Lavantalar ve Hatıralar

155 22 9
                                    

Gözlerimi güneşin parıltısına doğru açtığımda gözlerim kamaştı ellerimi gözüme tutarak güneşi engelledim. Yanıma baktığımda onu göremeyince yerimde doğruldum. Tavşanşı terliklerimi ayağıma geçirip uykulu gözlerimi ovarak salona gittim.
Koltukta kedilerle birlikte uyuya kalmıştı. Soonie, Lino'nun ellerinde, Dori omuzunda, Doongie ise ayak dibinde kıvranmıştı. O kadar huzurlu görünüyordu ki uyandırmak hiç istemiyordum. Ama Lino'ya güzel haberi biran önce vermeliydim. Hafifçe omzuna dokundum.
"Lino." diye seslendim.
Uyanmayınca hafifçe onu sarstım ve biraz daha yüksek sesle seslendim. "Lino, uyan."
Yerinde hafifçe kıprdanıp mırıldanınca Soonie ayaklanıp Lino'nun kucağından yere atladı ve iyice gerindi.
"Lino, uyan. Sana harika bir haberim var."
"Neymiş o?" dedi mırıldanarak. "
"Önce iyicene uyanman lazım."
Gözleri hala kapalıydı "Ben uyanığım zaten."
Ellerimle gözlerini açtım ve suratının dibine girdim. "Hayır, kesinlikle uyanık değilsin."
Ne dediğini anlayamayacağım şekilde bir şeyler mırıldandı ve gözlerini sımsıkı kapadı.
"Şı anda oyun hamurundan farkın yok. Yumuş yumuşsun." dedim.
"Ne güzel işte" kollarını iki yana açtı "gel birlikte hamur olalım."
Kollarından tutup ittim. "Hamur falan olmayacağım. Sen de öyle. Kalk." diye azarladım.
Ses gelmeyince kolundan tutup çektim, en sonunda gözlerini açtı ve hafifçe poposunu koltuktan kaldırdı.
"Ne var? Niye beni gece gece rahatsız ediyorsun?"
"Gece? Saat on. Sabah on."
Gözleni kocaman açtı. "On mu?"
"Evet." diye bağırdım.
"Niye söylemedin?"
"Ah, gerçekten.." kendi kendime söylendim.
Nihayet ayağa kalkmıştı bu yüzden hiç zaman kaybetmeden konuya daldım.
"Eksik parçalar yerine oturdu."
"Beni aptal bir yapboz için mi uyandırdın."
Gözlerimi devirdim ve bağırdım "hayır seni ahmak." derin bir nefes aldım.
"Hafızamdan bahsediyorum. Kaza öncesini falan hatırlıyorum."
Uykulu yüzü anında aydınlandı. "Sen ciddi misin?"
"Evet. Uyandığımda her şey tamdı. Gerçi bu biraz tuhaf bir his ama,"
"Yani hatırlyorsun öyle mi?"
"Öyel." gülümsedim.
Bana sımsıkı sarıldı. "Seni seviyorum Han Jisung."
"Bende seni seviyorum Kim Lino."
Geri çekilip bana baktı.
"İstersen Rino diyebilirsin. Ama yinede Lino'yu tercih ederim."
"Seni seviyorum Kim Rino ve Kim Lino."
Ellerini yanaklarıma koydu ve beni kendine doğru çekip dudaklarıma yapıştı. Kollarımı boynuna doladım ve öpücüğün keyfini çıkardım.

Birlikte öylesine dışarıda dolanıyorduk. Bir çiçekçi gördüğümüz an Lino hiç düşünmeden dükkana girdi, peşinden girdim.
Ellerini iki yana açtı "Seç." dedi.
"Ne?"
"Bir çiçek seç, istediğini alacağım."
"Neden ki?"
Yanıma gelip iki elimi de tuttu. "Çünkü seni seviyorum." dedi ve beni öptü.
Tek elimi tutarken birlikte çiçeklere bakmaya başladık.
"En çok lavanta seversin. Lavanta alalım mı?"
"Nereden biliyorsun? Sana hiç söylemedim."
"Sevgili olunca bilgiler de geliyor." dedi sırıtarak.
"Tamam, sorgulamayacağı. Lavanta alalım."
Çalışanlar lavantaları buket haline getirirken onları seyrettim.
Buketimizi aldıktan sonra doğruca Han Nehri'ne gittik. Gün ışığıyla ısınmış kumların üzerine uzandık. Elimi yavaşça Lino'nun eline yaklaştırıp yumuşak dokunuşlarla elini tuttum.
Bir anda bana doğru dönüp üstüme çıktı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerimi yanaklarına koydum ve ona karşılık verdim.
Uzun zaman önce dışarıdakilerin ne düşündüğünü boş vermiş, hayatımızı yaşıyorduk. Sokakların ortasında öpüşüp el ele dolanıyorduk, biz yargılayıcı bakışlar atanları görmüyorduk, belki bakmıyorlardı bile.
Lino tekrar sırtını kuma yasladı ve derin bir iç çekti.
"Bu iki haftada seni özledim." dedi.
"Bende seni özledim." birbirimize bakıp tebessüm ettik.
Bu andan daha huzurlu bir an var mıydı?
Denizin kıyıya vurarak çıkardığı dalga sesleriyle birlikte martıların ötüşünü dinliyor, sıcak güneşin altında aşkla ısınıyorduk, elleri ellerimdeydi, kalbim çarpıyor ve bu beni rahatsız etmiyordu. Çünkü onun için atıyordu.
Sadece ve sadece onun için.

The Dead Cat | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin