Birlikte çekindiğimiz bir fotoğrafın yapıştırılmış olduğu bir sayfaya denk geldim. Fotoğrafta Minho benim omzumda uyuyordu. O fotoğrafı çektiğimiz günü anımsadım.
Birlikte içmeye gitmek istediğini söylediği için birlikte soju içmeye gittik.
Bardağıma bir kadeh soju doldururken bana gülümsedi. O gülüşü ne çok özlemiştim. Gittiğimiz mekan dayımın yeri olduğu için istediğimiz kadar içmiştik. Minho biraz abartmıştı her zamanki gibi, sarhoş olmuştu. Uyuşuk uyuşuk konuştu.
"Eğer, beni terk edersen.. seni gebertirim. Anladın mı beni Han Jisung. Lan sana diyorum! Bana sırıtıyor musun sen?" dedi. Gerçekten sinirli görünüyordu ki sinirliyken çok tatlı oluyordu. Huysuz bir kedi gibi.
"Bağırma, insanlar rahatsız olacak." dedi kıkırdayarak.
"Sevgilimsin diye bana emir mi veriyorsun?"
Bir anda gözleri yaşarıd. Minho'yu ağlarken en son ne zaman gördüm hatırlamıyorum bile.
"Senin.." Elindeki soju şişesini bana doğrulttu.
"Senin annen nasıl biri?"
Gözünden bir damla yaş süzüldü.
"Annen sana hiç sarıldı mı?" dedi sakinleşerek. Ancak şimdide üzgündü. Kırgındı hiç olmadığı kadar.
Elindeki boş şişeden bardağına bir kaç damla soju boşaltmaya çalıştı, içinde kalmadığını fark edince şişeyi yere fırlattın. Camın parçalanmasıyla herkes bize baktı.
"Onun adına çok özür dilerim." dedim ve kolundan tutup onu dışarı çıkardım.
"Sahile gidelim mi?" dedim ve gülümsedim.
Kolunu kurtarıp ayyaş ayyaş yürümeye çalıştı.
"Bana tteokbokki alır mısın?" dedi çocuk gibi masum bakışlarla.
Düşecek gibi olunca tekrar koluna girdim.
"Alırım." dedim. "Önce sahile gidelim, ne dersin?"
Sahile gitmek için taksi çevirirken biranda bir yere doğru hızla ilerledi.
"Minho!" diye seslendim ona.
Bir reklam tabelasının önünde durdu. Tabelada bir kadın vardı, onu gösterdi.
"Bu kadından nefret ediyorum. Kendini ilgili bit anne sanıyor." dedi.
Elinin tersiyle göz yaşlarını sildi.
"O senin annen mi?" diye sordum.
Gösterdiği kişi Lee Jeasung'tu, oldukça ünlü bir oyuncuydu. Burnunu çekti.
"Hayır. O benim annem değil." dedi aniden sertleşen bakışlarla.
Bakışları onu öldürmek ister gibiydi, ama derinlerde bir parçalanmışlık vardı. Aniden bana dönüp gülümsedi ancak gözleri ağlıyordu.
"Gidelim." dedi.
"Eve gidelim. Çok geç oldu. Tteokbokkiyi daha sonra alalım. Olur mu?"
"Annemde hep böyle derdi. 'Geç oldu daha sonra alırım' ama asla almadı. Onunla bir anım olsun istedim, yanımdayken gülmek istedim." ağlamamak için dudağını ısırdı. Bir süre hiç bir şey demeden öylece durdu. Birden fısıldayarak sayıklamaya başladı "Herkes hata yapar, ama o asla hata yapmaz. O her şeyi kasten yaptı." tekrar tekrar söyledi. Dizlerinin üzerine çömeldi, elleriyle saçlarını yolarcasınıa çekiştirip tekrarladı.
"Herkes hata yapar, ama o asla hata yapmaz. Her şeyi kasten yaptı."
Gözümden bir damla yaş akarken yanına çömelip Minho'ya sarıldım. Onu bu halde görmek canımı hiç olmadığı kadar yakmıştı. Onu ağlarken görmek beni paramparça etti. Bir süre öyle kaldık, ağlaması dinene kadar ona sımsıkı sarıldım. Ayağa kalktık gözleri kızarmıştı ama ısrarla gülümsedi.
"Gidelim." dedi aniden. Önden yürümeye başladı. Çağırdığım taksi çoktan gitmişti bile.
"İyi olduğuna emin misin?" Bana baktı ve kocaman gülümsedi. Yanağından süzülen göz yaşını hiçe saydı.
"Gayet iyiyim." dedi.
Otobüs gelince en arkaya oturduk, hiç konuşmadı, ben de sessizliği bozmadım, bir süre sonra omzumda uyuyakaldı. Fotoğraf makinasıyla ikimizi de kareye alacak şekilde bir fotoğrafımızı çektim. Fotoğrafı ayınınca görebilmesi için çantasına koydum.Bu anıyı Minho'nun günlüğüne nasıl yazdığını merak ederek okumaya başladım.
"1994
Sevgili Günlük
Başım çok ağrıyor, dün Jisung'la içmeye gittik ve dayısı bize istediğimiz kadar, evet istediğimiz kadar soju verdi. Açıkçası kendimi kötü hissettim. Sanırım Jisung'u mahçup etti. Çok özür dilerim Jisung-ah.
Çok fazla içtiğim için sanırım sarhoş oldum, ama hayal meyal hatırlıyorum. Bana tteokbokki alacağını söyledi, ya da aldı? Sanırım otobüsle döndük. Aslında otobüsü hatırlamıyorum, sadece çantamda bu fotoğrafı buldum. Fotoğraftaki sincap yanaklarına bak..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dead Cat | Minsung ✓
RomanceDÜZENLENİYOR~ Sevgilisinin ölümünün ardından tıpatıp ona benzeyen birisiyle tanışan Han Jisung zamanla bu benzerlikler arasında kafası karışır ve ne yapacağını bilemez hale gelir.