Naneli Kahve ve Filmler

196 17 0
                                    

Minho'yla birlikte eve döndükten sonra ikimizde sessizdik.
Düşünecek çok şeyim vardı. Anlamam gereken ve kavramam gereken şeyler vardı. Bu yüzden beni kendi halime bırakmıştı.
Bir yandan deli gibi mutluyken, bir yandan kahroluyordum.
Minho yaşıyordu. Güzel. Çok güzel.
Ve hepsi bir kurguydu. Bu kısım canımı yakıyordu. Yaşadıklarımdan hangisi gerçekti onu bile bilmiyordum, belki bu bile bir kurguydu.
Tanrım bu deli edici bir şeydi.
Bazen bunu bilmemeyi, eskisi gibi hiçbir şeyi farkında olmamak istiyordum.
Etrafıma baktığımda bile neyin gerçek neyin kurgu olduğunu ayırt edemiyordum.
Şarkı çıkardığımız kısım gerçek miydi? Felix ve Hyunjin sadece kurgu muydu? Tacize uğramam da kurgu muydu?
Lino olduğunu sandığım kişiyle yaşadıklarım, hepsi gerçek miydi, sadece onun yerine Minho mu vardı? Yoksa bu anılar tamamen sahte miydi? Üniversite hayatım? O gerçek miydi?
Peki ya ailem? Onlar gerçek miydi?
Hayatım?
Hayatım sahteydi.
Bir kurguda yaşıyordum. Minho beni bu kurgudan uyandırmıştı. Ancak onunda bir kurgu olduğu düşüncesi beni öldürüyordu. Boğazımda kocaman bir yumru vardı. Ağzıma açsam bile ses çıkmayacaktı. Kalbim hala hızlıydı, dinmeye niyeti yoktu. Her şeyi kavrayabileceğimi sanmıyordum ama en azından Minho'nun iyi olduğunu ve beynimin bana karşı kurduğu bir oyun olmadığını bilmem gerekiyordu. Onca şey sahte olamazdı değil mi? Neredeyse nefes bile alamazken gözlerim yaşlarla doldu.
Minho yaşıyordu.
Belki de hiç var olmamıştı.
Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Bunu engellemek için dudağımı ısırdım. Yanaklarımdan süzülen yaşların gerçekliğini hissedemiyordum. Bir an önce birisi çıkıp tüm olanların berbat bir şaka olduğunu söylemesini istiyordum sadece.

"İyi misin?" diye sordu Minho.
"Kafam karışık. Çok fazla soru var." dedim çatlamış sesimle.
"Bana sor." dedi. "Elimden gelen her soruya karşılık verebilirim." dedi.
"Felix...ve Hyunjin..." .
"Onlar her zaman bizimle. En yakın zamanda görüşmek isteyeceklerdir. Senin için endişeleniyorlar."
"Anladım." başımı hafifçe salladım. Sırtımdan büyük bir yük kalkmış gibi rahatladım. Onlar olmadan her şey daha da kötüleşeckti.
"Şu, günlükte yazan anılar? Yani öyle bir günlük var mı?" dedim etrafıma bakınıp günlüğü ararken.
Gülümsedi. Güneş gibi gülümsedi.
"O günlüğü, anılarımızı hatırlamana yardımcı olması için verdim." dedi. "O anıları unutmanı istemedim." gözü yaşarır gibi oldu. Suçluluk ve pişmanlık vardı gözlerinde.
O anıların gerçekliğiyle hayat bulabilirdim. O anılar bana yaşama sebebi veriyordu.
"Şarkı? Peki ya şarkı gerçekten yaptık mı?"
İç çekti.
Bu kötüye işaretti.
"Bir şarkı yazdın evet ama hiç stüdyoya gitmedik. Sadece yazdığınla kaldı."
Yüzümdeki küçücük gülüşte silindi. Sorun değildi. Yapabilirdik.
"Babanın yanına, Busan'a gittik mi?"
"Babamı görmeye gittik ama babam Seul'de yaşıyor. Yani Busan'a gitmedik."
"Bu durumda amcan falan da..."
Üzgün bir suratla başını öne arkaya salladı.
"İyisin değil mi" diye sordum.
"Sorun yok. Üstünden zaman geçti." suratını işaret etti. "Bak, hiç iz kalmadı."
Sessiz kalınca iyice yanıma sokulup ellerimi avuçlarının arasına aldı.
"Sana yalan söylemek asla istemedim. Ben sadec-" sözünü kestim.
"Sana kızgın değilim. Doktorun dediğini yaptın. Yapman gerekeni yaptın."
"Yapmam gereken şeyi düzgün yapamadım. Öğrenmeni istiyordum bu doğru, ama senin için saklamam gerekirken öğrendin. Öğrendiğin için üzgün müsün?"
Gülümsedim. "Bunun cevabı yok. Mutluyum ve de üzgünüm, ama daha çok kafam karışık."
"Üzgünüm." dedi.
"Üzülmeni istemiyorum."
"Biliyorum." dedi ve bana gülümsedi.
Gözünden süzülen bir damla yaşı sildim, ellerimi yanaklarına koydum.
"Geri dönmene deydi."
"Hiç bir zaman gitmedim."
"Adın her ne olursa olsun sana aşık olacağım. İster Lino, ister Rino. Sanırım Minho'yu da kabul edebilirim. Fena değil gibi." ortamdaki kasveti az olsun gülücüklerimiz doldurdu.
Hafifçe omzumdan sarstı ve güldü.
"Minho'nun neyi varmış? Ben Lino'dan daha iyiyim."
"Kendini kıskanıyorsun." dedim.
"Belki." dedi ve o muazzam gülüşüyle bana baktı.
Gözleri parıldadı.
Ah, o parıltıyı ne çok özlemiştim. Sanki yıllardır görmüyor gibiydim.
Asla unutmak istemediğim bu surata baktım. Hala ellerimin arasında olan güzel yüzüne.
Onu yavaşça kendime çekip dudaklarını öptüm. Kollarını belime doladı ve beni iyice kendine çekti. Bacaklarımı beline doladım ve kollarımı boynuna koydum.
"Han Jisung," diye bağırdı. "sana çok feci aşık oldum."
Gözlerimin içine baktı. Bana iyice sokuldu ve boynumu öptü.
"Her parçana ayrı ayrı aşığım. Gözlerine aşığım, dudaklarına aşığım, saçlarına, kokuna, sıcaklığına... Her şeyine aşığım."
Nefesinin hissediyordum, sıcaktı ve naneli kahve kokuyordu.
"Bensiz naneli kahve mi içtin?" dedim şakacıktan kaşlarımı çatarak.
"Belki."
"Sana inanamıyorum." dedim.
"Tadına bakmak ister misin?" dedi.
Omzuna cilveli cilveli vurdum.
Bazen şakasına cilveleşirdik, ve bunu yapmayalı uzun zaman olmuştu.
"Ah, bunu sormak bile bir hataydı." dedi ve beni öptü. Naneli kahvenin tadını onun dudaklarından aldım.

Hyunjin ve Felix'i aramıştık ve öğlen beş kutu sıcak pizza ile yanımıza gelmişlerdi. Hepimiz televizyonun önündeki küçük masada oturuyorduk.
Hyunjin endişeli görünüyordu, ancak Felix öğrenmemin iyi bir fikir olduğunu düşünüyordu.
"Sana yalan söylediğimiz için üzgünüm Jisung." dedi Felix
"Özür dilemeyin. İsteyerek yapmadınız Sonuçta. Ayrıca bu konuda konuşmayalım." dedim. "Kötü hissetiriyor."
Minho arkamdan belime dolandı ve beni kendine çekti. Minho'nun kucağına yerleştikten sonra bir dilim pizza aldım.
"Korku fikmine ne dersiniz?" dedi Minho.
Felix ve Hyunjin daha çok romantik seven tiplerdi o yüzden ikiside isyan etmeye başladı.
"Korku filmlerinden bıktık. Romantik izleyelim." dedi Hyunjin.
Minho'nun gözlerini devirdiğini biliyordum.
"Romantik filmlerden nefret ederim."
"Biz de korku filminden nefret ediyoruz ancak sürekli sizin için izliyoruz." diye savunmaya geçti Hyunjin.
"Umrumda değil. Ben sevgilimle birlikte güzel bir film gecesi geçirmek istiyoruz."
"Hep siz güzel gece geçiriyorsunuz" dedi Hyunjin.
Felix ve ben birbirimize bakıyorduk çünkü ikiside birbirine bağırıyordu ve Minho'nun sesi tam kulağımdaydı.
"Korku filminden korkuyorsunuz diye bizi suçlama."
"Korkmuyorsan neden izliyorsun ki?"
Bu iyiydi.
Minho ayağa kalkıp bir yere gitti. Hyunjin boş boş onu seyrediyordu. Bir süre sonra Minho elinde birkaç kat peçeteyle geri geldi. Ne yaptığını sakince izliyordum.
Hyunjin'e doğru eğilip peçeteleri Hyunjin'in ağzına tıkıştırdı. Hyunjin bir yandan gülüyor bir yandan ağzındaki peçeteleri çıkarıyordu. Gülerken Minho'ya baktım. "Buda neydi şimdi?"
Hyunjin Minho'dan önce cevap verdi. "Sürekli böyle yapıyor. Neden sadece bana yapıyorsun."
"Çünkü sadece sen onu sinirlendiriyorsun." dedi Felix. Bu doğruydu, Hyunjin Minho'yla uğraşmayı severdi, tabi sonucu pek iyi olmazdı.
Minho tekrar yerine oturunca yine kucağına oturdum ve yanağından öptüm.
Hyunjin hemen kolunu Felix'e atıp onu kendine çekti ve dudaklarından öptü. Sonrada işler çığırından çıktı.
"Lütfen yapmayın arkadaşlar. Şu anda Lee Minho'nun evindesiniz." dedim elimle gözlerimi kapatarak.
Felix kollarını Hyunjin'in boynundan çekip kucağına oturdu.
"Özentiler." diye mırıldandı Minho.

Gece boyu iki film izledik. Bir korku, bir romantik. Bana kalırsa Minho romantik filmi sevmişti ancak gururunu korudu.
"Eh, o kadarda kötü değildi." dedi.
Hyunjin sesini değiştirip onu taklit etti.
"Hyunjin, bu seferki peçeten neyli olsun?" diye sordu Minho.
"Özür dilerim." dedi hemen.
Gerçekten korktuğundan değil sadece takılıyorduk işte.
Hyunjin ve Felix bu gece yatılı kaldılar ve dördümüz güzel ve eğlenceli bir gece geçirdik.

The Dead Cat | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin