Two

253 44 8
                                    

Koşuyordum. Yaklaşık bir saate yakındır yaptığım tek şeydi bu.
Evden kaçtığımı beklediğimden de erken fark etmişlerdi. İstemiyordum böyle olmamalıydı. "Han jisung! yer yarılsa bile seni bulacağım küçük sürtük işte o zaman seni elimden alamayacaklar" ağzımdan kaçan hıçkırığımı engelleyemedim bu sözler karşısında ne yapacaktım? İki alfaya nasıl kafa tutacaktım?

Artık nefesim yetmiyordu yine de durmadım beni bulurlarsa olacakları düşünüp daha da hızlandım, en sonunda orman yolu gözüme çarptığında oraya doğru yöneldim o an gördüm ağaçların etrafını saran telleri. Tam o an ensemde hissettiğim nefesle güçlü bir çığlık bıraktım bulunduğumuz alana, bı etkisi yoktu çığlıklarımın ,ağlayışlarımın ,yalvarışlarımın bi etkisi olmadı karşımda ki alfa beni kolumdan tuttuğu gibi sürüklemeye başladı. Pes etmedim vücudumda kalan son güçle koluna dişlerimi geçirdim "ash seni sürt-" cümlesini tamamlamasına izin vermeyen şey bendim. Son hız arkamı döndüğüm gibi kendimi oramana doğru attım.

Keskin tellerin vücudumu delip geçtiğini çok net hissediyordum yinede saçma bir uğraşla kollarımı kafamın etrafına sardım. En sonunda ağacın birine sertçe çarptığımda durdum,  şimdi kulaklarıma dolan tek ses kendi acı inlemelerimdi. Yavaşça gözlerimi açıp etrafıma daha doğrusu, yukarı doğru bakındığımda telleri kaldırıp geçmeye çalışan amcamı gördüğüm gibi ayaklandım.

Vücudumda ki acıya aldırış etmedim, üstüm batmıştı her yerimde kesikler ve eminim bir kaç saate belli olacak morluklar vardı, bu sabahtan beri hiç bir şey yememiştim ve çok fazla susamıştım. Bitik haldeydim ama durmadım.

Ormanın içine doğru hızlı olmasına özen gösterdiğim adımlarla ilerlerken neden ormanın etrafını telle sardıklarını düşünüyordum. Arkadan kulağıma ulaşan amcamın sesi, si-woo'nun bağırşları ve ağır fermonları omegamı çok fazla korkutuyordu içimden gelen tek şey bir ağacın gövdesine yaslanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaktı ama ağlamaya bile gücüm kalmamıştı. Nereye gittiğimi bilmiyordum bile, etrafımda ki ağaçlar gittikçe sıklaşıyor batmak üzere olan güneş ışınları gür yapraklardan zar zor sızıyordu. Çok sessizdi ve bu sessizlik beni daha da korkutuyordu sürekli arkama bakmaktan kendimi alamıyordum.
Artık amcamın da o iğrenç herifinde sesi gelmiyordu fermonları ise giderek azalıyordu. Orman daha da derinleşti artık tamamen kaybolduğumu kabullendim, hava kararıyordu acilen bir yol bulmam ve ormandan çıkmam gerekliydi. Çaresizce etrafıma bakıp duruyordum  ki kulaklarımı yabancı sesler doldurana kadar, hızla kendimi gövdesi geniş bir ağaca sakladım "Evet buralarda gördüm "
" Buranın sahipli bir arazi olduğunu bile bile kim girmeye cürret ediyor anlamıyorum"
"Her neyse o çoçuğu bulmalı ve patrona götürmeliyiz arazisinde yabancı birilerini görmekten nefret ediyor" sesler gittikçe benden uzaklaşırken hıçkırıklarımın duyulmaması için elimi sıkıca ağzıma bastırdım.

Neyin içine düşmüştüm ben böyle Tanrı aşkına bunları hak edecek ne yapmıştım. Sadece kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışan kimsesiz bir çocuktum ben, daha küçükken annemin beni terk ettiği gün,  babamın beni amcama bırakıp onunda çekip gidişini izlemiş yanında kaldığım lanet herifle birlikte yaşamaya başlamıştım, ki gayet sıradan bir yaşamım vardı. Kimseye bir zararım dokunmazdı bile.

Artık beni daha fazla taşımayan bacaklarımla beraber pes edip yaslandığım ağacın dibine oturdum. Dolu gözlerimi etrafta gezdiriyor sanki bir tehlike gelse kendimi koruyabilcek güçteymiş gibi tetikte bir şekilde bekliyordum.

Ama bunların hiç biri işe yaramadı, yorgunluktan gözlerimi kapattığım bir kaç saniye içerisinde alnımda hissettiğim soğuklukla hızla geri açtım. Tanrım onları duymamıştım bile ve bu nasıl olmuştu hiç bir fikrim yoktu karşımda duran  iki takım elbiseli adamı duymamamın imkanı yoktu. Birkaç saniyelik dikkatsizliğimle canımdan olacaktım şimdi de "kimsin sen ve buraya nasıl girdin" karşımda duran izdanbut gibi heriflerden biri konuştuğunda sesimi bulabilmek için sertçe yutkundum ve boğazımı temizledim "b-ben tellerin altından  yuvarlandım ve o yüz-" kurmaya çalıştığım salak saçma cümlem karşımda ki herifin sözleriyle  kesildi "siktir ordan, ne saçmalıyorsun sen buranın sahipli bir arazi olduğunu bile bile-"
"Bilmiyordum" dedim hızla kendimi açıklamak adına "yemin ederim ki buranın bir sahibi olduğunu bilmiyordum ben sadece kaçıyordum, eğer bir sahibi olduğunu bilsem önünden bile geçnezidim" söylediklerime inanmışmıydı emin değildim ama beni kolumdan sertçe tutup ayağa kaldıran adama bakınca pekte inanmışa benzemiyordu " Bu saçma bahenelerini anlatman gerek kişi ben değilim yürü şimdi".

Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin