Bedenindeki elektrik dalgaları tüm yoğunluğuyla hücrelerine teker teker çarpıyordu. Yaşadığı karmaşanın ve bu karmaşanın getirdiği anlamsız duyguların içerisinde sürükleniyordu. Lona ne olduğunu ve bu duruma nasıl geldiklerini bile bilmiyordu. Ancak bu yakınlaşmanın bitmesini istemiyordu. Vücudunu kontrol edemediğini hissediyordu. Bir çekim, karşı konulmaz bir çekimin içine tüm hızla sürüklendiğini hissediyordu. Dudaklarına ilk kez bir insan tarafından dokunulmuştu. İkisinin de solukları hızlanıyor ve göğüs kafesleri yavaş ancak sürekli bir şekilde inip kalkıyordu. Bir an olsun gözlerini birbirlerinin üzerlerinden çekmemişlerdi. Parlak turuncu gözler ile mavinin en güzel tonunun çekimleri paha biçilemezdi. Duygularını anlatmaya hiçbir sözcüğün yeterli olamayacağını ikisi de biliyordu. Söylenecek hiçbir söz bu durumu açıklamaya uygun değildi. Tarifi yoktu. Çekim onları baştan aşağı sarıyordu. Derin havuzun ortasında duruyorlardı. Onlarca metre derinliğin ortasında iki çarpan kalp, ne istediklerinin bilinçsizce farkındaydı. Lona bu durumun devam etmesini istiyordu. Yeni tattığı bu hisler hakkında daha önce hiçbir bilgi sahibi olmadığının farkındaydı. Theodore ise efsanevi varlığı çıldırmışçasına istiyordu. Her şeyi ile onu istiyordu. Baştan sona koruyucuyu istiyordu. Ona deli gibi dokunmak ve kusursuz teninde yeniden hayat bulmak için can atıyordu. Onu öptüğü ilk anda o da koruyucu gibi yeni bir şey keşfetmişti. Bedeninde daha önce varlığını bile bilmediği bir duygunun onu ele geçirdiğini hissetmişti. Kafası karışmıştı ancak şuan için bu önemli değildi. Onu istiyordu. Lona'ya sahip olmak istiyordu. Ölmek ve yaşamak hiç bu kadar anlamını yitirmemişti. Sadece onu istiyordu. Sadece bunu biliyordu.
Yavaşça elini kaldırıyordu genç adam. Burnunun dibindeki muhteşem varlığa tüm benliği ile dokunmak istiyordu ancak onu ürkütmemesi gerektiğinin de farkındaydı. Narin yanağına varla yok arası bir dokunuş ile sürtüyordu parmaklarını. Lona neler olduğunu bilmiyordu ancak hiçbir şey yapamamıştı. Sanki olduğu yerde çakılı kalmıştı. Kendisine dokunulmasının nasıl bir his olduğunu hissediyordu. Genç adamın elinin, yüzünde bir pamuk edasıyla yumuşacık dokunuşlarla gezindiğini biliyordu. Tepki veremiyordu. Gözlerini yavaşça kapatmış ve bedeninin hissettirdiği mutluluğun ve anlamsız zevkin tadını çıkarıyordu. Dokunulmanın ne kadar güzel olduğunu hissediyordu. Hayatında bir ilk yaşıyordu üstelik bunu nefret ettiği bir insanoğlu tarafından gerçekleştiriyordu. Ancak yakınlaşmasını ve ona karşı daha nazik olmasını gerektiren çok büyük bir durum bulunuyordu. Theodore bu durumun ne kadar farkındaydı bilmiyordu ancak gerçektende onun hayatını kurtarmıştı. Bu adamın adaya geldiği ilk günden beri hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. Theodore buraya yıkımı getirmişti. Lona bunun bilincindeydi. Her şey onun yüzünden karışmıştı ancak farklı bir durum da yer alıyordu. Aynı zamanda bilinmeyen bir mutlulukta veriyordu. Gizemli ve ilginç bir insanın, adaya ayak bastığı andan itibaren bu adadaki tüm taşlar yerinden oynamaya başlamıştı.
"Çok...güzelsin..." dedi sessiz ancak boğuk bir ses tonuyla genç adam. Tüm dikkatini karşısında duran büyüleyici varlığa vererek. Kalbindeki yersiz heyecanına dikkatini veremiyordu. Bir tarafı onu deli gibi isterken, diğer taraftan vereceği tepkiden çekiniyordu. Kendisini en azından öldürmeyeceğini biliyordu fakat tehlike her zaman tehlikeydi. Hiçbir şeyin garantisini veremezdi. Ancak bir durum vardı. Daha önce onda dikkat etmediği bir şey söz konusuydu. Sakin ve huzurlu görüyordu koruyucuyu. Sessiz ve büyüleyici. Ona baktıkça, parmaklarını yavaşça ona değdirdikçe daha çok büyüsüne kapılıyordu.
"Bu kadar yeter!" dedi Lona aniden gözlerini açarak. Kalbinin ilk defa bu denli hızlı atmasından panik olmuştu. Şefkatli dokunuşlarda kendini kaybetmekten ilk defa çok korkmuştu. Bunu niye yapıyordu? Neden yapıyordu? Theodore aniden soluğunu tutmuş ve verilen tepki karşısında ne diyeceğini bilememişti. Onu öpmesi ve ona dokunması bile mucizeydi. Elini geri çekmiş ve kaşlarını hafifçe çatmıştı. Ona daha çok dokunmak isterken, bir anda her şeyin son bulmasından nefret etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Kıyılar
FantasyOnlarca yıl önce gerçekleşeceği söylenen bir kehanet... Su altı krallığının anneleri, üç büyüklerden olan Aglaopheme, Ceysi ve Thelxiepia'nın huzurunda yaşayan denizkızlarının, Ceysi'nin insanoğluna duyduğu aşk yüzünden, insanlarla su altı canlılar...