Kahinin sesindeki endişeden rahatsız olan Theodore, diğer dokuz genç adama dönerek, "Ne diyorsa onu yapın!" diyerek çıkışmıştı. Her zaman sakin olan kahinin, şuan ki paniğinin sebebini bilmese de, konu koruyucu olunca emirleri direk uygulaması gerektiğini biliyordu. Dokuz adam ve Theodore, kahinin söylediğini yaparak, bakışlarını hızlıca kumlara doğru çevirmişlerdi. Hemen üç metre uzaklıklarındaki hırıltılı çıkan sesleri duyuyorlardı. Lona'nın bedeni öfke ve nefret ile dolup taşmıştı ve canı acıyordu. İnsanların oluşturduğu küçük guruba bir süre keskin bakışları ile baktıktan sonra gözlerini hızlıca kahine doğru çevirmişti. Theodore önündeki su hatlarından kahinin ve koruyucunun yansımalarını izleyebiliyordu. Lona'nın nefret dolu bakışlarına karşılık kahin, kafasını yavaşça eğerek onu selamlamıştı. Kısa bir süre sonra koruyucu tıslayarak önüne dönmüş ve hızla zıplayarak, adanın en yüksek tepesine tırmanmaya başlamıştı. Theodore, Lona'nın hareketlerini inceledikçe zorluğu hissediyor ve ona karşı olan merakı gittikçe artıyordu. Elinde değildi. Yapması gerekenler vardı. Zor da olsa yapmalıydı.
"Daha ne kadar böyle duracağız?" diyerek söylendi Bailey. Sesindeki imadan sinirlerinin gerildiği belli oluyordu. Kahini dikkatle izleyen Theodore, "Sorun yok beyler. Kafanızı kaldırabilirsiniz..." diyerek karşılık vermişti. Genç adamlar hep bir ağızdan neler olduğunu sorarken, etraftaki sirenlerin yavaşça ortaya çıkmasından sonra yerleşkelerine geri dönmelerinin en doğru karar olduğunu düşünerek, ilerlemeye başlamışlardı. Kahin ise bulunduğu noktadan tek bir adım bile atmadan duruyordu. Düşüncelerinin onu meşgul ettiği apaçık ortadaydı ancak bu gün her zamankinden daha farklıydı. İnsanoğullarının peşinden gitmeyen Theodore'un merakı içini kemirmeye başlamıştı. Meraklı bakışları kahinin üzerinde geziniyordu.
"Yine tuhaf tuhaf bakmaya başladın çocuk!" dedi kahin. Sesindeki ton onun rahatsız olmasına yetmişti. Bu gün daha farklıydı kahin. Nedenini bilmiyordu genç adam ama en uygun zamanda kafasını karıştıran sorularını dile getirmeliydi.
"Konuşmalıyız..." diyerek karşılık verdi Theodore. Bu sırada insanlarla ilerleyen Bailey, bir kişinin eksik olduğunu çok çabucak fark etmişti. Özellikle aralarında olmayan adam, fark edilmeyecek gibi değildi. Zaten oldukça az kişilerdi ancak herkes kendi derdine düştüğü için etraflarında olup biten pek umurlarında değildi. Yavaşça arkasına dönerek, Theodore'un kahin ile konuştuğunu gördü. Kaşlarını hafifçe çatmıştı. Onların konuşacak neyi olabilirdi? Bilmedikleri neler dönüyordu? Theodore ne karıştırıyordu? "Heyy! Theodore? Gelmiyor musun?" diyerek seslendi iri gözlü adam. Duydukları ses karşısında kafasını hızlıca grubun ilerlediği yöne doğru çevirdi genç adam. Henüz bir yanıt vermemişti ancak Bailey cevabını bekliyordu.
"Ayın yükseldiği vakitte, çal kapımı çocuk. Ne erken, ne geç yürü karanlık sulardan..." diyerek söylenen kahin, destek aldığı sopasına tutunarak arkasını dönmüş ve ilerlemeye başlamıştı. Theodore hiçbir şey söyleyememişti. Mesaj hiç olmadığı kadar açıktı. O da, kendisiyle görüşmek istiyordu. Bu iyi bir şeydi. "Geliyorum!" diyerek seslendi cevap bekleyen adama doğru ve ilerlemeye başladı. Gruba yaklaştığı sırada, üzerinde beliren meraklı gözleri fark etmemek elde değildi.
"'Ne hakkında konuşuyordunuz?" diyerek beklemeden sordu Bailey. Huyu öyleydi. Lafı dolandırmayı sevmezdi. Theodore böyle açık uçlu bir soru karşısında ne cevap vereceğini bilemedi ancak olayın aslını öğrenmeden onlara söylememekte kararlıydı. Gözlerindeki sert bakışı koruyarak, "Bizi hemen yemeyeceklerini söyledi..." diyerek konuyu dağıttı. Bailey'nin çatılan kaşları ve dikkatli bakışları, Theodore'un anlattıklarının saçma olduğunu biliyordu. Genç adam bakışların öneminin farkındaydı. Yememişti ancak bundan fazlasını veremezdi. "Her şey yolunda mı Theodore?" diyerek tekrar etti sorusunu ancak genç adamın konuşmayacağını çoktan anlamıştı. "Sorun yok Bailey. Dün gece neler olduğunu sordum ama bu kaçık yaratıklar her zamanki gibi cevap vermekten sakındı ve kendi işime bakmamı söyledi. Bende öyle yapıyorum. Hadi diğerlerine yetişelim..." diyerek çok inandırıcı olmayan ancak kulağa mantıklı gelen bir cevap ile Bailey'nin merakını gidermişti. Akıllıydı genç adam. Doğru zamanda, doğru cümleler kurmak kadar önemli bir şeyin olmadığının bir kez daha farkına varmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Kıyılar
FantasíaOnlarca yıl önce gerçekleşeceği söylenen bir kehanet... Su altı krallığının anneleri, üç büyüklerden olan Aglaopheme, Ceysi ve Thelxiepia'nın huzurunda yaşayan denizkızlarının, Ceysi'nin insanoğluna duyduğu aşk yüzünden, insanlarla su altı canlılar...