Three

237 42 24
                                    

Heyecan, gerginlik, mide bulantısı, saatlerce ağlama isteği. Ve daha çok gerginlik şu an içerisinde bulunduğum salonda hissettiğim tüm duygular bunlardan ibaretti karşımda rahatça dikilen adamın göz hapsinden ayrılamamıştım henüz

Dışarıda ki bağırışmalar git gide artıyordu. Si-woo'nun bağırışlarının yanına amcamın sesi de eklenmişti nerden bulmuşlardı burayı, beni bilmiyordum.

Mantıklı düşününce koca orman içersinde ki tek malikâne buydu. Ya da yol boyu korkudan kontrol edemediğim fermonlarımda olabilirdi. "Misafirlerimizi içeri davet edin" Ben düşüncelerim de dalmış gitmişken söylediği sözler kendime gelmemi sağlamıştı, İrkilerek, korku dolu gözlerimi ona çevirdiğim gibi kafamı hızla iki yana salladım.
"Hayır, l-lütfen içeri alm-" cümlemi tamamlayamadan koca malikânenin kapısı sertçe kapandı. Hızla oraya doğru döndüm ve döndüğüm gibi de üzerime doğru hızla gelen amcamı görmem bir oldu.

Kalbim korkuyla sıkıştı, ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım ve bir kaç adım geriledim. O sırada bana doğru gelen amcamı birkaç adam tutup engelledi.

"Seni orospu çoçuğu! Bunca yıl sana baktım bunların karşılığı bu mu ha!"

Tükürürcesine konuşup tekrar üstüme doğru atıldı. Artık tamamen hıçkırıklara boğulmuştum, ne yapacağımı bilmeden orda öylece dikiliyordum.

"Benim evimde, benim tatlı davetsiz misafirime, sesini yükseltme cürretinde bulunuyorsun öyle mi?"

"Bakın beyefendi sizi rahatsız etmek istemeyiz bu yüzden çoçuğu alıp gidelim ve daha fazla zorluk çıkmasın."

Kızıl saçlı adamdan sonra konuşan si-woo'yla kaşlarımı çattım. Tam konuşmak için ağzımı aralamıştım ki benden önce davranan si-woo'nun sözleriyle şok olmuştum.

"Bu omega benim eşim, yolda ufak bir tartışma yaşadık ve ah bilirsiniz klasik omegalar her şeyi büyütmeyi çok severler. Ne olduğunu anlayamadan birden kaçtı tüm olay bu sandığınız gibi bir durum yok ortada"

Sakince ve tane tane konuşan adama şokla bakıyordum o kadar nazik ve ikna ediciydiki kızıl adamın ona inanması çok olası bir durumdu. Ya da ben bu adamı çok fazla hafife alıyordum.

"Öyle mi? Ben ortada bir eş göremiyorum ama, ne boynunda bir mühür ne de parmağında bir yüzük.
Gördüğüm tek şey karşınızda korkudan titreyen bir çocuk"

"Bakın sizi temin ederim. Ben onun amcasıyım ve onlar gerçekten evlenmek üzer-

"Hayır" diye bağırıp konuşan amcamı susturdum ve beni bu durumdan kurtarması için yalvaran gözlerle kızıl adama döndüm. "Bu herifle evlenmeyeceğim, yalan söylüyorlar! Bu adam bana zorla sahip olmaya çalışıyor" sözlerim biter bitmez amcam onu tutan adamlardan kurtulmuş hızla üzerime gelip bileğimden yakaladığı gibi beni dışarıya sürüklemeye başlamıştı.

"Hayır!" Çığlığım evin içinde yankılandı arkamı dönüp orda öylece kaşları çatık bir halde dikilen adama doğru fısıldadım. "Lütfen, yalvarırım beni onlara verme"

Bu sözlerimden sonra hiç bir şey demedi. Bende aniden duran amcam yüzünden önüme döndüm, döndüğüm gibi de gördüğüm görüntüyle donakaldım.

Onlarca silahlı adam, ve tüm silahlar beni tutan amcama ve az önümüzde ki si-woo'ya doğrultulmuştu. "Bırak" dedi arkamda ki kızıl saçlı kurtarıcım "çoçuğun kolunu bırak." Hipnoz olmuşçasına kolmu bırakan amcamla bir kaç adım gerilediğim de tekrar salonda sesi duyuldu. "Gel" dedi sakince gözlerini üzerimden çekmezken. "Yanıma gel hadi" Durmadım. Ya da düşünmedim hızla ona doğru koşturdum arkasına gizlendim, korkudan titreyen ellerimi ise onun siyah gömleğine sardım.

Salvatore //Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin