Five

215 39 9
                                    

Yüzüme vuran güneş ışıklarıyla rahatsızca yerimde kıpırdandım. Rahat ve sıcak olan yataktan asla kalkmak istemiyordum, uzun süre sonra böylesine rahat bir yerde uyumak iyi gelmişti gerçekten.

Yinede bugün bu evden ayrılacağım icin çok oyalanmamam gerektiğini bilerek doğruldum sıcak yataktan.
Acelem yoktu, ama yinede Felix'i aramam gerekiyordu, eminim meraklanmıştı. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez, her saniyemizi birbirimize anlatmaktan çekinmezdik. Bu yüzden ona ulaşmam gerekiyordu.

Kalktığım yatağı topladığım gibi banyoya geçtim sıcak bir duştan zarar gelmezdi, hem bu evde bunu sorun edecek biri de yoktu. Aldığım duş tüm algılarımı açmış, iyice ayılmamı sağlamıştı.

Banyo dolaplarının birinden düzgünce katlanmış bir bornoz alıp üzerime geçirdim. Hızlı olmaya özen gösteriyordum acilen üzerime giymek için bir şeyler bulmam gerekiyordu. Onlarca Alfa'nın ve en önemlisi koskoca bir Delta'nın bulunduğu bir evde bornozla dikilmek çokta isteyeceğim bir şey değildi. Yeterince güvenli hissetmiyordum.

Büyük dolabın önüne ilerlediğim gibi kapağını açtım. Boş olmasını bekliyordum, içerisinde pahalı onlarca markanın kıyafetlerinin olmasını değil.

Basit beyaz bir t-shirt ve siyah bir pantolon geçirdim üzerime. Hiç biri bana ait olmayan bu kıyafetlerden abartılı bir şeyler giymek istemiyordum. Kıvırcık saçlarımı kurulamak için tekrar banyoya girdim, saçlarımı kuruturken bir yandanda rahatsızca yerimde kıpırdanıp duruyordum.

Bu eşyaları bu kadar rahat kullanmak canımı sıkıyordu. Hiç bir şey bana ait değildi ve onları dilediğimce kullanabiliyordum. Rahatsız ediciydi.

Merak ettiğim başka bir şey ise kimsenin gelmemesiydi. Uyandığım ilk andan beri kendi çıkardığım sesler harici ev derin bir sessizlik içerisindeydi. Çok mu erken kalkmıştım? Duvarda ki saate kaydı bakışlarım, nerdeyse öğlen oluyordu geç bile kalkmıştım.

Son kez odada göz gezdirip dışarı çıktım, bu sefer kaybolmadan merdivenleri bulabilmiştim. Merdivenlere geldiğimde bile ev çok sessizdi, kimse yaşamıyormuş gibiydi, ürkmeme sebep oldu bu derin sessizlik, adımlarımı hızlandırdım.

Aşşağı inip yerini bildiğim tek yere, salona doğru ilerledim.

Nefes kesiciydi. Tekli koltukta oturmuş elinde ki kitabı dikkatle ve çattığı kaşlarıyla okuyan bu kızıl herif, kelimenin tam anlamıyla nefesimi kesmeye yetiyordu.

Tek eliyle tuttuğu kitabını okurken, diğer elinde ki kahvesinden yavaş yavaş yudumluyor çatılı kaşları bir saniye olsun düzelmiyordu. Oturduğu yerde öylesine dik bir şekilde oturuyordu ki istemsizce kendimi düzeltme ihtiyacı hissedip sırtımı dikleştirdim. O ana kadar kambur durduğumun farkında bile değildim.

"Bir yerlerde sessizce dikilmeye ne kadar da meraklısın öyle"

Aniden konuşmasıyla sıçardım. Ah şu iki günde gereksiz bir tedirginlikle en ufak sese bile tepki gösteriyordum.

Yavaşça ona doğru ilerledim, dikilmeye meraklı değildim de o her seferinde  bir öncekinden daha çekici bir şekilde çıkıyordu karşıma. Duruşu, kıyafet seçimi bile muazzamdı. Üzerinde ki beyaz gömleği, siyah bol pantolonu ve rugan ayakkabılarıyla muazzam bir görüntüydü.

Ve o tekli koltuk kesinlikle favorisi olmalıydı. Onu ne zaman salonda görsem her seferinde orda oturuyordu. Bir kral gibi gözüktü gözüme birden öylesine heybetli duruyordu ki olduğu yerde. Oturduğu yerden koca bir ülkeyi yönetebilirmiş gibi hissediyordum.

O bir delta jisung. Tabiki böyle gözükecek, hem mantıken krallık sistemi hâlâ devam etseydi kral o olacaktı.

Doğruya o yüz yılda bir doğan türdü sonuç olarak.

Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin