Bölüm 20

55 3 1
                                    

Sırtım duvardan ayrıldığı için bir boşluk hissettiğimde kolumunda artık acıdığını farkettim. Bu kadar güçsüz olmaktan nefret ediyordum. Neden kızlar kas falan yapamıyordu? Bir yandan çırpınıp, bir yandan da boşta kalan elimle Can'ın elini kendi kolumdan çekmeye çalışıyordum. Nefeslerim kısa kısa ama sık olarak çoğalıyordu. Birden kolumda hissettiğim boşlukla ve gözlerimin kararmasıyla yere yığıldım.

--------------

Hala boşluktaymış gibi hissediyordum ama sırtımdan ve bacaklarımdan tutan eller uçuyormuş gibi hissetmeme sebep oluyordu.

"Asya?" diye sordu Ateş. Gözlerimi açmaya çalıştığımda sanki herşey yerinden oynuyordu. O anki bilincimle "Herşey yerinden oynuyor" diye fısıldadım. Aslında ağzımdan bu kelimelerin çıkma sebebini bilmesem de şuan sağlıklı düşünemiyordum. "Evet biz buna halk arasında 'baş dönmesi' diyoruz Asyacım" dedi ukala ve alaycı bir sesle. Ben bu durumda olmasaydım sana ne yapacağımı bilirdim-yalan bilemezdim ve hiçbirşey yapamazdım-

Yumuşak biryere sırtım değince bunun koltuk olduğunu tahmin edip iyice sindim rahat koltuğa. "Şimdi hastaneye gidiyoruz" dedi bana doğru uzanıp emniyet kemerini takarken. Kendimi daha iyi hissediyordum. En azından gözlerimi açınca 'herşey yerinden oynamıyordu'

"Kendimi iyi hissediyorum" diye çıkıştım hemen. Beni umursamadan "Ordaki çocuk eski sevgilin miydi?" dedi. Tabi ya Can. Ateş beni Can'dan kurtarmıştı. Başımı evet anlamında salladım belli belirsiz. "Ne istiyormuş?" diye sordu. Hemen "Bilmiyorum" diye cevap verdim. Gerçekten bilmiyordum. Ne bok yemeye gelmişti yanıma, neden beni zorla götürmeye çalışmıştı bilmiyordum. Can'ın böyle birisi olabileceğini düşünmemiştim hiç. Belki de gelirken çok fazla içmişti? Hayır, içki kokmuyordu. Ya da uyuşturucu almıştı?

Yüzümün önünde sallanan elle düşüncelerimden sıyrılıp Ateş'e baktım. "Hadi diyorum, in. Eğer kucağımda taşımamı sevdiysen tekrar yapabilirim" dedi muzipçe sırıtarak. Sağ ayağımı kapıdan dışarı çıkarıp ondan destek alarak kalktım. O kadar kötü değildim. Neden hastaneye gelmiştik şimdi?

İçeri girdiğimizde Ateş resepsiyona gidip "Hakan'ı görmem lazım acil" dedi. O kadar sert bir şekilde söylemişti ki kızın hayır deme şansı yokmuş gibiydi. Kız bir telefon açıp birşeyler söyledikten sonra "Hakan Bey sizi bekliyor" dedi. Ateş resepsiyonun 2 yanındaki odaya girip benim gelmem içinde bekledi. O kadar kibar ki (!) kapıdan içeri girdikten sonra bekliyor beni.

İkimizde karşılıklı koltuklara oturmadan önce Hakan beyle tokalaşıp tanıştık. Ateş konuşmaya başladı "Az önce bir baygınlık geçirdi. Ve daha önce de böyle bir olay olmuştu. Çok etkilendiği bir olayda ,korktuğunda veya üzüldüğünde belirtiler ,baygınlık ve titreme oluyor." dedi. Ben kafamda daha önceki bayıldığımı biliyormuş diye geçirirken doktor bana "Daha önce seni derinden etkileyen bir olay oldu mu? yoksa bu doğduğundan beri mi var?" diye sordu. Ateş'in ve doktorun bakışları altında cümlemi düzenleyecek kelimeler aramaya çalışıyordum. "Yaklaşık 3 buçuk ay önce falan ailemi kaybettim." dedim kısık çıkan sesimle. "Anladım " dedi Hakan Bey ve devam etti "Peki psikolojik destek falan aldınız mı?" diye sorunca birden ayağı kalkıp "Deli değilim ben" diye bağırdım. "Sadece bir kazada ailemi kaybettim. Deli falan değilim" diye bağırdım doktora karşı. Aslında psikolojik destek almayı delilik olarak görmüyordum ama söylediği şeye nedeni olmadan sinirlenmiştim.

Ateş'te benim ayağa kmamla birlikte aniden ayağa kalkınca doktorda korkmuş olacak ki o da ayağı kalktı. "Bak Asyacım demeye çalıştığım şey bu değildi. Psikolojik destek almak deli---" doktorun sözünü keserek Ateş'e döndüm ve "Gitmek istiyorum" dedim. Ateş kafasıyla doktora bir işaret yaptı ve odadan çıktık. Hastanenin çıkışına doğru yürüyorduk ve Ateş beni kolumdan tutarak durdurup "Neden böyle yaptın? Belki yardım edecek birşey yapacaktı, bir ilaç falan verecekti ya da nebiliyim başka birşey yapacaktı" dedi. Kafamı iki yana sallarken "Hayır hayır ilaç falan istemiyorum anlıyor musun? İyiyim ben görmüyor musun ha ?" diye bağırdım hastanenin içinde. Ateş kolumdan tutup beni hasteninin içerisine doğru çekiştirmeye başladı. "Ateş, ne yapıyorsun?" diye konuşmama kulak asmadan bir kapının içerisinden içeri girdik.

Tuvalete girdiğimizi gördüm ve Ateş beni aynanın karşısına getirdi. "Bak şu haline. Gerçekten iyi mi görünüyorsun? Şu haline bak Asya. Asıl sen görmüyor musun? Böyle yaparak kendine zarar veriyorsun." Dedi bağırarak. Haklıydı. Çökmüştüm resmen. Ama bunu kabul ederek güçsüz görünmek istemiyordum. Hala kollarımdan tutan Ateş'in kollarımı bırakması için hızlı bir hamle yapıp ellerinden kurtuldum. "Bırak" diye bağırdım. "Lanet olsun ! Hiçbirşeyden haberin yok. İçimdekileri asla bilemezsin tamam mı? Tek başıma kaldım zaten amacın ne? Bunu defalarca hatırlatmak mı? Yapma. " dedim bağırarak. "Tek başına değilsin" dedi hafif kısık bir sesle. "Kaandan mı bahsediyorsun? Evet belki de şuan yanımda birtek o var ama ya sonra? Hep benim yanımda mı olacak sanıyorsun? Kendisine bir hayat kurup gidecek. Ve sonuç yine tek başına kalan bir Asya" dedim. Hala bağırıyordum. "O yüzden şimdi bırak gideyim" dedim göğüsünden ittirerek. "Hayır" diye fısıldadı. Kollarımdan tuttu ve lavaboların olduğu tezgaha yasladı beni. Kendini de benim üzerime. Dudaklarıyla benim dudaklarımın üzerini örtünce sımsıcak hissettim kendimi. Karnımda oluşan boşluğun içinde bu sefer kelebekler uçuşuyordu. Bir eliyle belimden, bir eliyle de yanağımdan tutuyordu. Ona karşılık veriyordum. Beceriksizce. Kollarımı boynuna doladım ve devam ettik. Yavaşça geri çekilirken tam gözlerimin içine bakıyordu. "Seni eve bırakayım da Kaanlar merak etmesin" dedi ve geçmem için yol verdi. Hastaneden çıkıp arabaya bindikten , eve gelene kadar sessizlik bozulmadı. Arabadan inerken "Bıraktığın için teşekkür ederim" diyebildim sadece ve arabadan inip eve gittim.

Ateş'in Ağzından

Şuan deliler gibi sinirliydim. Hatırladıkça arabanın hızını daha fazla artırıyordum. Ne yapmıştım ben? Yine kendime hakim olamayıp ne yapmıştım? Sinirle direksiyona vurup bağırdım. Yapmamalıydım. Hem Asya için , hem kendim için hemde Kaan için. Kaan bunu kaldıramazdı. Bu yaptığım şeyden sonra beni birdaha asla affetmezdi. Arabayı barın önünde durdurdum. Biraz kafamı dağıtmam gerekiyordu.

Kapıdan içeri girip , uzun siyah koridoru geçip barın içine girdim. En arkadaki koltuğuma gitmek için şu lanet olası insanları geçmek, olan sinirimi ikiye katlıyordu. Geçerken ters yönden gelen 25li yaşlardaki bir adam elindeki içki bardağıyla bana çarpınca bardağın içindeki içki üzerime döküldü. Adam saçma sapan birşeyler söylerken yüzüne bir yumruk geçirdim ve yeri boyladı. Bu bana yetmediği için üzerine çıkıp yumruklarımı yüzüne geçirmeye devam ettim. Adamın bilinci kapanana kadar vurdum. Ayağa kalkınca üzerime dökülen içkinin tişörtümde oluşturduğu lekeye baktım. Ablamın aldığı tişörtümdeki lekeye baktım daha doğrusu. Bu lanet olası piç herif ablamın bana aldığı tişörtü leke yapmıştı. Bardan çıkacakken barmen masasının ordan geçip masada duran tekila bardağını alıp ağzıma götürdüm. Masaya sertçe bırakıp bardan çıktım. Ellerim üzerindeki kandan dolayı görünmeyecek haldeydi. Sadece eve gidip şu lekeyi çıkarmaya uğraşacaktım.

Ve gerçekten Asya'ya olan bu ilgimle nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum..

-----------

Merhabaa uzun bir aradan sonra ben geldim.

Vote ve yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim ✌

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cennet GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin