Karanlık bölgeyi hızla geldi koruyucu. Yerleşkenin yaklaşık yirmi metrelik bir mesafe uzağındaydı. Burnunu yavaşça oynatmıştı. Yerleşkenin içinde sadece insanların bulunmadığı ortadaydı. Kokularını çok iyi alabiliyordu. Ancak gecenin bir vakti, kendisinden habersiz yapılan bu ziyarette neyin nesiydi? Bu nasıl bir hadsizlikti? Bedeni öfke ile doluyordu. Bunu her kim yapıyorsa cezasını çektiğinden emin olacaktı. Hızla ilerliyor ve insanların bulunduğu yerleşkeye doğru gidiyordu. Yerleşkenin ahşap kapısını iki eliyle açar açmaz, gördüklerine inanamamıştı. Keanna ve Marissa'nın liderliğinde birçok siren, sırasıyla insanların kanını kendilerine has yöntemlerle tüplere dolduruyorlardı. Koruyucunun içeriye sert bir şekilde giriş yapmasından sonra herkes büyük bir şoka uğramıştı. Onun buraya gelmeyeceğini içerideki insan veya siren olsun bunu çok iyi biliyordu. Theodore'un bakışları adeta aşkla ışıldamıştı. Sevdiği kadın gözleri önünde duruyordu. Her ne kadar ona dokunamasa da, iki gündür görebildiği en yakın mesafede bulunuyordu. Koruyucunun içeriye adım attığı sırada, kan alma sırası Theodore'a gelmişti. Bunu gören Lona'nın kafasından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibiydi. Emrindeki sirenler hem kendisinden habersiz iş yapıyorlardı, hem de sevdiği adama dokunacaklardı. Hepsinin kalplerini o an sökmemek için derin bir nefes aldı koruyucu.
"Neler oluyor burada?" diyerek tısladı koruyucu. Ses tonundaki soğukluk, ortalığı adeta buza çevirmişti. İnsanoğullarının korktukları kadar, kendisinden etkilendiklerini biliyordu. Üzerindeki şehvet dolu bakışları hissetmemek elde değildi. Sevdiği adamla paylaştığı onca özel dakikalardan sonra artık her şeyin daha çok bilincindeydi. Kan alan sirenler dahi ellerindeki işlere hızlıca son vererek, ayağa kalkmışlardı. Hepsi bir ağızdan "Selam olsun sana koruyucu!" diyerek selamlamalarını usulüne uygun bir şekilde yerine getirmişlerdi.
"Sana haber verecektik ancak..." diyerek öne atladı Keanna. Yaptığı şeyin savunulacak bir yanı olmadığı halde farklı bir tutum sergileyerek.
"Benden habersiz yapılan işlere nasıl karşılık verdiğimi bilmiyor musunuz?" diye gürledi koruyucu. Öfkesi ile odadaki herkesin titremesini sağlayarak. Theodore ise onun sinirlenmesine daha çok öfkelenmişti. Kendi ırkı ile yaşadığı uyuşmazlığın sebebini her ne kadar merak etse de, kendisine zarar verilmemesi için çabalayacağını biliyordu. Çünkü ona inanıyordu.
"Emir kraliçenin emri koruyucu! Bu gece bu insanların kan örnekleri alınacağına dair elçilerden bir mesaj gönderildi." Dedi Marissa kafasını dik tutarak.
"Bu adada olan her şeyin benim kontrolümde olduğunu size hatırlatmama gerek var mı sirenler? Karşınızda kim olduğunu unutuyor musunuz?" Lona yavaşça adım atıyor ve parlak keskin turuncu gözleri ile karşısındaki sirenleri baştan aşağı süzüyordu. Bakışları bile kalplerine korku salmasına yetiyordu. Keanna ve Marissa harici diğer bütün sirenler kafalarını aşağıya indirmiş ve koruyucunun emrinde olduklarını bir kez daha kanıtlamışlardı. Tüm bu olanlara rağmen Marissa, yanındaki sirene doğru dönerek, "Hemen başladığın işi bitir!" diyerek söylenmişti. Lona duyduklarına inanamıyordu. Kendisine karşı mı çıkılıyordu? Sözleri yok mu sayılıyordu? Bu nasıl bir hadsizlikti? Genesis'in yolundan mı gideceklerdi? Söz dinleyen ve her daim arkasında olan kız kardeşleri, artık onu görmezden mi geliyorlardı? Bu korkunçtu. Lona'nın tahmin edemeyeceği kadar korkunç.
"Sana ne söyleniyorsa hemen onu yap Lissandra! Kraliçene karşı çıkmak istemezsin değil mi? Tüm bu olanlardan ona bahsedeceğime emin olabilirsin!" diyerek çıkıştı Keanna. Bir başka darbede ondan gelmişti. Sıradaki kişi Theodore'du ve Lona'nın artık aklı başında değildi. İtaatsizliklerini ne olursa olsun affetmeyecekti. Lissandra, elindeki iğneye benzer kesiciyi, Theodore'un koluna saplayacakken, Lona hızla zıplayarak, genç adamın önüne geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Kıyılar
FantasyOnlarca yıl önce gerçekleşeceği söylenen bir kehanet... Su altı krallığının anneleri, üç büyüklerden olan Aglaopheme, Ceysi ve Thelxiepia'nın huzurunda yaşayan denizkızlarının, Ceysi'nin insanoğluna duyduğu aşk yüzünden, insanlarla su altı canlılar...