Eleven

230 38 18
                                    

Bazen hayat hiç beklemediğimiz anda beklenmedik hamleler yapar ve bizim ne halde olduğumuzu umursamadan bizi o hamleler içinde boğardı.

Mantıklı düşününce yaşadığım şeyler korkunçtu, ve belki de daha da korkunçlaşacaktı. Ben o ormana dalarken hiç bir umudum yoktu ikiside alfaydı eninde sonunda beni yakalayacaklardı. Her şey daha da kötü olacak istemediğim bir hayata mahkum edilecektim.

Olmamıştı. Ben o ağaca sırtımı yasladığımda, o herifler bu eve gelip beni götürmeye çalıştığında hiç umudum yoktu.

Ama bugün ki durumum tamamen farklıydı, kaçtığım iki adam, kaçtığım iki alfa benden güçlü iki herif vardı.
Ve ben onlardan kaçıp içerisinde bulunduğumuz yüzyılın en güçlü ve tehlikeli adamına sığınırken ne düşünüyordum bir fikrim yoktu açıkçası o anlarda düşünme yetim pekte bende değildi.

Şimidi burada vücuduma vuran sıcak su eşliğinde aldığım duşta boğulduğum düşüncelerim ise ne kadar doğru ne kadar yanlış bir fikrim yoktu bile.

Belki de kendimi farklı şeyler düşünmeye itiyordum. Yediğim daha doğrusu Minho'nun bana yedirdiği yemeğin üzerinden yirmi dört saat geçmesine rağmen hâlâ tek düşündüğüm o anlardı.

Biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı ama gelin görün ki bu gibi güzel aktiviteler son bir ay içerisinde kesinlikle bana haram olmuştu.

Ne zaman gözümü kapasam, bana yaklaşan bedenini vücuduma değen dudaklarını, acımadan derime geçirdiği dişlerini düşünmek. Kesinlikle güneylerime akıl almaz sızılar yolluyordu. İnatla beni kışkırtan omegama rağmen büyük bir ısrarla asla kendime dokunmuyordum. Çok çok utanç vericiydi Tanrı aşkına herif aşağıda iken ve ben onun evinde onu düşleyerek kendime mi dokunacaktım. Bayılırdım utançtan.

Tüm bu düşüncelerime tezat bir şekilde ısısı daha da artan vücudum beni tamamen bozguna uğratıyordu.
Kızgınlığımın bitmesine az kalmıştı ve bu son anlar belki sakin geçer diye umut ediyordum.

Başımdan aşağı akan suyun dercesini biraz daha düşürdüm zaten yanan bedenime birde sıcak su iyi gelmiyordu.

Zihnimde dönüp duran görüntüler hiç iyi değildi hem de hiç.
Derin ses tonu, taptığım kızıl saçları, kuzgun karası gözleri, beni kucağına aldığı,öptüğü hatta benimle oynadığı bir kaç an daha. Tüm bunları düşünürken sakin kalmam imkânsızdı bundandır ki, ellerimden birini göğüslerimden aşağı sürte sürte güneylerime indirmem kısa sürmüştü.

Ona diyordum ama bende dengesizdim, kendime lanetler ediyordum eğer Minho en ufak bir sesimi daha duyarsa kendimi asabilirdim bile.

-

"Yani, bu konuda ne yapmayı planlıyorsun."

"Onu yanımda tutmayı planlıyorum,  gitmesine izin veremem."

Geniş bahçede oturmuş karşımda ki arkadaşımla konuşurken elimdeki kahveden büyük yudumlar alıyordum.

Yarım saat öncesine kadar onu geniş salonumda ağrılıyordum, ta ki birden artmaya başlayan fermonlarla beraber bahçeye çıkmıştık.

"Sorun şu ki azalan fermonları kızgınlığının çoktan bitmeye yakın olduğunu gösteriyor"

Bu da demek oluyordu ki onu yanımda tutmam daha da zorlaşacaktı çünkü bilirsiniz ondan en başta sadece kızgınlık boyu benimle kalmasını istemiştim

Karşımda kahvesini içen adama çevirdim gözlerimi.

"Onu, seninle kalması için ikna edemez misin?"

"Çok inatçı kabul etmeyecek, aslında bende hâlâ biraz zaman olduğunu düşünüyorum ama evleri ayırmak onu açık bir tehlikeye atmak demek bunu da biliyorum."

Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin