışını etraftaki kar tanelerinin pırlanta gibi parlamasını sağlıyordu. Gölün karşı tarafında yoğunlaşan kırmızı ve siyah renkteki kuru ağaçlar arada bir dallarına konan kuşlara ev sahipliği yapıyorlardı. Burası küçük bir milli parktı ve sabahın 10unda onlardan ve köpeklerini gezdirmeye çalışan çevre sakinlerinden başka kimse yoktu ortalarda.

Geçen bir ay boyunca Scarlet Jazz ile samimi bir arkadaşlık kurmuştu. Chris ya da Klaus'la olduğu gibi eğlenceli bir arkadaşlık. Ama son zamanlarda hislerinin arkadaşlıktan farklı bir boyuta kaydığını hissediyordu. Belki sebebi ilk defa birinden çiçek almasıydı. İlk defa arkadaşça da olsa bir erkekle yemeğe çıkmıştı ve hiç sıkılmamıştı. Jazz onu önemsiyordu ya da öyle hissettiriyordu. Bu, yorgun geçen sergi programlarının çıkışında kendini göstermesinden, geç saatlerde evine bırakmasından, sabahları çöreklerle galerinin kapısında onu beklemesinden anlaşılıyordu. Scarlet ilk defa kendisine gösterilen bu özel ilgiden memnundu ve evet bundan fazlası ile hoşlanıyordu. Baden'a duyduğu sevgiden çok farklıydı bu. Bu onu üzmüyordu, imkansız boş hayallere sürüklemiyordu, basitti.

Gerçek olamayacak kadar basit. Scarlet Jazz'ın fotoğraf çekmesini izlerken arada bir düştüğü o derin şüpheye düştü. Pembe, tüylü çerçevelerle süslenmiş bir hayatı yoktu. En normal şeyler onun için en zor sahip olunacaklardı. Şimdi onca şeyden sonra böyle basit birşeye sahip olabilir miydi? Şansı var mıydı, ya da hakkı?

Jazz kamerayı ona uzatıp gülümsediğinde düşüncelerinden sıyrılıp ekrana baktı.

"Evet, aynı kare ama seninki sanki bir hikaye anlatıyor...Nasıl yapıyorsun bunu?" aciz bakışlarla Jazz'a baktı. Siyah saçları kahverengi beresinin önünden ve ensesinden çıkmıştı. Gri gözleri ise sanki arkasındaki karın grimsi beyazlığı ile daha fazla ortaya çıkıyordu. Üzerindeki kahverengi montu, salaş kaşkolu ile hayatla uyum içinde huzurlu bir görüntü sergiliyordu.

Jazz kamerasını boynundaki askısında bırakıp tek kolu ile Scarlet'e sarıldı.

"Zamanla sen de öğreneceksin. Bu daha ikinci ders."

Scarlet başını hafifçe eğdi.Keşke bu ders ile öğrenebilecek birşey olsaydı.

"Sence ben çok mu ruhsuzum Jazz. Yani sanatı seviyorum ve ben de birşeyler yapmak istiyorum ama ..."

Jazz sözlerini tamamlamadan araya girdi.

"Ama daha yolun başındasın. Hiçbir heykeltraş ilk eserinde en iyisini yapmadı Scarlet. Sanat kabiliyet ister, evet ama kabiliyet elmas gibidir. Kabiliyetim var yaptım diye birşey yok. O taşı delip onu çıkarman gerekir."

SCARLET KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin