"Ben..." dedi duraksayarak genç adam. Aklı karışmıştı. Onu gördüğü an her şey, o an geride kalmıştı. Karanlığın ortasında parıldayan bir ay kadar parlaktı teni. Gri uzun saçları parıldıyor, gözleri ise bir güneş kadar kendisini ısıtıyordu. Ona her bakışında donuyordu genç adam. Planladığı şey bu değildi. Bu olamazdı. Ona neler oluyordu böyle? Neydi koruyucuyu görünce elini kolunu bağlayan? Neden böyle oluyordu? Şuan bir tahmin bile yürütmek istemiyordu. İşte karşısındaydı. Bütün varlığı ve karşı konulmazlığı ile önünde duruyordu. Yavaşça kendisine doğru adım atıyordu koruyucu. Dikkatli ve özenli adımlarla, genç adama doğru ilerliyordu. Bir an bile gözlerini ayırmıyordu gözlerinden. Bir an bile yüzündeki ifadeyi kaçırmak istemiyordu. Kısa bir sürede önüne gelmiş ve tekrar karşı karşıya kalmışlardı. İki kalp hiç bu kadar hızlı atmamıştı o an. Kafalarındaki binlerce soru, birbirlerinin yakınlığı sonucu akıllarından o an uçup gitmişti. Aralarındaki elektrik birbirlerini her gördüklerinde daha çok çoğalıyor ve yükseliyordu.
"Sen ne?" diyerek fısıldadı tatlı bir ses tonuyla koruyucu ya da öyle duyduğunu sanıyordu genç adam. Yaptığı her harekette şehvetli bakışlar ile göz hapsine alıyordu büyüleyici sireni. Lona yapılan her şeyin farkındaydı. İnsanın kendisine zaafı olduğunu o an bakışlarından anlamıştı. Peki neden? Neden kendisine ilgi duymaya başlamıştı? Diğer insanlar gibi güzelliğinden etkilenebilirdi ama bu durum, normalin de ötesindeydi. Farklıydı. Aralarında her ne varsa baştan aşağı farklıydı. Theodore cevap vermiyordu. Bütün dikkatini ona veriyor, onu inceliyordu. Lona yavaş ancak kıvrak hareketlerle ilerlemiş ve genç adamın etrafında dönmeye başlamıştı. Tıpkı avına giden bir yırtıcı gibi davranıyor, seksi bir zarafetle çemberi tamamlıyordu.
"Neler oluyor Theodore?" diyerek söylenmiş ve etrafında yavaşça dönmeye devam etmişti. "Bir sorun mu var?" dedikten sonra, "Bana anlatabilirsin..." diye tekrar etmişti. Sesindeki o tahrik edici ton genç adamın tüylerini diken diken etmişti. Koruyucunun fısıldamalarına kulak veren genç adam, gözlerini kapatıyor ve onu etrafında bir kez daha hissetmenin vermiş olduğu zevkle derin derin nefes alıyordu. Ancak bir anda gördüğü kâbusun etkisiyle, gözlerinin önünde beliren yanık insan grubu, kısa sürede kendisine gelmesini sağlamış ve hızlıca gözlerini açmıştı. Etrafında dönen büyüleyici sirenin ne yapmak istediğini bilmiyordu ancak kendisinden geçmesini sağladığını çok iyi anlamıştı. Bir anda onu kolundan yakalamış ve bu deniz kızlarına özgü efsunlama taktiğini yarıda kesmişti. Lona'nın yüz ifadesi sertleşmiş, Theodore'un ki ise oyuncu havasına bir kez daha girmişti. Yanmakla, yanmamak arasında ince bir çizgi bulunuyordu ve bu çizgiyi aşıp aşmamak büyük bir sorundu. Ateşe elliyor ve daha sonra kendilerini geriye çekiliyorlardı.
"Bana ne yapıyorsun sen koruyucu?" diyerek ciddi ancak meraklı bir ifadeyle sorusunu yöneltti Theodore, bir şeyler döndüğünün bilincinde olarak.
"Bunu benim sana sormam gerekiyor! Bana ne yaptın sen? Neden.. neden sürekli seni düşünmek zorundaymışım gibi hissediyorum? Her ne yaptıysan geri al Theodore! Hemen bu lanet büyüyü geri al!" diyerek çıkıştı üzerine doğru yürürken koruyucu. Duyduklarına çok şaşırmıştı genç adam. O da kendisi gibi mi düşünüyordu? Bu bir mucize diyerek söylendi içinden. Demek ki kendisinden etkileniyordu. Hem de büyük ölçüde. Bu güzel bir haberdi. Gerçekten güzel miydi? Bilmiyordu genç adam. Sevinip sevinmemesi konusunda emin değildi fakat elinde değildi, çok hoşuna gitmişti. Böyle bir şeyi ondan beklemiyordu. Böyle güçlü bir duyguyu onun da hissedeceğine ihtimal vermemişti. Ne kadar da cesur diye düşündü onun için. Söyleyebiliyordu tabi yanlış anlamasını saymazsa. Yaptığı şey bir büyü değildi. Hem buna nasıl ihtimal verebilirdi? Öyle bir gücü olsa ta en başından kullanırdı. Demek ki çok fazla kafası karışmış bir durumdaydı. Koruyucunun gözlerinin içine bakan ciddi ifadesi yavaşça yumuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Kıyılar
FantasyOnlarca yıl önce gerçekleşeceği söylenen bir kehanet... Su altı krallığının anneleri, üç büyüklerden olan Aglaopheme, Ceysi ve Thelxiepia'nın huzurunda yaşayan denizkızlarının, Ceysi'nin insanoğluna duyduğu aşk yüzünden, insanlarla su altı canlılar...