One

421 40 4
                                    

Hani bazen olur ya düşünmekten kafayı yiyecek gibi olursunuz o an yeryüzünde ki her şey sinirlerinizi bozar, yıpratır, şu an.

Şu an tam olarak o zaman dilimi içrisindeydim karşımda bana bir şeyler saçmalayan adama daha fazla tahmmül edemiyordum, bende kafasını duvara sürtme isteği yaratıyordu her kelimesi. Alt tarafı siparişi biraz gecikmişti ne vardı bunda bu kadar büyütecek? Asla beni dinlemiyor bağırıp çağırmaya devam ediyordu. Tam ağzımı açıp tekrar özür dileyecektim ki arkadan gelen sesle hızla gözlerimi yumdum bir bu eksikti tam şu an.

Patronumu severdim tatlı , anlayışlı bir adamdı aramızda gayet iyiydi şu son bir haftaya kadar. Son bir haftayı ona da kendime de zehir etmiştim. Sürekli bir şeyler kırıp döküyor, olur olmadık zamanlarda diğer çalışanlarla ve müşterilerle tartışıyordum. Bu ise son noktaydı artık bana daha fazla tahammül edemiyordu. Haklıydı hemde sonuna  kadar haklıydı yavaşça arkamı dönüp patronumla göz göze geldim, sinirliydi öyleki sinirden yüzü kızarmış sert fermonları etrafımı sarmıştı.

Öylece ona bakmaya devam ediyordum "Kaçıncı ha? Bu haftaki kaçıncı bu Han jisung. Bana bir açıklaman var mı?"
Ağzını açar açmaz onunda bana bağırmasıyla iyice korkup içimde kenara köşeye saklanan omegam benide tedirgin ediyordu "Dinleyin bay kim benim bir suçum yok bu sefer, yemin ederim sadece sipariş biraz gecikti ama-"
Cümlemi bitirmeme izin vermemişti bile  "Hayır, daha fazla dinlemek istemiyorum bu hafta yeterince sabrımı taşırdın eşyalarını al ve burayı derhal terk et jisung. Seni daha fazla burada görmek istemiyorum"

Bu kadardı diyeceklerini demiş yüzüme dahi bakmadan müşterisinin yanına gidip özür dilmeye koyulmuştu, bende yıpranan sinirlerim ve dolan gözlerimle öylece kafenin ortasında dikiliyordum ki etraftaki insanların bana bakıp fısıldaşmaya başlamasıyla silkelendim ve hızla personel odasına yöneldim.

Üzerimde ki önlüğü yırtmak istercesine çıkarıp kapının arkasına astım. Çok eşyam yoktu hızla ince hırkamı ve sırt çantamı alıp kafeden çıktım. Zaten yeterince yorgundum dün tüm gün amcamın berbat halde bıraktıgı evi temizlemeye uğraşmış, bugün ise okuldan sonra kafeye gelmiştim. Sıradan bir gün olmasını ve hızla işimi bitirip eve dönmeyi bekliyordum üç beş kuruş aldıgım tek yerden de kovulmayı değil.

Ağlamak istiyordum, amcam kızacaktı, bağırıp çağıracak beceriksiz olduğumu yüzüme vurarak beni ve zaten yeterince mahvolan omegamı daha da mahvedecekti. Ama öyle olmadı. Yıkık dökük evin önüne geldiğimde sakince kapıyı çaldım, biraz sonra amcamın huysuz homurtularını ve sert adım seslerini duyduğumda istemsizce birkaç adım geriledim. Bir kaç saniye içinde kapı sertçe açıldı ve yeni uykudan uyandığı belli olan amcam göründü, derince yutkundum nasıl söyleyecektim? " Jisung! Bende seni bekliyordum sana harika bir haberim var hadi uyuşuklanmada içeri geç" işittiğim sözlerle kaşlarım çatıldı harika bir haber? Sanmıyordum amcamın bana en harika haberleri daha fazla iş olurdu her zaman. Bu seferki neydi merak etmiyordum doğrusu.

Ayakkabılarımı çıkardım ve dün saatlerce uğraşıp temizlediğim evin bu günkü haline baktım, bok gibiydi yine her yer. Derin bi nefes alamayacağım kadar da kötü kokuyordu içersi "Han jisung! Gel artık şuraya" kapıyı örtüp salona geçtim. Tekli koltukta yayıla yayıla oturan adamın hemen karşısında ki kolduğa oturdum" Biliyorsun sana bir arkadaşımdan bahsetmiştim si-woo'yu hatırlıyorsun değil mi?"
Diye sorduğunda kimden bahsettiğini anlamam saniyeler sürmüştü o lanet herif.
Bulduğu her yerde, ilk fırsatta beni sıkıştırmaktan ve rahatsız etmekten asla çekinmiyordu. " Evet hatırlıyorum evet, ne olmuş ona" umarım gebermiştir.

" Bak ji sen genç ve güzel bir erkeksin, herkesin sahip olmak isteyeceği bir bedene sahipsin ve biliyorsun ki durumumuz pek iç açıcı değil. Çalışıp eve getirdiğin para artık yetmiyor. Bunca yıl sana baktım bunun bir karşılığı olmalı değil mi?
si-woo bugün buraya geldi ve bana bir teklifte bulundu ve bende bu teklifi kabul ettim ji"

Sözlerini bitirdiğinde kaşlarım çatılmış, kalbim hızlanmaya başlamıştı biliyordum bu sözlerin sonunun nereye varacağını çok iyi biliyordum hemde. İkisi de şerefsizdi ikisinden de her şeyi beklerdim ve amcamın sanki çok haklı bir konuşma yapıyormuşçasına kullandığı mimikler bile midemi bulandırıyordu. "Ne teklifi amca ne demek istiyorsun?"
" Hadi ama neyden bahsettiğimi sende çok iyi biliyorsun jisung anlamamazlıktan gelme. Si-woo bu akşam gelecek ve sende onunla gideceksin itiraz kabul etmiyorum. İşin sonunda alacağımız parayı düşün sadece bir gece onunla tek bir gece geçireceksin, kendini buna hazırlasan iyi olur Han jisung."
Bu kadardı sanki çok normal bir konuşma yapmış gibi benden de çok normal bir tepki beklemişti. Oturduğum yerden kalkıp odama geçtim. Yapamazdım o iğrenç herifle sırf para için yatamazdım her şeyden önce kendime ve omegama böyle bir şey yapmaya hakkım yoktu. Kendi düşüncelerimde boğulduğum bir saatin sonunda kapı çaldı hızla yerimden kalktığım gibi odamın kapısına koşup kilitledim ve kulağımı kapıya yaslayıp dinlemeye başladım.

"Ona bir gece olduğunu söyledim işte uzatmada parayı ver bu gece onu götürürsün ve bir daha geri yollamazsın olur biter" amcamın söyledikleriyle gözlerimi irice açtım daha amcamın  söylediklerini hazmedemeden onun iğrenç sesini duymam bir olmuştu."Ben diyeceğimi dedim Bay han o çocuk bu gece benimle gelecek ve bir daha yanımdan ayrılmayacak bu işte bir pürüz istemiyorum yoksa sana verdiğim paraları unut" dolan gözlerim ve delicesine çarpan kalbimle orda öylece kalmıştım hızlı düşünmeliydim bir yol bulmam gerekiyordu bir yolunu bulup hemen bu evden çıkmam gerekiyordu. Hızla yanağımı kapıdan ayırdım ve dolabıma yöneldim, üzerime dolapta bulabildiğim en kalın kıyafetlerimi geçirdim ve montumu aldım. Tam yatağın üzerinden telefonumu alacağım an kapım sertçe yumruklandığında kalbim ağzıma geldi" jisung, si-woo geldi seni bekliyor ne halt ediyorsun bunca saattir?" iğrençti, amcamın sesi midemin bulanmasına ve daha da korkmama yol açıyordu. Kendimi toparlamam gerekiyordu, hızla göz yaşlarımı sildim ve boğazımı temizleyip konuştum "Bana bir saniye ver amca iyice hazırlanmam gerek" sesimi duymalari için biraz bağırdım ve bu sırada hızla yatağın üzerindeki telefonumu cebime sıkıştırdım.

Odamın camına yönelip aşsağı baktım odam arka tarafta kalıyordu, bu yüzden o aptal herifin adamlarını veya arabasını göremiyordum yinede beklemedim hızla camı açıp aşağı atlamam çok uzun sürmedi. Ayaklarım yere değer değmez sessiz olmaya özen göstererek evin etrafında dolanıp arka caddeye çıkan yola saptım ve adımlarımı hızlandırıp var gücümle koşmaya başladım.

"Nereye gittiğimi bilmiyordum ayaklarım benden habersizce hareket ediyordu yine de durmadım bu yolun sonu beni ya ölüme ya da istemediğim bir herifin kollarına atacaktı.

Ama olmadı, her ikisi de olmadı ve ben bu yolun sonunda hiçte pişman olmayacağım bir yabancının kollarına düştüm.

Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin