Seven

212 39 17
                                    

Aptallık, haz etmediği bir durumdu dahası o aptal insanlara katlanamaz, konuşmaya başladıkları an susmaları için kendini bile yorabilir'di. Ve böyle basit işler için kendini yormak Lee Minho'nun hoşuna gitmeyen bir durumdu.

Bulunduğu siyah arabanın içersinde ormanlık alanı seyrederken yavaş, ama derince elinde ki sigarasından içiyordu.

Chan'la konuştuktan sonra aldığı bir kaç öğütle daha sakin hissediyordu.

Aniden telefonun bildirim sesi yükseldi sessiz arabanın içersinde, kalın kabanının cebinden çıkardığı telefona dikti bakışlarını.

Han jisung,  +90*****  numarayı 'lixie' olarak telefon rehberine kaydetti*

Bir kaç saniye ekrana baktı, derin bir nefesin ardından telefonu cebine gönderip cama geri döndü.

Yanlış bir şey yapmamıştı. Her şeyden haberi olması konusunda kararlıydı. Belki Han jisung onu pek ciddiye almamıştı ama onu koruma konusunda oldukça ciddi idi tabii bu yinede, ona hediye ettiği telefonu kendi telefonuna bağlaması hakkını vermiyordu, ama eğer ona birisi ulaşırsa ve tehdit ederse bilmek istiyordu.

Ona özel olarak gelen bildirimlere veya, telefonda ne yaptığını kontrol etmeyecekti. Sadece eğer gözüne şüpheli bir şey takılırsa bakacaktı.

Arabanın durmasıyla kafasını yanında kalan binaya çevirdi.

"Bay Lee, geldik efendim"

Şöförüne cevap vermedi, sadece omuzlarına attığı tam olarak giymediği kabanını düzeltti ve arabadan aşağı adımladı.

Evet en başta düşündüğü şey, aptal bir insanla bir kaç kelimeden fazla bir şeyler konuşmak, kesinlikle bu durumdan haz etmiyordu. Yinede birilerine onun kim olduğunu öğretmesi gerekiyordu. Bu işi en başta arkadaşına bırakacaktı, tabii daha Chan'la olan sohbetleri bitmeden evine yollanan bir çiçek buketi ve yazan not deltasını ve kendini çılgına çevirmeseydi.

"En az Han jisung kadar güzel olan bu çiçekleri kabul etmeni ve tatlı omagayı bana sunmanı teklif ediyorum Lee Minho :)"

Saygı ya da saygısızlık bu dünyada en az aptallık kadar dikkat ettiği konulardı. Fazla saygı niyetine yalakalık yapan insanlardan haz etmezdi ama nerde, kiminle konuştuğunu bilmeyen saygısızlardan ise nefret ederdi. Ve onun nefretini kazanmak pekte akıl kârı bir iş değildi.

O bir Delta'ydı ona böyle patavatsızca adıyla hitap edemez sözünün üstüne söz söyleyemez ve evine yollattığı bir buket çiçekle ve notun sonuna eklediği aptal bir gülücükle sabrını sınayamaz, çoktan benimsediği tatlı omegasına böyle sulanamazdı.

Belli ki kendini onlara çok nazik  tanıtmıştı ve belki de gerçek Lee Minho'yla tanışmalılardı.

Yavaş adımlarla, şirket kapısına ilerlerken kapının önünde ki korumların onu tanımasıyla eğilmesi bir olmuştu. Üzerinde durmadı. Bu şehir hatta bu ülkedeki çoğu iş adamının ayakta olmasının tek sebebi kendisiydi ve aynı zamanda onlara sunulan korumlarda. Bu ülke ve bu ülkeye ait her şey ona aitti.

Tabii arada böyle çürükler çıkabiliyordu, aldırış etmedi o çürüğü temizlemek için burdaydı.

Girişte masanın başında ayaklanıp ona bakan kadına bir şey söyleme  gereksinimi duymadı bile, öylece asansöre ilerledi ve 12. Katı tuşladı.

Buraya elbette tek başına gelmişti yanına birisini almasına gerek yoktu. Bu besin zincirinin en üstünde o vardı.

Oyun daima onun kurallarına göre oynanırdı.

Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin