Ani bir refleksle direkt arkama baktığımda, lobide köşe bir yerde oturuyor olduğunu gördüm. Oturduğu yer bar kısmının yukarı katında kalıyordu. Bar iki katlıydı ve üst katı sanki balkon gibiydi. Yukarıdan aşağısı, aşağıdan ise yukarısı rahatça görünüyordu.
Şokla ağzım açıldığında gözlerime inanamıyordum. Kendisi tam köşede rahatça oturuyordu. Üstünde siyah, bir kaç düğmesi açık salaş bir gömlek vardı ve beyaz teni ay gibi parlıyordu. Yanında oturan, arkadaşı olduğunu düşündüğüm iki adam vardı.
Elindeki telefonla uğraşırken benim telefonuma bildirim gelmişti. Sanırım bana mesaj yazıyordu. Otur, yüz.
Önüme döndüğümde elimdeki telefona baktım.
OzgurDincer: Eee sen ne yapıyorsun?
kirmizibalikgolde: oturuyorum.
Yalan değildi, oturuyordum. Sonuçta ne yaptığımı sormuştu. Nerede olduğumu değil.
kirmizibalikgolde: anlayacağın ben de çok eğleniyor sayılmam.
OzgurDincer: Diyorsun?
kirmizibalikgolde: eh yani.
Telefonu elimden bıraktığımda ellerimi çıtlattım. Stres olduğumda istemsizce yapıyordum bunu. Neyin stresini yaptığı mı da anlamamıştım gerçi. Bence heyecanlandın.
Hayır. Heyecanlanmamıştım. Tabii tabii. Kalan şarabımı kafaya diktiğimde Pınar, süzüle süzüle yanıma gelmişti. "Öff kızım ne oturuyorsun ya!" diyerek yüksek sesle konuştu. Bağırmasıyla suratımı buruşturdum. Zaten ortam çok sesliydi, niye bağırıyordu? Ortam sesli olduğu için?
İç sesim haklılık doğururken Pınar kendine tekila istemişti. Karşıma oturduğunda, barmenin bıraktığı tekilasını elinin üzerine döktüğü tuzu yaladıktan sonra içti. Daha sonra ağzına limon aldığında yüzünü buruşturmuştu. Limonu görünce içim bir tuhaf olmuştu. Kendilerine alerjim vardı.
"Kızım efsane yakışıklı çocuklar var!" diyerek neşeyle konuştu Pınar. Omzuma dokunan elle bir an irkildim. Arkamı dönüp bu kişinin Cenk olduğunu fark ettiğimde omzuna bir tane geçirdim.
"Korktun mu kız?" diyerek yanağımdan makas aldığında otuz iki diş sırıtıyordu. Pınar'a döndü. "Bu niye besleme gibi oturuyor?" Pınar ise hiçbir şey demeden bundan olmaz der gibi başını iki yana salladı.
"Hadi artık gidelim yeter," diyerek yükseldim bir anda. İkisi bana dönüp sinsice sırıtmaya başladığında olabilecekleri az çok tahmin edebiliyordum.
"Hayır."
Cenk bir kolumdan, Pınar bir kolumdan tutup beni oturduğum tabureden kaldırdı ve deli gibi dans eden insanların arasına girdik birlikte. Onların ikisi deli gibi dans etmeye başladığında bende el mecbur ayak uydurarak dans etmeye başladım.
Olduğum yerde kıvrılarak kollarımı havaya kaldırmış kendimce dans ediyordum. Pınar da karşıma geçtiğinde beraber dans etmeye başladık.
Uzun bir süre dans ettikten sonra yorulduğum için dans eden vücutların arasından sıyrılarak eski yerime geçtim. Kendime yeniden bir şarap siparişi verdim ve bekledim.
Bir anda arkamdan yaklaşan ağır bir erkek parfümü kokusu doldu burnuma. Esmer, epey uzun boylu, yeşil gözlü bir çocuk karşıma geçip oturmuştu. Üzerinde siyah, salaş bir gömlek vardı ve altında da aynı renk pantolonu. Dağınık görünüyordu. Klasik yavşak çocuk, olmazsa olmazımız.
Asla ona dönmeyerek barmenin bıraktığı şarabımı yudumladım. Bir dikişte bitirdiğimde gerçekten susadığımı fark etmiştim. Yanımda ki çocuk barmenden pahalı bir viski istediğinde bana dönüp sırıtarak, "Selam," demişti. Geç kaldın.
Dönüp düz bir ifadeyle, "Selam," dedim ve tekrardan önüme döndüm, konuşmak istemediğimi belli edercesine. Ama çocuk anlamamış olacak ki kendini tanıtmaya başladı.
"Soner ben, dans ettiğinden beri seni izliyorum ve açık konuşmak gerekirse hoşuma gittin," diyerek konuştuğunda, ifademi düz ve istemediğimi belli edercesine sabit tutarak cevap verdim.
"Boşa çaba sarf ediyorsun, tanışmak istemiyorum," diyerek niyetimi apaçık belli ettiğimde çocuk sanki naz yapıyormuşum gibi daha da cıvıklaşmaya devam etti.
"Hadi ama," diyerek ağzını yaya yaya konuştuğunda gelen viskisinden bir yudum aldı. "Bence sen de benimle tanışmak istiyorsun. Gözlerinden aldım o enerjiyi."
Gözlerimi devirirken bu söylediğine gülmüştüm. O da sanki çok güzel bir şey yapmış gibi gözlerini kocaman açıp sırıttı. "Bak hoşuna gittim işte!"
Tam ağzımı açıp onu tekrar reddecekken bir ses buna engel oldu. "Soner?" Arkamı döndüğümde bu kişinin Özgür Dinçer olduğunu gördüğümde, şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından çıkacaktı. Ne yani bu muşmula suratlı çocuk Özgür Dinçer'in arkadaşı mıydı?
Hemen ifademi düzelttim. Özgür Dinçer bir bana, bir de arkadaşı Soner'e bakıyordu. Boyu, Soner denen çocuktan bile uzundu ve yakından daha yakışıklı görünüyordu. Ne renk olduğunu anlayamadığım gözleri karanlığın içinde adeta parlıyordu. Kaptırdık ipin ucunu gidiyoruz.
Soner gülümseyerek ayağa kalktı ve yanıma geldi. Eliyle beni göstererek Özgür Dinçer'e baktı. "Bak bu barda tanıştığım kız," dedi. Bana baktı. "Bu da arkadaşım Özgür."
"Tanıştığınıza memnun oldunuz," diyerek ekledi.
Kendimi tutamayıp güldüğümde Özgür Dinçer'in bakışları beni buldu. "Kusura bakmayın, arkadaşım rahatsızlık verdiyse," diyerek kibarca konuştu. Beklemiyordum açıkçası.
Başımı iki yana salladım. "Sorun yok rahatsız edecek bir şey olmadı," diyerek konuştuğumda başını salladı ve isminin Soner olduğunu öğrendiğim arkadaşına döndü.
"Hadi Soner gidiyoruz," dedi. "Yeter bugünlük bu kadar." Soner'in kolundan tutup onu adeta sürükleyerek götürmeye çalışırken Soner bir anda arkasını döndü ve gülümseyerek bana el salladı. Başımı iki yana sallayarak güldüğümde buradan artık gitmek istiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Haberi | texting
Genç Kız EdebiyatıOzgurDincer: Bunu kimseye duyurmazsın umarım. (03.42) kirmizibalikgolde: şansına küs. (03.42) OzgurDincer: ? (03.42) kirmizibalikgolde: çünkü ben bir gazeteciyim. (03.43) (görüldü.✓✓) OzgurDincer: Ne? (03.45)