Veda Edenler ve Veda Edemeden Gidenler

163 21 20
                                    

O gün okul bitince Minho'yla sürekli gittiğimiz bir parka gittim ve salıncağa oturdum. Yanımdaki boş salıncakta genelde Minho olurdu. Bu histen nefret ediyorum. Onu özlemekten ve bir daha asla göreneyecek olmaktan nefret ediyorum. Gözlerimden yaşlar akarken bir anda yavaş yavaş sallanmaya başladım. Beni kimin salladığını görebilmek için arkama baktığımda Lino elindeki soju dolu poşeti salladı. Yanımdaki salıncağa oturdu ve bana bir şişe soju uzattı.
"Nereden çıktın sen?"
Karşıdaki binayı işaret etti.
"Orada yaşıyorum. Pencereden bakınca seni gördüm ve teyit etmek için geldim. Sanırım gerçekten sensin. Değil mi?"
"Evet, benim." dedim.
"Sende mi buralarda yaşıyorsun?" diye sordu kendi şişesini diklerken.
"Birkaç sokak ötede yaşıyorum."
"Öyleyse neden bu parka geldin? Daha yakın bir park vardır mutlaka."
"Burayı seviyorum."
"Yine ağlıyorsun." oturduğu salıncaktan kalktı, karşıma geçip çömeldi. Elini yanağıma, göz yaşlarıma deydirdi. Göz yaşlarımı sildi ve bana gülümsedi.
"Eminim şu anda çok mutludur. Ama seni bu halde görürse tüm mutluluğunun içine edersin. O yüzden ağlama." dedi.
Güldüm. Başımı salladım.
"Tamam." dedim kısılmış sesimle.
Ayağa kalktı ve öne doğru eğilip beni dudaklarımdan öptü.
Anlık şaşkınlıkla donup kalmıştım. Konuşabilecek kadar mesafe bırakarak yavaşça uzaklaştı.
"Benden sana bir hediye olsun. Ona benzediğimi söyledin. Bunu bir veda öpücüğü olarak düşün."
Yanaklarımın kızarmasına gülerken evine doğru gitti.
Bu bir hediye değildi. Cezaydı. Sevgilimin ölümü ardından başka birini öpmek mi? Bu iğrenç bir şeydi. Ama yinede...
Kalbim hızlandı.

The Dead Cat | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin