Lino'yla birlikteliğimizin üstünden beş ay geçmişti, ve ikimizde mutluyduk.
"Han-ah, bugün hastane kontrollerim var. Sende kontrollere gitsen iyi olur."
"Hasta değilsin değil mi?"
"Gayet iyiyim. Sadece kontrol. Seninde ihtiyacın var."
"Gayet iyiyim." dedim.
"Sadece kontrol Han-ah. Çocuk gibi davranma ve bugün benimle hastaneye gel.
"Başka bir gün hallederim." dedim.
"Hadi ama. Benimle gel."
Kanepeye, yanına gidip oturdum.
"Neden ısrar ediyorsun? Altı üstü kontrol işte." diye hımurdandım.
"Yinede gitmeliyiz. Bugün gidiyoruz."
"Neden bu kadar inatçısın" diye sızlandım.
"Çocuk gibi mızmızlanma."
"Tamam anne."Birlikte hastaneye gittik. Resepsiyona gidip annem gibi ramdevumu aldı.
"Han Jisung adına doktor Yeongyu'dan bir randevu alacaktım."
Sinirimi bozuyor.
"Kendi randevumu alabilirim Lino."
"Üzgünüm. Sadece yardımcı olmak istedim."
"Teşekkür ederim."
Gülümseyip elimi sıkıca tuttu.
Doktorun odasına gidince klasik muayene işlemlerini yaptı, Lino da kendi doktoruna gitti.
"Hannie,"
İkinci aydan beri bana böyle diyor.
"Doktor Yeongyu babamın bir arkadaşı ve uzun zamandır görüşmediğimiz için konuşmak istiyor. İstersen eve gidebilirsin. Gerçekten üzgünüm seni ekmek istememiştim." dedi.
Üzgün bir suratla bakınca ona gülümsedim.
"Sorun değil. Öyleyse ben de Felix ve Hyunjin'le takılayım."
Gülümsedi.
"Nasıl istersen."
Dudağıma bir öpücük kondurup ben giderken bana el salladı.Hyunjin'i aradım
"Hyunjin, buluşmaya ne dersin?"
"Olur, uzun zamandır görüşemedik."
"Üç gün oldu."
"Biliyorum."
Sesi ciddileşti. "Sana anlatmak istediğim bazı şeyler var."
"Sorun ne?"
"Felix ve ben." dedi. Sesi berbat geliyordu.
"Hayır." dedim "Sakın ayrıldığınızı söyleme." gergin bir kahkaha attı .
"Buluşunca konuşuruz." dedi. Sesi ciddiydi ve 'hayır' bile dememişti. Siktir.
"Sen ciddi olama-"
Dııt dııt dıııt
Suratıma kapadı. Pislik.Kafeye vardığımda beni bekliyordu.
"Naber?" dedi solgun sesiyle.
"İyi." oturdum ve derin bir nefes aldım. "Anlat bakalım, sorun ne?"
Anlatmaya başladı.Hyunjin
Yağlı boya tabloma odaklanmış resim çiziyordum, bir anda kapı çarpmasıyla yerimden sıçradım.
"Lanet olsun." Felix'in sarhoş sesini duydum.
Yerimden fırlayıp yanına gittim.
"Lix?"
"Ne?"
"Sorun ne?"
Kendini kanepeye attı ve hiç bir şey söylemedi. Yanına oturdum.
"Lix, seni sarhoş eden ne?"
Felix asla sarhoş olana kadar içmezdi.
"Git başımdan Hyunjin." diye mırıldandı.
Elini tuttum.
"Bana anlatabilirsin."
"Defol Hyunjin!"
"Sen sorunu anlatsana kadar gitmeyeceğim. Biz her zaman bunu yaparız. Asla yalnız bırakmayız."
Ayağa kalkıp volta atmaya başladı.
"Seni gördüm Hyunjin." dedi. "Seni, sizi gördüm, Hyunjin." diye bağırdı.
"Kimden bahsediyorsun."
"Bilmiyormuş gibi yapma. Bu sadece sana olan nefretimi arttırır."
Kalbimin kırılma sesi kulaklarımda çınladı.
"Neyden bahsediyorsun?"
Ayağa kalkıp karşısına geçtim.
"O sikik herifle seni gördüm."
O asla küfür etmezdi.
"Kimseyle bir şey yapmadım Lix. Sadece sarhoşsun."
Odama yönelirken kolumu sertçe tututp çekti.
"Yine kaçıyorsun. Yine aynısını yapıyorsun."
"Çünkü ben buyum Felix." diye haykırdım
"Korkuyorum. Güvenmekten, insanlara bağlanmaktan ödüm kopuyor." gözlerimden birkaç damla yaş aktı.
"Bunun konumuzla alakası yok. Kendini masum göstermeye çalışıyorsun."
"Ne kadar içtin bilmiyorum ama az önce kendin söyledin. Yine yaptığımı söyledin."
"Tamam, tamam." ellerini iki yana açtı. "Şu herife geri dönelim. O kimdi?"
"Kimden bahsediyorsun?"
Kimden bahsettiğini biliyordum.
"Kaç tane var Hyunjin?" kahkaha attı.
Derin bir nefes aldım.
"Adı Jeongin."
"Hatırlıyorsun."
"Onu neden kıskanıyorsun, o benim arkadaşım."
"Aha, evet arkadaşın. Peki ben senin için neyim?"
"Seni sevdiğimi biliyorsun."
"Belki de yanıldım."
"Seni seviyorum."
"Yalan söylüyorsun." acımasız bakışları göz yaşlarıyla taçlandı.
Ona doğru bir adım atıp gözlerinin içine baktım.
"Seni seviyorum." dedim. "Seni hiç olmadığım kadar seviyorum."
"Öyleyse neden yaptın?" bana o gözlerle baktı. "Altıncı yıl dönümümüzde, işin olduğunu söyledin ve o piçin yanına gittin."
Kolundan tuttum.
"Sana asla yalan söylemedim. O gün yaşadıklarımı bilmiyorsun."
"Öyleyse neden anlatmadın?"
"Yapamadım. Bunda kötü olduğumu ve yapamadığımı biliyorsun. Kendimi açmakta zorlandığımı."
"Aptal bir bahane."
Bana sırtını dönüp dolanmaya başladı.
"O gün babam öldü." diye mırıldandım.
"Jeongin ise hastanede tanıştığım biriydi ve beni teselli etmek istedi."
"Seni teselli etmesi gereken benim. Hastanede tanıştığın bir yabancı değil."
"Her zaman yanımda olamazsın. Bunu isterdim ama olamazsın."
"Çabalıyorum." diye sert bir sesle bağırdı.
"Biliyor musun, biraz temiz hava alacağım. Bu esnada ikimizde düşünür ve rahatlarız. Yarın tekrar konuşalım."
Dışarı çıkmak için paltomu aldım.
"Geceyi onunla mı geçireceksin?"
Paltoyu yere fırlatıp hiç düşünmeden bağırdım.
"Tanrı aşkına Felix, derdin ne senin? Sana acımı paylaşıyorum ve tek derdin orada beni teselli eden bir çocuk mu?"
Derin bir nefes alıp ellerini başının arkasında birleştirdi.
"Üzgünüm." kalın sesi kulaklarımda yankılandı.
"Düşünmeden davrandım. Gerçekten üzgünüm."
Alaycı bir kahkaha atıp evden çıktım."Dostum sonda onu affetmeliydin. Kaba davrandı evet ama sarhoştu ve aptaldı. Felix ayık olsaydı asla böyle yapmazdı." dedi Han.
"Bilmiyorum ama dün akşamdan sonra yanına gitmek zorlaştı."
"Sarhoştu." diye Felix'i savundu.
"Biliyorum, ama zor işte." dedim.
Elini omzuma koyup beni teselli etti.
"Siz asla küsmezsiniz. Siz gerçekten aşkın beden bulmuş hallerisiniz."
"Teşekkürleri. Bu akşam onunla konuşacağım."
"İşte aradığım Hyunjin" diye bağırdı Han.Söylediğim gibi akşam eve döndüm. İçeriden ses gelmiyordu. Felix beni görünce ayağa kalktı.
"Hyunjin, ben dün akşa-"
"Sana anlatmalıydım. Benim hatam."
"Hayır, hayır gerçekten asıl ben üzgünüm. Her şeyin içine ettim."
"Ağzına küfür hiç yakışmıyor." diye şakalaştım.
"Dün öyle davrandığım için gerçekten üzgünüm."
Ona sarıldım.
"Sorun değil. İkimiz de hata yaptık diyelim."
"Seni seviyorum Hyunjin." diye fısıldadı.
Geri çekilip ona baktım. Gözlerim yaşardı.
Daha önce birisine hiç bağlanmadığım kadar ona bağlanmıştım. Korktuğum başıma gelmişti, ama o kadar da korkunç değildi.
Onu sevmek, ona güvenmek, onunla mutlu olmak. Hatta onunla ağlamayı bile seviyordum.
"Bende seni seviyorum."
İkimiz de tek bir ağızdan konuştuk.
"Daima ve daima."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dead Cat | Minsung ✓
RomansaDÜZENLENİYOR~ Sevgilisinin ölümünün ardından tıpatıp ona benzeyen birisiyle tanışan Han Jisung zamanla bu benzerlikler arasında kafası karışır ve ne yapacağını bilemez hale gelir.