Şelalesinden çıkmaya karar verdiği an, bir saniye bile düşünmeden metrelerce yüksekten kendisini rüzgarın huzuruna bırakmış ve her şeye rağmen ayakta olduğunu düşünmüştü. Lona güçlüydü. Çok güçlü. Gücünü tüm bedeninde hissediyordu. Dönüşüm geçirdiği halde şuan ki gücü, sirenlerin sahip olması gereken güçlere sahipti. Bu durumda her zaman kendisini sorgulamasına neden olsa da, henüz verebileceği bir yanıtın olmadığının farkındaydı. Yer çekiminin kuvvetli etkisiyle sert bir iniş yaptıktan sonra gözleriyle etrafı kontrol etmeye başlamıştı. Bir süredir ortalıklarda gözükmemesinin vereceği karışıklığı tahmin edebiliyordu. Adanın koruyucusu olarak görevlerini asla erteleyemezdi. Keskin parlak gözleriyle hızla etrafı taradıktan sonra gözlerini sahildeki kız kardeşlerinin olduğu yöne doğru çevirmişti. Her zamanki gibi birlikteydiler ancak kahinin de orada olduğunu görünce durumun gittikçe ilginçleştiğinin farkına varmıştı. Aralarındaki gerilim gözle görülebilecek kadar ortadaydı. Neler olduğunu merak etmeye başlamıştı. Kız kardeşlerin bu kadar gergin gözükmesinin sebebini öğrenmek istiyordu. Bir süre sonra hızla yanlarına gitmiş ve ortamdaki gerginlik daha fazla artmadan kız kardeşlerine bağırarak, bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Ses tonundaki sertlik ve acımasızlığın vurgusu, koruyucunun oldukça sağlam bir şekilde geri döndüğünü ifade ediyordu. Korkunç ve ızdırap dolu yaraların hızla kapanması ve sağlığını kısa sürede toparlamasına şaşıran Genesis, ürkütücü simsiyah gözlerini hızla ona doğru çevirmişti. Ortamda bulunan herkes koruyucunun olaya dahil olmasıyla, seslerini kesmişlerdi. Kendra ve Marissa'nın umutla bakan gözleri, adeta parıldıyordu. Koruyucu bu şekilde karşılarında gördükleri için oldukça sevinmişlerdi. Kafalarını hızla öne doğru eğerek 'Selam olsun sana adanın koruyucusu!' diyerek onu selamlamışlardı. Genesis, kız kardeşlerinin koruyucuyu selamlamasıyla kısa sürede kendisine gelmeye çalışmış ve büyük bir dikkatle koruyucuyu selamlamıştı. Yüzündeki ifadeden şaşkınlığını saklayamıyordu. Gördüğü manzara onu şoka uğratmıştı. Aldığı kötü darbelerden sonra bu kadar kısa süre içinde toparlanmasını beklememişti.
"Hoş geldin Koruyucu! Bizde senden bahsediyorduk..." diyen kahin, kafasını koruyucunun olduğu yöne doğru çevirmişti. Lona'nın geldiğini hissedince bu durumdan memnun olduğunu biliyordu. Ada için koruyucu gerekliydi ve bu görevi en iyi şekilde Lona yerine getiriyordu. Koruyucu kahinin kendisini selamlamasından sonra gözlerini kız kardeşlerine çevirmiş ve hepsinin gece kadar karanlık olan gözlerinin içine bakmaya başlamıştı. Kahin ile olan tartışmalarının sebebi tahmin edebiliyor ve canının daha fazla sıkılmamasını istiyordu. Uğraşacağı bir sürü durum varken ekstra çıkan sorunlar onu her zaman çıldırtıyordu.
"Beni çok özlemiş olmalısınız..." dedi Lona. Sesindeki imadan duyguları fışkırıyordu adeta. Kendisini özlemeyeceklerini düşündüğü birileri bulunuyordu orada. Haklıydı da. "Birkaç gündür ortalıkta bulunmamanın sirenleri zora soktuğunun bilincinde olduğunu düşünürdüm. Yanılıyor muyum koruyucu? Yoksa rütbenin önemini yitirdiğini mi düşünmeye başladın? Aglaopheme'nin görevlerini aksattığını düşünmesini istemezsin değil mi? Bu senin için bile oldukça zor bir durum olur..." diye söylenen kahin, laflarını esirgemeden korkusuzca savuruyordu. Her zamanki üslubuyla düşüncelerini dile getiriyordu. Tepki alacağını, dikkat çekeceğini bile bile davranışlarını sergiliyordu. Sözlerinin ağırlığının bilincinde olan öfkeli kız kardeşlerden Keanna ve Marissa hızla bakışlarını, yaşlı kahine doğru çevirmişlerdi. Ağzından çıkan sözler, onlar için sabırlarını taşırmıştı. Koruyucuya ders verircesine konuşması ve çirkin fikirleri kız kardeşleri çileden çıkartmıştı. Aldıkları her nefeste ateş püskürüyorlardı. "Haddini bilmen gerektiğini kaç defa söyleyeceğiz seni yaşlı aptal kahin?" diyerek çıkıştı Marissa. Sinirleri alt üst olmuştu. Bunun üzerine hiç vakit kaybetmeden 'Ağzından çıkanlara dikkat et!' diye söylendi Keanna. Kusursuz ve güçlü bedenlerinin içindeki kalpleri hızla atıyor adeta deliler gibi çarpıyordu. Koruyucu tepkileri iyice ölçtükten sonra Genesis'in sessiz ve şaşkın yüzüne bakarak, "Size yeter dedim! Keanna! Marissa! Beni tekrar ettirmeyin!" diyerek gürledi. Sesindeki güçlü tını dalgaların yükselip, hızla kıyıya doğru vurmasıyla adeta bir uyarı niteliğini taşıyordu. Bu durum üzerine öfkeli kız kardeşler kafalarını önlerine doğru eğerek, gözlerini sıkıca kapatmışlardı. Birkaç adım geriye giderek, kahin ile olan yakın temaslarını sonlandırmışlardı. Kız kardeşlerinin geriye doğru çekilmesiyle pembe saçlı Genesis'de onların yanındaki yerini almıştı. Uyum sağlamalıydı. Her ne olursa olsun uyum sağlamalıydı. Koruyucunun boğazına bakmaktan gözlerini alamıyordu. Derin çizikler kapanmıştı ancak yerini izleri almıştı. Kabarık ve parlak izler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Kıyılar
FantasiOnlarca yıl önce gerçekleşeceği söylenen bir kehanet... Su altı krallığının anneleri, üç büyüklerden olan Aglaopheme, Ceysi ve Thelxiepia'nın huzurunda yaşayan denizkızlarının, Ceysi'nin insanoğluna duyduğu aşk yüzünden, insanlarla su altı canlılar...