Hızla zıpladı Lona. Tek hamlede şelalesine giriş yapmıştı. Bedeni hızla ısınıyordu ancak şuan hiçbir şey düşünecek halde değildi. Hesap sorması gereken sirenler bulunuyordu. "Benden habersiz bu tarz girişimlerde nasıl bulunabilirsiniz? Kendinizi ne sanıyorsunuz?" diyerek gürlüyordu adeta. Sesi tüm şelalede yankılanıyordu. Keanna ve Marissa ise karşısında dimdik duruyor ve koruyucunun hareketlerini kısık siyah gözleriyle süzüyorlardı. Eskisi gibi olmadıklarını bir kez daha belli etmişlerdi. Sanki korkuları ve duyguları alınmış gibiydiler. Tepki vermiyorlardı. Adeta birer buz kütlesini anımsatıyorlardı. En ufak bir mimik bile yapmıyorlardı.
"Kraliçemizin isteği üzerine harekete geçtiğimizi sana söylemiştik. Neden ısrarla uzatıyorsun?" dedi Keanna. Eski düşünceli, zarif halinden eser yoktu.
"Ne dedin sen?" Lona burnundan soluyordu.
"Fazla büyütüyorsun koruyucu. Adanın sorumluluğu sende olabilir ancak itaat edeceğimiz tek kişinin kraliçemiz olduğunu biliyorsun. Elçilerin ilettiği mesaj üzerine hızla harekete geçtik ve sayende işlerimiz yarım kaldı. Bunun hesabını nasıl vereceksin bilmiyorum ancak o tiksindirici insanoğullarının kanlarını toplamaya başlasan iyi edersin!" diye çıkıştı Marissa. Lona duyduklarını algılamakta zorluk çekiyordu. Az önce iki kız kardeşi de, ona bir kez daha saygısızlık mı yapmıştı? Sözlerini hiçe mi saymıştı? Tüm bu olanlar gerçekten yaşanılıyor muydu? Nasıl böyle değişmiş olabilirlerdi? Genesis için ödediği bedel bu muydu? Bir değil üçünü birden mi kaybetmişti? İnanmakta hala güçlük çekiyordu ancak geri adım atmayacak kadar da cesurdu.
"Marissa! Neler söylediğinin farkında mısın? Bu sözlerinle beni yok saydığını itiraf ediyorsun! Bunun bedeli..." dedikten sonra Keanna'nın söze girmesiyle, söyleyecekleri yarım kalmıştı.
"Ölüm mü koruyucu? Acımasız bir şekilde yakılmak mı? Hiç sanmıyorum!" diyerek tısladı. "Göster ona kardeşim!" dedikten sonra mor saçlı kız kardeşine, kafasıyla işaret vermişti.
Lona anlayamıyordu. Kendisine nasıl bu denli baş kaldıklarını bilmiyordu. Şaşkınlığından dolayı doğru düzgün tepki bile veremiyordu. Neyi gösterecekti? Neler oluyordu? Yıllardır sözünden çıkmayan kız kardeşlerin bu itaatsizlikleri ve baş kaldırılarının altındaki gücü merak ediyordu. İkisi de aynı anda kollarını öne doğru uzatarak, vahşi canlıların sert derilerinden yapılan savaşçı kıyafetlerinin kol bölgelerini yukarıya doğru sıyırıyorlardı. İşte o anda koruyucu için dünya bir kez daha durmuştu. Neden baş kaldırdıklarını anlayabiliyordu. Gördükleri karşısında nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Parlak turuncu gözleri buz kesmişti. O an nefes bile aldığını sanmıyordu. Kolları mühürlenmişti. Mühür yuvarlak bir damga gibiydi. İçerisinde ise değişik semboller bulunuyordu ancak bu mühür dövme gibi şekillerle vücuda bağlı değildi. Nefes aldıkları sürece içerisindeki şekiller hareket ediyordu. Bu mühür, diğer mühürlerin yanında sadece kraliçe tarafından yapılabiliyordu. Sadece onun büyüsünden yararlanıyordu. Bir kez daha inanamamıştı Lona. Kız kardeşlerinin acı duyguları alınmıştı. Artık acı çekmiyorlardı. Bedenlerinin içindeki ruh artık gitmişti. Boş bir kabuktan ibaretlerdi. Sirenlerinde insanlar gibi duyguları bulunuyordu ve bunların hepsi o mühür sayesinde devre dışı kalmıştı. Sadece kraliçenin kudretli asasıyla yapılan bu mühürü, yalnızca o devre dışı bırakabilirdi. Kraliçe Aglaopheme'nin de mührü sonsuza dek kapatacağını düşünmüyordu. Gördüğü kabuslar gözünün önünden hızla geçmişti. Gerçekten bir kabus muydu diyerek şüphe içinde kalmıştı. Gördüklerinden sonra artık hiçbir şey ona değişik gelmiyordu. Kız kardeşleri ile koruyucunun bağı sonsuza dek kopmuştu. Görünüşleri bile değişmişti. Kendilerinde olmamalarının sebebi belliydi. İkisi de artık yoktu. Kraliçe bunu nasıl yapabilirdi? Böyle ağır bir mührü taşımaları için bedenlerine nasıl kazıyabilirdi? Keanna ve Marissa, Genesis'in acısına dayanamadıkları için kraliçeye yalvarmış olmalılar diye düşünmüştü ancak bu sadece yalvarma ile yapılacak bir şey değildi. Kraliçenin aklından ne geçtiğini bir kez daha merak etmişti. Mühür sadece sahibine itaat eder ve sirenler arasındaki tüm üst seviyeleri yok ederdi. Koruyucunun sözlerinin onlar için bir anlamı yoktu. Onlar körü körüne kraliçeye bağlanmışlardı. Herkesten daha fazla ve daha tutkulu bir şekilde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Kıyılar
FantasyOnlarca yıl önce gerçekleşeceği söylenen bir kehanet... Su altı krallığının anneleri, üç büyüklerden olan Aglaopheme, Ceysi ve Thelxiepia'nın huzurunda yaşayan denizkızlarının, Ceysi'nin insanoğluna duyduğu aşk yüzünden, insanlarla su altı canlılar...