Fourteen

178 38 27
                                    

Özgüven.

Bu kelimenin hayatımda pek bir yeri yoktu aslında, hatta hiç demek daha doğru olurdu. Yaşadığım sefil hayata ve durumuma bakacak olursak neden yeri olmadığı çokta iyi anlaşılıyordu.

Özgüvenli birçok insan tanıyıp görmüştüm şayet bunlardan çoğu yakın arkadaşlarımdı. Egolu olan çok inanda tanımıştım ben özellikle ego ve özgüven arasındaki o ince çizgiyi kaçıran bir çok insan.

Ben hiçbir zaman kendimi övmelere doyamayan bir insan olmamıştım. Çoğu kişi güzel bir yüzüm ve fiziğim olduğunu söylese bile buna pek  katılmazdım.

Hadi ama, ben hergün çalıştığım işte iğrenç bir şekilde terler okul ve kafe arasında koşturmaktan saçım başım birbirine girer, birde yeteri kadar beslenemediğim için sürekli kilo verir dururdum ve tüm bunlar bir olunca da akşam kendime baktığımda gördüğüm görüntü bir harabeden farksız olmazdı.

Egolu insanlardan hoşlanmazdım bana hep itici gelirlerdi. Özgüvenli insanların ise aurasına bayılırdım.
Bence bir yere kadar güzellikte yetersizdi sizi öne çıkaran, çekici kılan asıl şey özgüveninizdi. Bunu şu an aynadaki yansımama bakarken daha net anlıyordum.

Çok az bir süre bile olsa Lee Minho'yla yaşamak bana iyi gelmişti. Çoktan bir kaç kilo almış önceki çelimsiz görüntümden biraz olsun sıyrılmıştım. Şayet Minho'nun yemek konusunda ki takıntısını göz önünde bulundurursak daha çok kilo alacağıma kesinlikle emindim.

Ve Lee Minho'nun yanındayken gördüğüm ve en net şekilde hissettiğim bir diğer şey ise onun özgüveniydi. Nerde ne yapacağını, nasıl konuşacağını o kadar iyi biliyordu ki, kendinin o kadar farkındaydı ki.

Aklıma dolan bir kaç görüntüsüyle birlikte derin bir iç çekmeden edemedim, tamam evet o herif belki Yunan Tanrılarına taş çıkartacak derecede iyi olabilirdi ama kesinlikle bu kadar kolay pes edemezdim. Özellikle dünkü konuşmamızdan sonra artık istesemde dönemeyeceğim bir yola ilk adımlarımı atmış kendimle beraber en yakın arkadaşımı da bu yola sürüklemekten asla kaçınmamıştım.

O yüzdendir ki şu an hayatımda ilk defa hissettiğim özgüven kırıntılarına sıkı sıkı tutunuyordum, ilk defa aynadaki görüntüm bu denli hoşuma giderken hemen arkamda gerginlikten tırnaklarını kemiren arkadaşımla beraber derin bir nefes verdim.

Sanki dünyanın sonu geliyordu.

Gerçi Lee Minho'yu kızdırmak dünyanın sonunu getirebilirmiydi ki?

Belki.

Emin değildim.

"Felix emin ol ortada  bu kadar gerileceğin hiç bir şey yok"

Var ama o bunu bilmesede olur.

"Jisung bak, bunu yapmak istediğinden emin misin?"

Değilim, ama önemi yok.

"Kesinlikle" karşımda gerginlikten ecel terleri döken arkadaşıma şirince gülümseyip aynaya geri döndüm.

"Kesinlikle" karşımda gerginlikten ecel terleri döken arkadaşıma şirince gülümseyip aynaya geri döndüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin