Twenty

90 16 7
                                    

Edebi konuşmaları sevmezdi, edebi konuşamadığınıda düşünüyordu. Zihni hiç bir zaman karmakarışık olmamıştı her zaman bir düzen ve uyum içerisindeydi. Kelimeleri toplamakta güçlük çekmez insanlara söyleyeceği şeylerden çekinmezdi. Her daim dobra ve sert kişiliğiyle bilinir kendinden taviz vermemesiylede insanlara karşı koca bir duvar örerdi.

Lee Minho.

Bu zamana kadar duvarı yıkmayı bırakın ,duvara yaklaşan herkesi yok etmekten tek bir saniye şüphe duymamıştı. Kuralları seviyordu, düzen hoşuna gidiyordu ve karışıklığa tek bir saniye olsun tahamül'ü yoktu. Gürültüden nefret ediyordu, pislikten, düzensizlikten.

Çünkü tam olarak pisliğin ve gürültünün içinde doğmuştu. Doğduğu ilk yıllarda içinde olduğu aile'de dünyaya gelmesinden olacak büyük sevinçler olmamıştı. Aksine Lee Minho bir süre saklanılmıştı, o bir süreliğine hapsedilmişti.

Evlerinin bodrum katına.

Bir delta'nın doğuşu demek bolluk bereket ve ülkesi için sayısız başarı ve mutluluk demekti.

Öte yandan bir deltanın doğması kan, vahşet, ve ölüm demekti.

Doğan bebeğin iki yolu vardı ülkesini, ailesini refaha kavuşturmak ya da yok etmek.

Doğan bebek Lee ailesinin ikici oğluydu, doğduğu eve bir bomba misali düşüvermiş tüm aile üyelerini mutlak bir paniğe sürüklemişti.

Çünkü Lee Minho normal bir gecede dolunayın altında doğması beklenen bir bebekti ay'ın kırmızıya boyanıp  tüm geceyi zifiri karanlıkta bıraktığı bir gecede değil. Anlamı açıktı gelen bebek ölümdü gelen bebek yaşanacak vahştin habercisiydi. Annesinin karnını parçalayarak genç kadının kanını akıttığında daha gözlerini bile açmamıştı.

Bayan Lee'nin ölümden döndüğü bu doğum onların hiçbir zaman mutlak gururları olmamıştı.

Lee Minho doğduğu izbe bodrum'da bakılmıştı. Kimsenin bebekten haberi yoktu yetersiz şartlar ve koşullara rağmen bebeğin hızla büyümesi ise işin cabasıydı. O ailesinin ufak sırrı olarak kalması gereken bir bebekti.

Büyüdüğü bodrum katında kendine bir yaşam alanı oluşturması kısacık bir zaman dilimine tekabül ediyordu çünkü o minik bir çocuk dahi olsa içindeki güç asla onu terk etmiyordu.
Gücü hafife alınamazdı.

Ya da öfkesi.

İçindeki amansız gücü ehilleştirmek onun için o kadar zordu ki içinde sürekli öldürmesini parçalamasını söyleyen bir ses varken normal bir çocuk olması onun için imkânsız hale geliyordu. Bir abisi olduğunu biliyordu ama onu iki defadan fazla görmemişti. Henüz 6 yaşında olmasına rağmen etrafta olan her  şeyin farkındaydı. Saklandığını biliyordu ama kimden ve neyden olduğunu bilmiyordu. Kokusunun ortaya çıkmaması için hergün olduğu oda içerisinde yakılan çöpleri de biliyordu ama neden kokusunu gizlemesi gerketiğini bilmiyordu.

İçinde olduğu kargaşa ve bilinmezlik ise onu daha da öfkelendirmekten başka bir işe yaramıyordu.

Birilerinden farklı olduğunu, alfa olan babası içeri girip ona baktığında korkuyla titreyen göz bebeklerin'den anlıyordu. Annesi ise muammaydı babasına bir kaç kere yaklaşmış olsa bile o kadına asla yaklaşamıyordu ona ve kardeşine yaklaşması yasaktı.

Genç kadın tüm güzelliğiyle karşısında dikilirken ona yaklaşmak, sarılmak istiyordu yapamamıştı ona yaklaşmaya çalıştığı ilk an yanan ateşin içinden alınıp yüzüne doğru fırlatılan bir plastik parçası ise ona asla yaklaşamayacağı'nın bir kanıtıydı.

Yüzüne atılan plastik yanağını sıyırıp saçının ucunu az da olsa yakarken olduğu yerde durmuştu daha sonra kadının sert sesi ve tokadı gerçekliğin en hakikisiydi.

Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin